Ülkenin şuan geldiği durum 1919 şartlarını anımsatıyor adeta. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiç yaşamadığı bir döneme girmiş, iç ve dışta meydana gelen vahim hadiseler ülkeyi parçalanmanın eşiğine getirmiş durumda.
Ülkenin doğusunda neler olup bittiğini orada yaşayanlar daha iyi biliyor. Yaşamayanlar ise medyanın ve iktidarın göstermek istediği şekilde algılıyor.
Medya ve iktidara göre bölgede yaşananlar küçük çaplı, üç beş teröristin yaptığı eylemler ve devlet kontrolü sağlamış durumda. Oysa Doğu ve Güneydoğu'da can ve mal güvenliği kalmamış, vatandaşlar, PKK ile devlet arasındaki çatışmada kalmış ve ölmemek için adeta göç etmek zorunda kalmış vaziyetteler. Bir kısım insanımız ise yine ölmemek için evlerine kendi kendilerini hapsetmiş durumda.
Bölgede görev yapan öğretmen, sağlık personeli ve diğer kamu görevlileri ise bölgeden hükümetin emri ile kaçıyor.
Kendini Kürt olarak tanımlayan, gerçekte ise bölgeye yaklaşık iki yüz yıl önce gelip yerleşen Yahudi ve Ermeniler ise artık açıktan özerklik ilan etmeye başladılar. Asıl niyetleri bölgeyi, ülkeden koparıp Kürt devleti bahanesiyle Büyük İsrail devletinin kurulma taşlarını döşemek.
Yetkililerimiz her zaman olduğu gibi sert bir şekilde olayları kınamakta. Sadece kınamakta.
Bir vatandaş olarak hükümetin, bölgede yaşananları kınamasını bir akıl tutulması, olarak görüyorum.
Yıllardır terör örgütü ile masaya oturma, bunlarla görüşme, bunların sözüne güvenilmez, dedik ama ısrarlarla masaya çağırdılar, aynen paralelde olduğu gibi her istediklerini verdiler.
Öte yandan HDP'nin, terör örgütü ile bağı olduğunu AKP söyledi. HDP'yi, Kürtlerin partisi olarak AKP ilan etti. Sonra dağdan inin, gelin siyaset yapın, dedi. Şimdi de HDP'yi bölücülük yapmakla suçlayan yine AKP.
AKP'ye dönersek! Gerçi bu mantık sizin siyaset gözlüğünüz. Amerika, size dedi ki, ben Ortadoğu'ya demokrasi getireceğim, siz inandınız. Amerika, size dedi ki, Esad zalim, siz inandınız. İran Şii, siz Sünni. O, sizin düşmanınız, siz yine inandınız. Amerika, Kafkaslara ve Karadeniz'e yerleşmek için Rusya sizin düşmanınız dedi, siz inandınız.
Şimdi milli mücadele veriyoruz, diyorsunuz. Kiminle, kime karşı sorularının cevabı yine yok. Sahi kime karşı kiminle mücadele veriyorsunuz?
Ey Türk Milleti! Sen de yıllardır ülkeyi yaptığı yanlışlarla uçurumun kenarına getiren kişi ve anlayışı tercih ettin, onu dinledin ve onu seçtin.
Prof. Dr. Haydar Baş, 7 Haziran seçimlerinden sonra demedi mi, ülke karanlık bir döneme girdi. 1 Kasım seçimlerinde yine demedi mi, ülke zifiri karanlık döneme girdi.
Dinlemedin. Yanlış yapmaya ısrar ettin. Yaşananların vebalinden sana da pay vardır. Çünkü bu yetkiyi sen verdin.
Bu yanlıştan dönmek ve ülkeyi bu zifiri karanlıktan kurtarmak için tek bir çaren var. Gidip, Prof. Dr. Haydar Baş'a oyunu, elini, gözünü, gönlünü vereceksin.
Ülkenin doğusunda neler olup bittiğini orada yaşayanlar daha iyi biliyor. Yaşamayanlar ise medyanın ve iktidarın göstermek istediği şekilde algılıyor.
Medya ve iktidara göre bölgede yaşananlar küçük çaplı, üç beş teröristin yaptığı eylemler ve devlet kontrolü sağlamış durumda. Oysa Doğu ve Güneydoğu'da can ve mal güvenliği kalmamış, vatandaşlar, PKK ile devlet arasındaki çatışmada kalmış ve ölmemek için adeta göç etmek zorunda kalmış vaziyetteler. Bir kısım insanımız ise yine ölmemek için evlerine kendi kendilerini hapsetmiş durumda.
Bölgede görev yapan öğretmen, sağlık personeli ve diğer kamu görevlileri ise bölgeden hükümetin emri ile kaçıyor.
Kendini Kürt olarak tanımlayan, gerçekte ise bölgeye yaklaşık iki yüz yıl önce gelip yerleşen Yahudi ve Ermeniler ise artık açıktan özerklik ilan etmeye başladılar. Asıl niyetleri bölgeyi, ülkeden koparıp Kürt devleti bahanesiyle Büyük İsrail devletinin kurulma taşlarını döşemek.
Yetkililerimiz her zaman olduğu gibi sert bir şekilde olayları kınamakta. Sadece kınamakta.
Bir vatandaş olarak hükümetin, bölgede yaşananları kınamasını bir akıl tutulması, olarak görüyorum.
Yıllardır terör örgütü ile masaya oturma, bunlarla görüşme, bunların sözüne güvenilmez, dedik ama ısrarlarla masaya çağırdılar, aynen paralelde olduğu gibi her istediklerini verdiler.
Öte yandan HDP'nin, terör örgütü ile bağı olduğunu AKP söyledi. HDP'yi, Kürtlerin partisi olarak AKP ilan etti. Sonra dağdan inin, gelin siyaset yapın, dedi. Şimdi de HDP'yi bölücülük yapmakla suçlayan yine AKP.
AKP'ye dönersek! Gerçi bu mantık sizin siyaset gözlüğünüz. Amerika, size dedi ki, ben Ortadoğu'ya demokrasi getireceğim, siz inandınız. Amerika, size dedi ki, Esad zalim, siz inandınız. İran Şii, siz Sünni. O, sizin düşmanınız, siz yine inandınız. Amerika, Kafkaslara ve Karadeniz'e yerleşmek için Rusya sizin düşmanınız dedi, siz inandınız.
Şimdi milli mücadele veriyoruz, diyorsunuz. Kiminle, kime karşı sorularının cevabı yine yok. Sahi kime karşı kiminle mücadele veriyorsunuz?
Ey Türk Milleti! Sen de yıllardır ülkeyi yaptığı yanlışlarla uçurumun kenarına getiren kişi ve anlayışı tercih ettin, onu dinledin ve onu seçtin.
Prof. Dr. Haydar Baş, 7 Haziran seçimlerinden sonra demedi mi, ülke karanlık bir döneme girdi. 1 Kasım seçimlerinde yine demedi mi, ülke zifiri karanlık döneme girdi.
Dinlemedin. Yanlış yapmaya ısrar ettin. Yaşananların vebalinden sana da pay vardır. Çünkü bu yetkiyi sen verdin.
Bu yanlıştan dönmek ve ülkeyi bu zifiri karanlıktan kurtarmak için tek bir çaren var. Gidip, Prof. Dr. Haydar Baş'a oyunu, elini, gözünü, gönlünü vereceksin.
Tahsin Aydın / diğer yazıları
- Devlet ve Hüseyin Baş / 26.09.2022
- Tarihi dizilerden öğrenmek / 07.12.2020
- Baba acısı nasıl tarif edilebilir ki! / 20.04.2020
- Terhis edilen ordu / 28.05.2019
- 31 Mart Vakası / 27.05.2019
- ‘Bozkurtların Ölümü’ / 21.05.2019
- Devlet nasıl yıkılır? / 16.05.2019
- İstibdat / 14.05.2019
- O, tarihi çok iyi analiz ederdi / 08.05.2019
- Atatürk diyor ki / 07.05.2019
- Tarihi dizilerden öğrenmek / 07.12.2020
- Baba acısı nasıl tarif edilebilir ki! / 20.04.2020
- Terhis edilen ordu / 28.05.2019
- 31 Mart Vakası / 27.05.2019
- ‘Bozkurtların Ölümü’ / 21.05.2019
- Devlet nasıl yıkılır? / 16.05.2019
- İstibdat / 14.05.2019
- O, tarihi çok iyi analiz ederdi / 08.05.2019
- Atatürk diyor ki / 07.05.2019