Onlara mülteci, sığınmacı, Suriyeli, kaçak ve daha birçok isim yakıştırması yapıldı.Halbuki onlar insandı.Mutlu yaşadıkları bir memleketleri vardı, aileleriyle.Çocukların yüzleri gülerdi.Oyuncakları vardı.Analarına sarılıp "annem!" diyebilirdi.Babaları, onların sığınağıydı.Sokaklarda arkadaşları vardı.Akşam sımsıcak evlerinde uyurlardı, güzel rüyalar görürlerdi.Lastik bot falan bilmezlerdi, silahı hayatlarında öğrenmediler.Kız çocukları evcilik oynardı.Kimsenin aklına gelmeyen oldu.Suriye'ye el girdi, BOP'tan esen yel girdi, gözyaşı ve kandan sel girdi.Doymak bilmeyen küresel canavarların uydurduğu bir yalanla ülkelerinden oldular.Arap Baharı diye bir de sos döküldü bu yalana.Barış içindeki vatanları, kardeş kavgasına sahne oldu.Birileri de perde arkasında kıs kıs gülüyordu fütursuzca.Önce eylemler, özgürlük adına dış destekli nümayişlerle başladı.Sanki masum bir hak arayışı vardı, konuşan sinsi dillerde.Batı ve batının güdümündeki medya an be an dünyaya bu hak arayanları birer mazlummuş gibi servis etti.Sonra komşu Müslüman ülkelerin üzerinden yüz binlerce yabancı bu ülkeye transfer edildi. Ellerine silah, ceplerine dolarlar koyarak...Yaptıkları ilk iş polis karakollarına, askeri birliklere saldırmak oldu. Ardından da devlet daireleri... Katliamlar her gün yaşanan olaylar olmaya başladı. Ortadoğu'nun nazlı gelini Suriye, Ehl-i Beyt nefesiyle dolu bereketli ülke; Sevr dayatmasıyla karşı karşıya kalan Türkiye'nin Milli Mücadele dönemindeki gibi yabancı işgaline maruz kaldı. Değişik adları vardı hepsinin, hepsi aynı amaca hizmet ediyordu. Suriye susturulmalı, Filistin'e en çok uzanan yardım el kırılmalıydı.İsrail, göbeğini kaşımaya devam etti. İslam Âleminin satılık medyası, İKÖ, Arap Birliği maç seyreder gibi baktı, kardeşlerinin öldürülmesine, Müslüman kadınların pazarlarda satılmasına, türbelerin, camilerin, hanelerin, medreselerin yıkılmasına, milyonların ülkesinden kaçmasına...Bırak bir de, canilere finans desteği sağlayan İslam ülkeleri oldu. Göz göre göre bir memleket yok edilirken, yakılan fitne ateşine benzin döktüler. Ülkesinden kaçanlar Avrupa'ya lastik botlara binip sığınmak istedi. Denizler sığınmacı cesetleriyle doldu.İnsan yerine konulmadılar.Aileleri parçalandı, yürekleri parçalandı, vatanları parçalandı.Din adına savaştığını söyleyen Batının finanse ettiği canilerce bedenleri parçalandı.Tekbirlerle, koyun boğazlar gibi.Hani inananlar ancak kardeşti?Suriye darmadağın oldu, Suriyeli paramparça oldu.Halbuki onlar bizim asırlık kardeşlerimizdi.Kadim komşumuzdu.Kardeş niçin kalleş ilan edilmişti?Kim bizi komşularımızla düşman etmişti?Irak'ta patlayan bombalar şimdi Suriye'de patlıyordu.Sınırlarımız kevgire dönmüştü.Sınır güvenliğimiz S.O.S veriyordu.Siyaset görmezden gelmeye devam ediyordu.Batının figüranları ülkemizde toplantılar yapıyor, makamlar dağıtılıyor ve bir güzelim Suriye paylaşılıyordu, aç kurtlar tarafından.BOP saati işliyor.Kimi figüranı, kimi dublörü, kimi senaristi, kimi sesçisi, kimi ulaşımdan sorumlusu, kimi finansörü, kimi seyircisi, kimi danışmanı, kimi aktörü oldu.Ve bugün "kıyıya vuran insanlık" adıyla Suriyeli çocukların dramı dünya gündeminde. Balık kadar değerleri yok!Çünkü onlar Müslüman!Peki, kimler bu toprağın çocuklarını sahipsiz bıraktı?Çevremiz dilencilik yapan Suriyelilerle dolu. Kimi fuhuş batağına düştü. Yollarda, parklarda, harabelerde yatıyor her biri. Kim ister bu hale düşmeyi?Vatan gitti mi, her şey gidiyor!Dün Suriye'yi yakanlar, yıkanlar bugün ülkemizde kan döküyor.Can, mal, namus, akıl ve din emniyetini kaybettin mi, ortaya kaos çıkar.Kim sevinebilir?Askerlerimiz, polislerimiz şehit oluyor.Analar ağlıyor.Fakirler evlatlarını toprağın bağrına veriyor.İnsanın içi parçalanıyor, ardı ardına gelen haberlerle. Bin yıldır bu topraklarda kardeşçe yaşayan milletimiz sahibini arıyor.Kim sahip çıkacak diye düşünmene gerek yok.'Kim sahip çıkmıyor'dan yola çık!Fidanlarımıza yanıyoruz.Biz kardeşiz.Bir vücudun organları gibi, bir ve beraber olmalıyız.Peki, bizi kim bir yapacak?Mustafa Kemal'in liderliğine benzeyen, ruhunda Hacı Bektaşlık olan bir yiğit.Nefs yapmasan, şimdiye kadar aslanla ceylan kardeş olmuştu.Bana sorarsan, minnet etmeden derim ki, Prof. Dr. Haydar Baş bu ülkeyi, komşularımızı kardeş edecek tek isimdir. Ama sen bildiğini okudukça, meclise soktuğun siyaset, "vatan ve millet" adına yan yana gelemiyor.ABD'den esen rüzgarlarla devlet ve millet gemisini içinde çıkılmaz bir yola götürüyor.Bu ülke bunu kaldırmaz.En azından, toprak altındaki kefensiz kahramanların kemikleri sızlar.Uyanmak için 1 Kasım bir fırsat olabilir.Artık birazcık düşünsen ve anlamaya çalışsan, kıyıya vuran o küçük bedenin hal dilini.Barışı, gönlü tevhid mayasıyla yoğrulan bir er tesis edebilir.Unutma, bu ülke hepimize yeter!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yavuz Ekim / diğer yazıları
- Sizin bir Haydar Hocanız oldu mu? / 13.04.2025
- Hayra anahtar, şerre kilit / 11.02.2021
- Bu aşka canımı adayacağım / 06.05.2020
- Hüseynî siyaset / 25.04.2020
- ‘Endişe etmeyin!’ / 20.04.2020
- Yaptırmazlar! / 28.03.2020
- Arkası gelmez dertlerimin / 25.02.2020
- Deryalar içinde susuz gezmek / 22.02.2020
- Yarım sözcük / 09.01.2020
- Bu ülke nasıl düze çıkar? / 01.05.2018
- Hayra anahtar, şerre kilit / 11.02.2021
- Bu aşka canımı adayacağım / 06.05.2020
- Hüseynî siyaset / 25.04.2020
- ‘Endişe etmeyin!’ / 20.04.2020
- Yaptırmazlar! / 28.03.2020
- Arkası gelmez dertlerimin / 25.02.2020
- Deryalar içinde susuz gezmek / 22.02.2020
- Yarım sözcük / 09.01.2020
- Bu ülke nasıl düze çıkar? / 01.05.2018