Barzani'nin Türkiye'ye meydan okurcasına "Kerkük Kürt kentidir" diye yaptığı rahatsız edici açıklamaları hepinizin malumudur. Barzani bu açıklamaları yaparken Talabani boş durmuyordu tabii. "Türkiye Kerkük ve Musul'da hak iddia ederken Kuzey Irak'lı Kürtler de Diyarbakır ve Hatay bizimdir diyebilirler" demekteydi.
Şimdi ne oldu da Barzani aynı agresif ve Türkiye'ye meydan okuyan çizgisine devam ederken Talabani bir anda çark etti?
Türkiye'nin değil de ABD'nin çıkarları yönünde kalemlerini yönlendiren yazarlar hemen Talabani'nin faziletlerini ve Talabani'nin başında olduğu Irak'ın Türkiye'ye getireceği faydaları sıralamaya başladılar. Bu Amerikancı yazarların Talabani'ye sahip çıkan ifadeleri tek başına bile Barzani ve Talabani'nin birbirinden farkı olmadığını göstermeye yeterlidir.
Türkiye'ye karşı iyi polis-kötü polis oyunu sergileniyor. Bugün Talabani'ye iyi polis rolüne biçilmiş durumda.
Dışişleri kaynakları, "Bölgede Türkiyesiz pek bir şey yapamayacaklarının farkına varmış gibi görünüyorlar" diye açıklamalarda bulunuyorlar.
Kuzey Irak'ta bunca şey olurken bunu fark edemeyen Talabani, bir anda kendine geliyor ve Türkiyesiz yapamayacağını anlıyor. Bizim Dışişlerinin Talabani izlenimi böyle.
Allah aşkına söyleyin Türkiye kendi çizdiği kırmızı çizgilerine sahip olamazken, on bir tane Mehmetçiğin başına çuval geçirildiğinde gereken cevabı verecek iradeyi gösteremeyen Türkiye'nin kendine faydası yok ki, Talabani'ye olsun. Talabani Türkiyesiz yapamazmış. Buna kargalar bile güler efendim.
Talabani'nin Türkiye'ye olan yıldırım aşkı öyle bir noktaya gelmiş ki Talabani'ye şunları söyletiyor. "Kiminin İran'ı, kiminin Arap ülkeleri var. Bizimse Türkiye'den başka kimsemiz yok"
Elinden gelse Türkiye'yi bir kaşık suda boğacak olan Kürtlerin hakkını sözde savunduğunu söyleyen ABD ve İsrail güdümlü Talabani, Türkiye'ye yakınlaşıyorsa bir bit yeniği var demektir. Türkiye'nin bir dönüm noktasında bulunduğunu da göstermektedir. Türkiye onların istediği yöne yönlensin diye yapılan bir siyasi manevra olabilir. Ayrıca bazı şeyler Türkiye'nin gözünden gizlenmeye çalışılıyor demektir.
Bazı kalem sahiplerinin iddia ettiği Barzani ve Talabani arasında bir ihtilaf yaşanabilir mi?
Hayır, yaşanacağını sanmıyorum. Bu ikilinin arası hiçbir dönemde olmadığı kadar bu dönemde iyileşmiştir. Barzani ve Talabani'nin çıkarları hiç bu kadar birbirine yakınlaşmamıştır. Buna rağmen aralarında çatışmaya varabilecek ihtilafların çıkması tamamen düzmece olacaktır. Hani kavgalarda bazen en kötü şey ayırmaya kalkanların başına gelir ya. Türkiye bu ikili arasına girmemelidir. Yoksa en büyük zararı gören yine Türkiye olur.
Türkiye bu noktada çok uyanık ve temkinli olmalıdır. Adımlarını çok dikkatli atmak zorundadır. Zira atılacak yanlış bir adım yıkılmak üzere olan Ortadoğu dengelerinin Türkiye üzerine devrilmesine sebep olabilir. Ve Türkiye Ortadoğu'nun enkazı altında kalabilir.
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Namık Tan'ın, 24 Şubat'ta Talabani'nin devlet başkan adaylığına ilişkin yaptığı açıklamada, "Talabani'nin, Türkiye'yi yakından tanıyan, Türkiye'nin de kendisini iyi tanıdığı, Türkiye'yi birçok defa ziyaret etmiş tecrübeli bir siyaset adamı olduğunu" ifade etmesi, Erdoğan hükümetinin bu hataya düştüğünü göstermektedir.
Şimdi ne oldu da Barzani aynı agresif ve Türkiye'ye meydan okuyan çizgisine devam ederken Talabani bir anda çark etti?
Türkiye'nin değil de ABD'nin çıkarları yönünde kalemlerini yönlendiren yazarlar hemen Talabani'nin faziletlerini ve Talabani'nin başında olduğu Irak'ın Türkiye'ye getireceği faydaları sıralamaya başladılar. Bu Amerikancı yazarların Talabani'ye sahip çıkan ifadeleri tek başına bile Barzani ve Talabani'nin birbirinden farkı olmadığını göstermeye yeterlidir.
Türkiye'ye karşı iyi polis-kötü polis oyunu sergileniyor. Bugün Talabani'ye iyi polis rolüne biçilmiş durumda.
Dışişleri kaynakları, "Bölgede Türkiyesiz pek bir şey yapamayacaklarının farkına varmış gibi görünüyorlar" diye açıklamalarda bulunuyorlar.
Kuzey Irak'ta bunca şey olurken bunu fark edemeyen Talabani, bir anda kendine geliyor ve Türkiyesiz yapamayacağını anlıyor. Bizim Dışişlerinin Talabani izlenimi böyle.
Allah aşkına söyleyin Türkiye kendi çizdiği kırmızı çizgilerine sahip olamazken, on bir tane Mehmetçiğin başına çuval geçirildiğinde gereken cevabı verecek iradeyi gösteremeyen Türkiye'nin kendine faydası yok ki, Talabani'ye olsun. Talabani Türkiyesiz yapamazmış. Buna kargalar bile güler efendim.
Talabani'nin Türkiye'ye olan yıldırım aşkı öyle bir noktaya gelmiş ki Talabani'ye şunları söyletiyor. "Kiminin İran'ı, kiminin Arap ülkeleri var. Bizimse Türkiye'den başka kimsemiz yok"
Elinden gelse Türkiye'yi bir kaşık suda boğacak olan Kürtlerin hakkını sözde savunduğunu söyleyen ABD ve İsrail güdümlü Talabani, Türkiye'ye yakınlaşıyorsa bir bit yeniği var demektir. Türkiye'nin bir dönüm noktasında bulunduğunu da göstermektedir. Türkiye onların istediği yöne yönlensin diye yapılan bir siyasi manevra olabilir. Ayrıca bazı şeyler Türkiye'nin gözünden gizlenmeye çalışılıyor demektir.
Bazı kalem sahiplerinin iddia ettiği Barzani ve Talabani arasında bir ihtilaf yaşanabilir mi?
Hayır, yaşanacağını sanmıyorum. Bu ikilinin arası hiçbir dönemde olmadığı kadar bu dönemde iyileşmiştir. Barzani ve Talabani'nin çıkarları hiç bu kadar birbirine yakınlaşmamıştır. Buna rağmen aralarında çatışmaya varabilecek ihtilafların çıkması tamamen düzmece olacaktır. Hani kavgalarda bazen en kötü şey ayırmaya kalkanların başına gelir ya. Türkiye bu ikili arasına girmemelidir. Yoksa en büyük zararı gören yine Türkiye olur.
Türkiye bu noktada çok uyanık ve temkinli olmalıdır. Adımlarını çok dikkatli atmak zorundadır. Zira atılacak yanlış bir adım yıkılmak üzere olan Ortadoğu dengelerinin Türkiye üzerine devrilmesine sebep olabilir. Ve Türkiye Ortadoğu'nun enkazı altında kalabilir.
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Namık Tan'ın, 24 Şubat'ta Talabani'nin devlet başkan adaylığına ilişkin yaptığı açıklamada, "Talabani'nin, Türkiye'yi yakından tanıyan, Türkiye'nin de kendisini iyi tanıdığı, Türkiye'yi birçok defa ziyaret etmiş tecrübeli bir siyaset adamı olduğunu" ifade etmesi, Erdoğan hükümetinin bu hataya düştüğünü göstermektedir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Orhan Dede / diğer yazıları
- Çağdaş Nemrutların ateşinden hiç korkmadı! / 13.04.2025
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024