Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, Türkiye'nin sıcak gündemi Kıbrıs'la alakalı bir demeç yayımladı
Baş, demecinde şu görüşlere yer verdi: "Kıbrıs'ta, Avrupa Birliği süreciyle konulan ve en son Kopenhag Zirvesi'yle alınan kararlarla 28 Şubat'ta bağlanan takvim ve Türkiye'nin uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan garantörlük hakkını sona erdirecek yaklaşımlar kabul edilemez. Avrupa Birliği'ninin koyduğu irade şudur: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni sona erdirerek 1974 öncesine dönmek... Bilindiği gibi Türkiye uluslararası anlaşmalarca tesis edilen 1960 anayasasına dayalı olarak varolan garantörlük hakkından hareketle, adada; Kuzey Kıbrıs Türk halkının yaşama hakkı dahil en temel hürriyetlerini koruma ve kollama sorumluluğunu almıştır. Nihayet Kuzey Kıbrıslı soydaşlarımızın bu hak ve hürriyetleri gaspedildiği, tecavüze uğradığı için Türk Silahlı Kuvvetleri 1974 Barış Harekatı'nı Kıbrıs anayasasına ve uluslararası anlaşmalara dayalı olarak yapmış ve Ada'da barışı yeniden tesis etmiştir. 1974 yılından bu tarafa Ada'da bir tek kişinin bile burnunun kanamaması kurulan düzen ve TSK'nin varlığı nedeniyledir. Avrupa Birliği işte bu sulh ortamından ve bu ortamı tesis eden Türk Silahlı Kuvvetleri'nin garantörlük anlaşmasından rahatsızdır.
"Bu bir ahlaksız tekliftir"Avrupa Birliği Kıbrıs'ı ortaklığa alarak, taraf olduğunu ortaya koymuş ve Rumlar'a sizinleyiz mesajını vermiştir. "28 Şubat'a kadar Kıbrıs'ı çözün müzakere tarihi için bakarız" cümlesi ise bir rüşvet ve bir ahlaksız tekliftir... Kopenhag kararları Avrupa Birliği'nin, olmayan yetkisinin, bir anlamda yetki gasbı suçu işleyerek Ada'da barışı temin eden Türk Silahlı Kuvvetleri'ni tasfiye etme gayretidir. Fakat buna hukuken imkan yoktur. İhtimal de bulunmamaktadır. İnanıyoruz ki; Kıbrıs'ta 5 bin şehit veren Ada'nın geleceği bizim geleceğimizdir diyen strateji ve inanç devam edecektir. Garantörlük hakkımız ve devlet-millet olgumuz azınlık statüsüne yeniden düşürülmeyecektir ve de adada Türk Devleti ve milletinin varlığını 40 yıllık mücadelesiyle hayata geçiren KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş hakettiği desteği görecektir. Türk siyasetinin bu istikamette politikalar üretmesi ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti ve milletinin yanında olduğunu ispat etmesi gerekmektedir. Çünkü geriye dönüşü olmayan, telafisi mümkün bulunmayan bir dönemeçten geçiyoruz."
Baş, demecinde şu görüşlere yer verdi: "Kıbrıs'ta, Avrupa Birliği süreciyle konulan ve en son Kopenhag Zirvesi'yle alınan kararlarla 28 Şubat'ta bağlanan takvim ve Türkiye'nin uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan garantörlük hakkını sona erdirecek yaklaşımlar kabul edilemez. Avrupa Birliği'ninin koyduğu irade şudur: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni sona erdirerek 1974 öncesine dönmek... Bilindiği gibi Türkiye uluslararası anlaşmalarca tesis edilen 1960 anayasasına dayalı olarak varolan garantörlük hakkından hareketle, adada; Kuzey Kıbrıs Türk halkının yaşama hakkı dahil en temel hürriyetlerini koruma ve kollama sorumluluğunu almıştır. Nihayet Kuzey Kıbrıslı soydaşlarımızın bu hak ve hürriyetleri gaspedildiği, tecavüze uğradığı için Türk Silahlı Kuvvetleri 1974 Barış Harekatı'nı Kıbrıs anayasasına ve uluslararası anlaşmalara dayalı olarak yapmış ve Ada'da barışı yeniden tesis etmiştir. 1974 yılından bu tarafa Ada'da bir tek kişinin bile burnunun kanamaması kurulan düzen ve TSK'nin varlığı nedeniyledir. Avrupa Birliği işte bu sulh ortamından ve bu ortamı tesis eden Türk Silahlı Kuvvetleri'nin garantörlük anlaşmasından rahatsızdır.
"Bu bir ahlaksız tekliftir"Avrupa Birliği Kıbrıs'ı ortaklığa alarak, taraf olduğunu ortaya koymuş ve Rumlar'a sizinleyiz mesajını vermiştir. "28 Şubat'a kadar Kıbrıs'ı çözün müzakere tarihi için bakarız" cümlesi ise bir rüşvet ve bir ahlaksız tekliftir... Kopenhag kararları Avrupa Birliği'nin, olmayan yetkisinin, bir anlamda yetki gasbı suçu işleyerek Ada'da barışı temin eden Türk Silahlı Kuvvetleri'ni tasfiye etme gayretidir. Fakat buna hukuken imkan yoktur. İhtimal de bulunmamaktadır. İnanıyoruz ki; Kıbrıs'ta 5 bin şehit veren Ada'nın geleceği bizim geleceğimizdir diyen strateji ve inanç devam edecektir. Garantörlük hakkımız ve devlet-millet olgumuz azınlık statüsüne yeniden düşürülmeyecektir ve de adada Türk Devleti ve milletinin varlığını 40 yıllık mücadelesiyle hayata geçiren KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş hakettiği desteği görecektir. Türk siyasetinin bu istikamette politikalar üretmesi ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti ve milletinin yanında olduğunu ispat etmesi gerekmektedir. Çünkü geriye dönüşü olmayan, telafisi mümkün bulunmayan bir dönemeçten geçiyoruz."