IMF’ye koşa koşa giden muhalefet

21 Eylül'de Ankara'da lüks bir otelde, hükümet yetkililerine göre "gizli" ama muhataplarına göre "gizli olmayan açık" bir toplantı gerçekleşti. 

Toplantıyı organize eden IMF, davet ettikleri isimler ise Türkiye'nin ana muhalefet partisinin ekonomiden sorumlu yetkilisi Faik Öztrak ve diğer muhalefet partisi ekonomi yetkilisi Durmuş Yılmaz.

Hükümet yetkilileri, IMF'nin muhalefet üyeleri ile yaptığı bu görüşmeyi hem etik bulmuyor, hem de muhalefeti suçlayacak bir argüman olarak kullanmayı tercih ediyor. CHP ve İYİ Parti cephesi ise görüşmenin olağan olduğundan dem vuruyor. Hatta bu vesile ile Türkiye kamuoyunun pek bilmediği ve hükümet ile IMF arasında yıllardır devam edegelen anlaşmanın 4'üncü maddesine atıf yapıyorlar. 

Konsültasyon Çalışması da denilen 4'üncü maddeye göre, IMF her yıl Türkiye'yi denetlemek üzere yetkililer gönderip ekonomimizi denetliyor. Bu madde kapsamında 12 Eylül tarihinde IMF yetkililerini ülkemize davet eden de hükümet. 

Tabii bu konu ile gündeme gelen isimler Faik Öztrak ve Durmuş Yılmaz'ın geçmişleri ve bağlantıları da haliyle gündemimize tekrar girmiş oluyor. 

Faik Öztrak denilince, geçmişte ekonomi yönetiminde aldığı görevlerin dışında kapitalist sistemin ülkemize enjekte ettiği Kemal Derviş virüsü konusunda aldığı aktif rol geliyor aklımıza. Hatta CHP gibi birkaç yılda bir genel başkan dahil bütün kadroların değiştiği bir partide Derviş sonrası süreçte neredeyse kaya misali yerinde sapasağlam duruyor Faik Öztrak. Öztrak'ın ağzından kapitalist düzen, IMF, Dünya Bankası aleyhine tek satır beyanat duyamazsınız. Öztrak'ın hükümet aleyhine yaptığı ekonomik eleştirileri doğru analiz ettiğinizde de tam da IMF'nin istediği tarzda eleştiriler olduğunu görürsünüz. 

Durmuş Yılmaz ismine gelince. 

18 Nisan 2006 tarihinde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (MB) Başkanlığına atanan Yılmaz'ın, 2009 yılında Euromoney dergisi tarafından "Yılın Merkez Bankası Başkanı" seçildiğini hatırlatalım. MB başkanlık görevini, görev süresinin bittiği 13 Nisan 2011 tarihine kadar sürdüren Yılmaz, Nisan 2011'de Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından Cumhurbaşkanlığı Ekonomi başdanışmanlığı görevine atanmıştı. Sonrasında MHP ve son olarak da İYİ Parti'deki görevleri malumunuz. 

Evvela, Hükümet yetkilileri ve "hükümeti çok seven" medyasının bu iki isimle ilgili ve yapılan bu görüşmeye dair yaptıkları eleştirilerden kendimizi ayırmamız gerekiyor. Çünkü kendileriyle bu eleştiriler noktasında aynı bakış açısına sahip değiliz çok şükür.

Onlar zaden IMF'yi ülkemize davet eden taraf. Kızdıkları ise, "acaba IMF bizi bypas edip, onları mı muhatap alacak" endişesi. Zaten kamuoyunda tepki oluşmamış olsa McKinsey ile de çalışmaya başlamışlardı. IMF ile zaten dirsek temasındalar. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ABD temaslarında görüştüğü isimleri de analiz ederseniz hükümet cephesinde ne IMF'ye ne de onun temsil ettiği kapitalist düzene karşı bir model ve anlayış içinde olmadıklarını rahatlıkla görebilirsiniz. 

Burada temel sorun, ülkede iktidara alternatif olarak gözüken koca koca partilerin içine düştüğü durumdur.

Yerli ve milli olma konusunda mevcut hükümet ne kadar yerli ve milli ise, halka umut olarak pompalanan CHP ve İYİ Parti de aynı oranda yerli ve millidir. 

Kimse kusura bakmasın ama, bu görüşme için "onlar davet etti, biz de icabet ettik" şeklinde izah getirmek adeta tüy dikmektir. Ülke ekonomik olarak darmadağın bir halde iken leş kargası misali ülkenin üzerine üşüşmeye niyetli bu akbabaların davetine verilecek tek cevap şu olmalıydı:

"Sizi de, davetinizi de reddediyoruz"

Bu vesile ile ülkedeki muhalefetin hali pür melalini milletimizin takdirine bırakırken, Ekonomide Haydar Baş Bey'in Milli Ekonomi Modeli'nden başka bir çözüm olmadığı gerçeğini de hep beraber görmüş olduk.