Son gelişmeler ışığında 11 Temmuz 2003 tarihinde kaleme aldığım yazıyı bir daha okuyun. Irak'ta olanları daha iyi anlamanız için...
11 askerimizin başına "çuval" geçirilmesiyle başlayan tartışma devam ediyor. Gözünü petrol bürümüş ABD'liler karşı cevaba geçerek bizi "antimüttefik" olmakla suçladı.
"Yaralı taşıyan uçağımızın ülkenize inmesine izin vermediniz" şeklinde bir karşı suçlamada bulundu.
Olaylara anında müdahalesiyle ün yapmış Dışişleri Bakanımız Abdullah Gül, bu bühtana da cevap vermede hiç gecikmedi.
Aslında savaş sürerken sayın Bakanın yaptığı açıklama, işin özünü anlamak için yeterliydi. Ne demişti sayın bakan?
"Biz (Irak vahşetini tasarlayan ve tatbik eden) koalisyonun bir parçasıyız."
Şimdi ise, mevzuat gereği daha geniş bir açıklama yapıp bu "parçanın" ebatlarını, şeklini ve deseninin özelliklerini şöyle sıraladı:
Bakın, asırlarca insanlığa, barışı, kardeşliği, insanca yaşama erdemini ve daha bir çok insanî değeri doya doya yaşatmış bir aziz milletin, komşusunda sergilenen insanlık ayıbına yapılan katkıları.
"Türkiye'nin bu savaşa desteğinin koalisyon ülkelerinin kat kat üstündedir" sözü, söylemek istediğimizi yeterince ifade etmiyor mu?
Ediyor, hatta fazlasıyla beraber ediyor.
Başka bir açıklamaya gerek yok.
Fakat bu kadarıyla yetinmeyen yetkililerimiz bir de liste sundu.
Vahşete katkı listesi.
Yeni Şafak tarafından yapılan araştırmaya göre -Hep bu işi 'Büyük Gazete' yapacak değil ya- Irak vahşetine yapılan desteğin ayrıntısı şöyle: "Operasyon süresince 60'ın üzerinde savaş ve nakliye uçağı Türkiye'ye inmiş."
Açıklamanın ilk maddesi bu.
Yeri gelmişken bu "operasyon" kelimesini önceden açalım.
Operasyon: Binlerce masum insanın yalan gerekçelerle öldürülmesi. Aynı yalanlarla binlerce masumun dul kalması, yetim olması, yaralanması. Evsiz-barksız kalması.
Bazı peygamberin, yüzlerce sahabenin, Ehl-i beytin, İslam alimlerinin, Abdulkadir Geylanî başta olmak üzere bir çok "Allah dostunun" da içinde bulunduğu yüzlerce kabrin tahribi.
İmam Azam Külliyesi başta olmak üzere İslamî eserlerin yerle bir edilmesi.
Olaylara şahit olanların ifadesiyle devam eden tecavüz olayları.
Her gün hız kesmeden devam eden işkenceler? İşte operasyon bu.
Yeni Şafak araştırması şu sözlerle devam ediyor:
"TBMM'den verilen yetkiyle Türk Hava Sahası'nın Koalisyon Güçleri'ne açılması ABD uçaklarınca defalarca istismar edilmiş. Aynı imkan Fransa ve İtalya tarafından ABD'ye sunulmuş, ama bu iki ülke ABD uçaklarının topraklarına inmesine müsaade etmemiş."
Şöyle devam ediyor araştırma: "Yetkililerin ifadesine göre yaralı taşıyan 4 uçak indi. Bu yaralıların ön tedavileri ülkemizde yapılmış, ardından Almanya'ya sevk edildi."
Araştırma bu noktada Abdullah Gül'ün açıklamalarına yerini bırakır: "TBMM'den alınan yetki dışına çıkılarak ABD uçaklarına iniş izni verildi. Sadece yaralı taşıyan uçaklar değil, yakıtı bitmiş uçaklara bile izin verdik. Bunlar, aralarında F-14, F-15, F-111 ve F-16'ların bulunduğu 46 savaş uçağı ve 14 ağır nakliye uçağından oluşuyor."
Yani şahsi inisiyatif bile esirgenmemiş. Ne için "müttefik olma" uğruna.
Açıklama ya da sırrı ifşa, şöyle devam ediyor: "Irak'ı bombalayan savaş uçakları, Van ve Mardin üzerinden yine ABD'ye ait tankerlerden havada yakıt ikmali yaptılar."
Şurası da çok ilginç; "Yara alan ABD savaş uçakları, İncirlik üssünde onarılarak yeniden savaş bölgesine gönderildi. Bunun yanı sıra deniz yoluyla İskenderun'a getirilen ve ambulans olduğu beyan edilen 4 adet Skorsky helikopterin bölgeye gitmesine izin verildi."
İçinde katkı maddesi olmayan kanı dondurmaya yetecek ifadeler böyle.
Sizin anlayacağınız, tamamı yalan-dolan kokan bu savaşı biz yaptık.
Gözüne kocası tarafından kezzap fışkırtılan Bergen'i hatırladığımız mı?
Bir şarkısı var onun;
"Yaranamadım"
Aynen ondan.
Bunca iyiliğimize rağmen, yine de yaranamadık.
Hem sonra hala birileri tezkere şarkısını niye çalıyor ki?
O göstermelik "Meclis'ten tezkere geçmedi ya!" lafları, meğer laf-ü güzafmış.
Kısaca; Bundan sonra başka hiçbir şey yapmalarına gerek yok, bu "hizmete" emeği geçen herkes kıyamet sabahına kadar olduğu yerde beklesin. Tarih mutlaka kendilerini yazacaktır. Bu olanlara emeği geçen herkes için bu geçerli.
Oy verenden parmak kaldırana kadar. Hatta parmak oynatandan, başka yerini kıpraştırana kadar...
İyi olmuş bu olay demek istemiyorum, ama "her işte bir hayır var" sözünü bir kere hatırımdan geçirdim.
Yoksa sittin sene haberimiz olmayacaktı yaptığımız hayırdan.
11 askerimizin başına "çuval" geçirilmesiyle başlayan tartışma devam ediyor. Gözünü petrol bürümüş ABD'liler karşı cevaba geçerek bizi "antimüttefik" olmakla suçladı.
"Yaralı taşıyan uçağımızın ülkenize inmesine izin vermediniz" şeklinde bir karşı suçlamada bulundu.
Olaylara anında müdahalesiyle ün yapmış Dışişleri Bakanımız Abdullah Gül, bu bühtana da cevap vermede hiç gecikmedi.
Aslında savaş sürerken sayın Bakanın yaptığı açıklama, işin özünü anlamak için yeterliydi. Ne demişti sayın bakan?
"Biz (Irak vahşetini tasarlayan ve tatbik eden) koalisyonun bir parçasıyız."
Şimdi ise, mevzuat gereği daha geniş bir açıklama yapıp bu "parçanın" ebatlarını, şeklini ve deseninin özelliklerini şöyle sıraladı:
Bakın, asırlarca insanlığa, barışı, kardeşliği, insanca yaşama erdemini ve daha bir çok insanî değeri doya doya yaşatmış bir aziz milletin, komşusunda sergilenen insanlık ayıbına yapılan katkıları.
"Türkiye'nin bu savaşa desteğinin koalisyon ülkelerinin kat kat üstündedir" sözü, söylemek istediğimizi yeterince ifade etmiyor mu?
Ediyor, hatta fazlasıyla beraber ediyor.
Başka bir açıklamaya gerek yok.
Fakat bu kadarıyla yetinmeyen yetkililerimiz bir de liste sundu.
Vahşete katkı listesi.
Yeni Şafak tarafından yapılan araştırmaya göre -Hep bu işi 'Büyük Gazete' yapacak değil ya- Irak vahşetine yapılan desteğin ayrıntısı şöyle: "Operasyon süresince 60'ın üzerinde savaş ve nakliye uçağı Türkiye'ye inmiş."
Açıklamanın ilk maddesi bu.
Yeri gelmişken bu "operasyon" kelimesini önceden açalım.
Operasyon: Binlerce masum insanın yalan gerekçelerle öldürülmesi. Aynı yalanlarla binlerce masumun dul kalması, yetim olması, yaralanması. Evsiz-barksız kalması.
Bazı peygamberin, yüzlerce sahabenin, Ehl-i beytin, İslam alimlerinin, Abdulkadir Geylanî başta olmak üzere bir çok "Allah dostunun" da içinde bulunduğu yüzlerce kabrin tahribi.
İmam Azam Külliyesi başta olmak üzere İslamî eserlerin yerle bir edilmesi.
Olaylara şahit olanların ifadesiyle devam eden tecavüz olayları.
Her gün hız kesmeden devam eden işkenceler? İşte operasyon bu.
Yeni Şafak araştırması şu sözlerle devam ediyor:
"TBMM'den verilen yetkiyle Türk Hava Sahası'nın Koalisyon Güçleri'ne açılması ABD uçaklarınca defalarca istismar edilmiş. Aynı imkan Fransa ve İtalya tarafından ABD'ye sunulmuş, ama bu iki ülke ABD uçaklarının topraklarına inmesine müsaade etmemiş."
Şöyle devam ediyor araştırma: "Yetkililerin ifadesine göre yaralı taşıyan 4 uçak indi. Bu yaralıların ön tedavileri ülkemizde yapılmış, ardından Almanya'ya sevk edildi."
Araştırma bu noktada Abdullah Gül'ün açıklamalarına yerini bırakır: "TBMM'den alınan yetki dışına çıkılarak ABD uçaklarına iniş izni verildi. Sadece yaralı taşıyan uçaklar değil, yakıtı bitmiş uçaklara bile izin verdik. Bunlar, aralarında F-14, F-15, F-111 ve F-16'ların bulunduğu 46 savaş uçağı ve 14 ağır nakliye uçağından oluşuyor."
Yani şahsi inisiyatif bile esirgenmemiş. Ne için "müttefik olma" uğruna.
Açıklama ya da sırrı ifşa, şöyle devam ediyor: "Irak'ı bombalayan savaş uçakları, Van ve Mardin üzerinden yine ABD'ye ait tankerlerden havada yakıt ikmali yaptılar."
Şurası da çok ilginç; "Yara alan ABD savaş uçakları, İncirlik üssünde onarılarak yeniden savaş bölgesine gönderildi. Bunun yanı sıra deniz yoluyla İskenderun'a getirilen ve ambulans olduğu beyan edilen 4 adet Skorsky helikopterin bölgeye gitmesine izin verildi."
İçinde katkı maddesi olmayan kanı dondurmaya yetecek ifadeler böyle.
Sizin anlayacağınız, tamamı yalan-dolan kokan bu savaşı biz yaptık.
Gözüne kocası tarafından kezzap fışkırtılan Bergen'i hatırladığımız mı?
Bir şarkısı var onun;
"Yaranamadım"
Aynen ondan.
Bunca iyiliğimize rağmen, yine de yaranamadık.
Hem sonra hala birileri tezkere şarkısını niye çalıyor ki?
O göstermelik "Meclis'ten tezkere geçmedi ya!" lafları, meğer laf-ü güzafmış.
Kısaca; Bundan sonra başka hiçbir şey yapmalarına gerek yok, bu "hizmete" emeği geçen herkes kıyamet sabahına kadar olduğu yerde beklesin. Tarih mutlaka kendilerini yazacaktır. Bu olanlara emeği geçen herkes için bu geçerli.
Oy verenden parmak kaldırana kadar. Hatta parmak oynatandan, başka yerini kıpraştırana kadar...
İyi olmuş bu olay demek istemiyorum, ama "her işte bir hayır var" sözünü bir kere hatırımdan geçirdim.
Yoksa sittin sene haberimiz olmayacaktı yaptığımız hayırdan.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024