Irak'ta işbaşı yapan tali hükümet, koltuğa oturur oturmaz ilk iş olarak olağanüstü hal yasasını onayladı.
Gerekçe hazırdı: Irak halkının hayatının direnişçilerin düzenlediği saldırılar yüzünden tehlikede olması.
Irak'taki OHAL yasası, 11 Eylül 2001 yıkımından sonraki terörle mücadele yasasını andırıyor.
Bazı gruplar sıkıştırılacak, bazı muhalifler sus pus edilecek, sıkıyönetim altındaki halktan aykırı sesin yükselmesi engellenecek.
İşgal sonrası binbir vaadle kurulan tali hükümetin egemenlik ve demokrasi anlayışı bu.
60 gün olarak tayin edilen olağanüstü hale nasıl gelindiği üzerinde kafa yorulması yerine, suni çözüm arayışları ile bölgedeki şiddetin bitirilmesi planlanıyor.
Tali hükümetin içerisine düştüğü ikilemden kurtulması için Irak halkının sesine kulağını iyi dayaması şart.
"Bazı özgürlükler geçici olarak kısıtlansa bile insan hakları ve güvenlik teminatlarının hedeflendiğini" belirten hükümet yetkililerinin bu sözlerinin pratikte yerini bulup bulamayacağını yakından izleyeceğiz.
Saddam'ın 9 Nisan 2003'te yıkılmasından sonra eğitilmeye başlanan asker ve polis gücünü yeni projede devreye sokmaya çalışan hükümetin güvenlik adına atacağı daha çok adım var.
Irak halkı, bir baskı rejiminden diğer bir baskı rejimine atlatılarak refaha erdirilmeye çalışılıyor.
İpler bu zayıf noktada kopuyor.
Bundan sonra Irak'a demokrasinin geleceğini, insan hak ve hürriyetlerinin Irak topraklarında yeşereceğini bekleyenlerin umudu bir bir sönüyor.
Irak'ta Amerikan vahşeti son hızıyla devam ettiği sırada Irak topraklarına cihad ruhu ile sızarak düşmana karşı savaşmaya başlayan değişik grupların mücadelesi tali hükümet döneminde de sürecek gibi.
Amerikan emperyalizminin bölgede kurduğu tali hükümetin icraatlarıyla halkın beklentileri örtüşmüyor. Tam aksine; işgalcilerle elele veren tali hükümet ortak operasyonlarda cinayetlere ortak oluyor.
Tali hükümet kendi halkının kanını akıtıyor. Önceki gün vurulan köy evlerindeki ölümlerin sorumluluğunu üslenmek istemeyen hükümet temsilcilerini halk kaale bile almıyor.
Iraklılar, "işgalcilerle birlik olan işgalcidir" diyerek net bir tavır almış halde.
Irak'taki ateş kolay sönecek türden değil.
Havadan bombalamalar, karadan tanklı toplu vuruşlar sürdükçe, ülkenin güneyinde ve ortasında boyutunu artıran saldırıların kesilmesi imkasız.
Başında İyad Allavi'nin olduğu tali hükümet, şiddetin ortasında kalarak kan kusan çocukların gözyaşlarını dindirmek mecburiyetinde.
Bunu da şiddet uygulayarak değil, halkla yanyana durarak yapmak zorunda.
Iraklı dirinişçiler Başbakan Allavi'yi hedef seçmiş bulunuyor.
Afganistan'da Karzai'nin, Pakistan'da Müşerref'in durumu ortada. Suikastların ardı arkası kesilmiyor.
Amerikan yönetiminin belli başlı ülkelere oturttugu uzaktan kumandalı ülke liderlerinin kaderi bu.
Allavi de bu potaya çekildi.
Kan ve gözyaşı akıtanlar, aynı kaderi paylaşıyorlar.
Irak'taki tali hükümet asli çözümler üretmekten çok uzak.
Gerekçe hazırdı: Irak halkının hayatının direnişçilerin düzenlediği saldırılar yüzünden tehlikede olması.
Irak'taki OHAL yasası, 11 Eylül 2001 yıkımından sonraki terörle mücadele yasasını andırıyor.
Bazı gruplar sıkıştırılacak, bazı muhalifler sus pus edilecek, sıkıyönetim altındaki halktan aykırı sesin yükselmesi engellenecek.
İşgal sonrası binbir vaadle kurulan tali hükümetin egemenlik ve demokrasi anlayışı bu.
60 gün olarak tayin edilen olağanüstü hale nasıl gelindiği üzerinde kafa yorulması yerine, suni çözüm arayışları ile bölgedeki şiddetin bitirilmesi planlanıyor.
Tali hükümetin içerisine düştüğü ikilemden kurtulması için Irak halkının sesine kulağını iyi dayaması şart.
"Bazı özgürlükler geçici olarak kısıtlansa bile insan hakları ve güvenlik teminatlarının hedeflendiğini" belirten hükümet yetkililerinin bu sözlerinin pratikte yerini bulup bulamayacağını yakından izleyeceğiz.
Saddam'ın 9 Nisan 2003'te yıkılmasından sonra eğitilmeye başlanan asker ve polis gücünü yeni projede devreye sokmaya çalışan hükümetin güvenlik adına atacağı daha çok adım var.
Irak halkı, bir baskı rejiminden diğer bir baskı rejimine atlatılarak refaha erdirilmeye çalışılıyor.
İpler bu zayıf noktada kopuyor.
Bundan sonra Irak'a demokrasinin geleceğini, insan hak ve hürriyetlerinin Irak topraklarında yeşereceğini bekleyenlerin umudu bir bir sönüyor.
Irak'ta Amerikan vahşeti son hızıyla devam ettiği sırada Irak topraklarına cihad ruhu ile sızarak düşmana karşı savaşmaya başlayan değişik grupların mücadelesi tali hükümet döneminde de sürecek gibi.
Amerikan emperyalizminin bölgede kurduğu tali hükümetin icraatlarıyla halkın beklentileri örtüşmüyor. Tam aksine; işgalcilerle elele veren tali hükümet ortak operasyonlarda cinayetlere ortak oluyor.
Tali hükümet kendi halkının kanını akıtıyor. Önceki gün vurulan köy evlerindeki ölümlerin sorumluluğunu üslenmek istemeyen hükümet temsilcilerini halk kaale bile almıyor.
Iraklılar, "işgalcilerle birlik olan işgalcidir" diyerek net bir tavır almış halde.
Irak'taki ateş kolay sönecek türden değil.
Havadan bombalamalar, karadan tanklı toplu vuruşlar sürdükçe, ülkenin güneyinde ve ortasında boyutunu artıran saldırıların kesilmesi imkasız.
Başında İyad Allavi'nin olduğu tali hükümet, şiddetin ortasında kalarak kan kusan çocukların gözyaşlarını dindirmek mecburiyetinde.
Bunu da şiddet uygulayarak değil, halkla yanyana durarak yapmak zorunda.
Iraklı dirinişçiler Başbakan Allavi'yi hedef seçmiş bulunuyor.
Afganistan'da Karzai'nin, Pakistan'da Müşerref'in durumu ortada. Suikastların ardı arkası kesilmiyor.
Amerikan yönetiminin belli başlı ülkelere oturttugu uzaktan kumandalı ülke liderlerinin kaderi bu.
Allavi de bu potaya çekildi.
Kan ve gözyaşı akıtanlar, aynı kaderi paylaşıyorlar.
Irak'taki tali hükümet asli çözümler üretmekten çok uzak.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005