TSK’nın ardından timsah gözyaşları

Yandaş ekranlardan ağızlardan salyaralar saçılarak TSK'ya hakaret edilirken,
yalan haberin biri bitmeden diğeri hazırlanırken,
yasadışı yollarla elde edilmiş, çoğu da sahte olan ses kayıtları internetten yayınlanırken,
ömrünü terörle mücadele ile geçiren komutanlar terörist diye içeri tıkılırken,
bu milletin ordusuna, askerine dinsiz iftiraları yapılırken,
bıyıkaltından kıs kıs gülenler şimdi feveran ediyor.
Artık timsah gözyaşlarına tanık oluyoruz.
Neymiş efendim görev yapacak subay kalmamışmış!
***
Bakın Başbakan Erdoğan katıldığı bir tv programında neler söylüyor; “Bakın bunların içinde karacısı var denizcisi var. Şimdi bizim bu kadar fırkateynlerimiz gemilerimiz vesaire… Yani neredeyse komuta kademesinde oralara gönderilecek subayımız kalmıyor ya, böyle şey olmaz.”
***
Bildiğiniz üzere Türk Silahlı kuvvetleri son 10 yılda tarihinin en büyük yıpratma operasyonuna maruz kaldı.
Bölgemiz bir ateş çemberinden geçerken, ülkemizde batı destekli terör zirveye çıkmışken TSK da eş zamanlı olarak hedef seçildi.
Çeşitli darbe planı iddialarıyla komutanlar içeri tıkıldı.
Komutanlar terörist diye cezaevlerine doldurulurken teröristler gizli tanık yapıldı.
Elinde binlerce Mehmetçik'in kanı bulunan azılı katillerin ifadeleri, ömrünü terörle mücadeleyle geçirmiş subayların kodese atılmasında en büyük gerekçelerden biri oldu.
Bu süreçten Deniz Kuvvetleri Komutanlığı (DDK) da büyük bir yara aldı.
Komuta kademesinin önemli bir kısmı şuan cezaevinde bulunan Deniz Kuvvetlerinde son olarak Donanma Komutanı Nusret Güner de istifa etti.
Böylece DDK'ya atanacak komutan kalmadı.
Üstelik bu istifaların devamının geleceği ifade ediliyor.
***
Bu noktada tarihi bir uyarıya yer vermek istiyorum.
Uyarının sahibi Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genelbaşkanı Prof. Dr. Haydar Baş.
Bakın Haydar hoca TSK'ya yönelik operasyonun tüm hızıyla sürdüğü günlerde (Ağustos-2009) neler söylemiş; “Bu milleti koruyan muhafaza eden bir devlet, bir de onun silahlı gücü vardır. Eğer bu silahlı gücüyle veya o devletiyle oynarsanız zırhı delersiniz ve olması gereken yerde olan o topluluk millet yerine sürü haline döner. Adamın biri de gelir elinde bir düdük, istediği ahıra onu sokar.”