Orta Asya'dan Osmanlı döneminde, ruh ve sinir hastalarının Türk musıkisiyle, çiçek kokuları ve su şırıltıları ile tedavi edildiğini belirten uzmanlar, bu metodun günümüzde de uygulanabileceğini örneklerle ortaya koyuyorlar
Uygur, Kırgız ve Kırım'ın içinde yer aldığı 4 bin yıllık Orta Asya Türkleri'nin kullandığı türküler bulunup, tekrar bestelenerek sanatseverlerin ilgisine sunuluyor. Eserler hayranlıkla dinlenirken, uzmanlar, otistik çocukların tedavisinde kullanılan müzik ve su sesi yöntemiyle yapılan bin yıllık tedavinin mümkün olabileceğini belirtiyorlar. Manas ve Ergenekon'da musıkiyle tedavi "Tarih İçinde Türk Musikisi" adlı konser, Doç. Dr. Rahmi Oruç Güvenç başkanlığında gerçekleşti. Çorum Devlet Tiyatrosu'nda gerçekleşen konserde, 4 bin yıl önce Orta Asya Türkleri tarafından üretilen yapıtlar, gün yüzüne çıkartılıp tekrar bestelendikten sonra sanatseverlerin ilgisine sunuldu. Manas ve Ergenekon Destanı'nı anlatan türkülerle Uygur, Kırgız, Kırım ve Azeri kültürlerine ait eserleri, araştırmalar sonucunda tekrar besteleyen Doç. Dr. Güvenç ve ekibi, ilginç ve çok sesli müzikal eserleri, giydikleri kültürel giysiler içerisinde konserle halka ulaştırdı. Kaynaklar, Türk-İslam kültür varlıklarının en önemli yapıtlarından birinin "darüşşifa" müesseseleri olduğunu yazıyor. Bugünkü anlamda birer "tıp fakültesi" diyebileceğimiz darüşşifaların, Orta Asya'dan Selçuklu Türkleri ve Osmanlı dönemine kadar, ruh ve sinir hastalıklarının tedavi edildiği birer sağlık merkezleri olarak bilindiğini belirtiyor. Bu merkezlerden biri de Trakya Üniversitesi'ne bağlı bir sağlık müzesi olarak kullanılan İkinci Beyazıt Darüşşifası.İkinci Beyazıt DarüşşifasıYerli ve yabancı birçok ziyaretçinin beğeni ile gezdiği İkinci Beyazıt Darüşşifası, Osmanlı Devleti'nin ikinci başkenti Edirne'de kurulmuştur (1484-1488). Bu tarihi mekanın önemli özelliği, akıl hastalarının müzik ve su sesiyle iyileştirilmelerinin yanısıra, pratik ve gözleme dayalı sağlık bilgilerinin de bu tarihi mekanda öğretilmiş olmasıdır. Darüşşifada bir yandan öğrencilere tıp bilgileri verilmiş, diğer yandan da hastalar tedavi edilmiştir. Teorik ve pratik yönden birbirinin tamamlayıcısı olan bu iki ünitenin günümüzdeki adı "Tıp Fakültesi"dir. İkinci Beyazıt Darüşşifası'nın en belirgin özelliği, bir külliyenin bünyesinde inşa edilmiş olmasıdır. Külliye'nin kuruluşundaki ana amaç, ikinci başkent Edirne'yi bir darüşşifaya kavuşturmak ve aynı zamanda İstanbul'daki Fatih Külliyesi'nden sonra Edirnede de bir külliye kurma ihtiyacıdır. Ancak, külliyede asıl yapı darüşşifadır. Darüşşifa üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, günümüzdeki anlamda poliklinikler (göz mütehassısı, cerrah, nöbetçi odaları), kiler, özel diyet mutfağı, bekçi odaları, akıl hastaları tecrit odası, ilaç olarak kullanılan şurupların pişirildiği mutfak ve personel odaları bulunmaktadır. İkinci bölümde 4 oda ve 2 sofa bulunmaktadır. Odalardan ikisi ilaç deposu ve eczane olarak, diğer ikisi de üst düzey personelin kullanımına tahsis edilmiştir.
Uygur, Kırgız ve Kırım'ın içinde yer aldığı 4 bin yıllık Orta Asya Türkleri'nin kullandığı türküler bulunup, tekrar bestelenerek sanatseverlerin ilgisine sunuluyor. Eserler hayranlıkla dinlenirken, uzmanlar, otistik çocukların tedavisinde kullanılan müzik ve su sesi yöntemiyle yapılan bin yıllık tedavinin mümkün olabileceğini belirtiyorlar. Manas ve Ergenekon'da musıkiyle tedavi "Tarih İçinde Türk Musikisi" adlı konser, Doç. Dr. Rahmi Oruç Güvenç başkanlığında gerçekleşti. Çorum Devlet Tiyatrosu'nda gerçekleşen konserde, 4 bin yıl önce Orta Asya Türkleri tarafından üretilen yapıtlar, gün yüzüne çıkartılıp tekrar bestelendikten sonra sanatseverlerin ilgisine sunuldu. Manas ve Ergenekon Destanı'nı anlatan türkülerle Uygur, Kırgız, Kırım ve Azeri kültürlerine ait eserleri, araştırmalar sonucunda tekrar besteleyen Doç. Dr. Güvenç ve ekibi, ilginç ve çok sesli müzikal eserleri, giydikleri kültürel giysiler içerisinde konserle halka ulaştırdı. Kaynaklar, Türk-İslam kültür varlıklarının en önemli yapıtlarından birinin "darüşşifa" müesseseleri olduğunu yazıyor. Bugünkü anlamda birer "tıp fakültesi" diyebileceğimiz darüşşifaların, Orta Asya'dan Selçuklu Türkleri ve Osmanlı dönemine kadar, ruh ve sinir hastalıklarının tedavi edildiği birer sağlık merkezleri olarak bilindiğini belirtiyor. Bu merkezlerden biri de Trakya Üniversitesi'ne bağlı bir sağlık müzesi olarak kullanılan İkinci Beyazıt Darüşşifası.İkinci Beyazıt DarüşşifasıYerli ve yabancı birçok ziyaretçinin beğeni ile gezdiği İkinci Beyazıt Darüşşifası, Osmanlı Devleti'nin ikinci başkenti Edirne'de kurulmuştur (1484-1488). Bu tarihi mekanın önemli özelliği, akıl hastalarının müzik ve su sesiyle iyileştirilmelerinin yanısıra, pratik ve gözleme dayalı sağlık bilgilerinin de bu tarihi mekanda öğretilmiş olmasıdır. Darüşşifada bir yandan öğrencilere tıp bilgileri verilmiş, diğer yandan da hastalar tedavi edilmiştir. Teorik ve pratik yönden birbirinin tamamlayıcısı olan bu iki ünitenin günümüzdeki adı "Tıp Fakültesi"dir. İkinci Beyazıt Darüşşifası'nın en belirgin özelliği, bir külliyenin bünyesinde inşa edilmiş olmasıdır. Külliye'nin kuruluşundaki ana amaç, ikinci başkent Edirne'yi bir darüşşifaya kavuşturmak ve aynı zamanda İstanbul'daki Fatih Külliyesi'nden sonra Edirnede de bir külliye kurma ihtiyacıdır. Ancak, külliyede asıl yapı darüşşifadır. Darüşşifa üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, günümüzdeki anlamda poliklinikler (göz mütehassısı, cerrah, nöbetçi odaları), kiler, özel diyet mutfağı, bekçi odaları, akıl hastaları tecrit odası, ilaç olarak kullanılan şurupların pişirildiği mutfak ve personel odaları bulunmaktadır. İkinci bölümde 4 oda ve 2 sofa bulunmaktadır. Odalardan ikisi ilaç deposu ve eczane olarak, diğer ikisi de üst düzey personelin kullanımına tahsis edilmiştir.