10 Kasım'ı unutursak

Eczacı ve doktor arkadaşlarımızdan, bütün panzehirlerin aslında ya zehir, ya da zayıflatılmış mikroplar olduğunu, vücudun bağışıklık sistemi denilen savunma hücreleri, bu zayıflatılmış mikrop veya zehri yok ederek asıl mikroba karşı antrenmanlı hale getirildiğini duyarız. Bütün haplar (draje) da, acı olduğu için tatlı bir kaplama ile sunulurmuş!
Gerçekten de en tatlı drajelerin üst kaplaması gittikten sonra zehirden acı oldukları -tecrübe ile sabit- bilinir! Kimseye asla tavsiye etmem, denemeyin lütfen...
AKP, tatlı "Açılım" kaplamalı İleri Demokrasi drajesi içinde bölünmenin varlığını ya fark etti, ya da milletin fark ettiğini fark etti!
Yeni bir İleri Demokrat Draje hazırlanıyor!
AKP Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı; "İdamın yeniden getirilmesine ilişkin anayasa değişikliği bir referandum konusu, başkanlığı öngören bir anayasa değişikliği bir referandum konusu. Bunlar eş zamanlı çıkar ve aynı gün referandumda vatandaş iki oy kullanır, iki ayrı sandıkta iki oy kullanır. Bunun mümkün olduğunu düşünüyorum" dedi.
Ülke genelinde terör ve bölücülük suçlarına idam istendiği, iki kere ikinin dört etmesi kadar kesin. AKP de bunun farkında ve "İdam"la kaplanmış "Başkanlık Sistemi Anayasası"nı aynı gün referanduma götürecekler!
İdam cezası getirilecek ama ne Apo, ne de daha önceki idamlıklar infaz edilemeyecek çünkü "? tanımıyorum, saygı da duymuyorum" tarifli yasalara İleri Demokratça uymak söz konusu!
İleri Demokrasi ve Yeni Türkiye sloganlarıyla dokunulmaz edilip Gâzi Meclis'e taşıtılan PKK'nın siyasalları, layık oldukları yerdeler! Layık oldukları yerde olmalarına ve çok gecikmiş bu yaptırıma rağmen adamların hâlâ Milletvekili sıfatları var!
İleri de bu uygulamaların teamülleşeceğinden artık şüphem kalmadı! Neyse -konumuz bu değil- bunu milletvekilleri veya vekillik hayalleri kuranlar düşünsün!
Şu ân Gâzi Meclis'te grubu olan 4 siyasi parti içinde dördüncü olan 40 Milletvekilli "Yavru Muhalefet MeHaPe"nin, 317 vekilli AKP'ye ön-sekretarya yaptığını da hatırlatarak, Muhteşem Türk Atatürk'ün kurduğu Parlamenter Sistemin artık can çekiştiğini söyleyebilirim!
Sistemin bu çırpınışları arasında 10 Kasım'ı yaşayacağız!
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan; "Her 10 Kasım'da sap gibi dikilmenin bir anlamı yok!" demiş olsa da, Türk Milleti, 10 Kasım'da Ata'sına hürmetini ve sadakatini gösterecek...
Muhteşem Türk'ün Cumhuriyetin 10. yılında yaptığı konuşmanın el yazısı karalamalarında önce yazıp sonra üzerini çizdiği; "Beni hatırlayınız!" cümlesi, şahsen bütün romantizmimi şaha kaldırır ve her 10 Kasım'da canımı bir daha acıtır!
Bütün Türk Milleti, tek yürek tek bilek halinde 10 Kasım'da Muhteşem Türkümüzü unutmayacağımızı ve asla unutturmayacağımızı bütün dünyaya göstermek zorundayız...
Hey Milliyetsiz Milliyetçiler!
Hey Türkçüler!
Ülkücüler Hey!
"Benim hayatta yegâne fahrim, servetim Türklükten başka bir şey değildir" diyen Türk Evlâdını, unutmaz ve unutturmazsınız değil mi?
Hey Sosyal Demokratlar!
Hey Demokratik Solcular!
Devrimciler Hey!
Che Guavera ve Fidel Castro'nun ceplerinde fotoğrafını taşıyacak kadar imrendikleri 20. yy.'ın en büyük Devrimcisini unutmaz, unutturmazsınız değil mi?
Hey Yeniden Osmanlıcılar!
Hey Yeni Türkiyeciler!
Ümmetçiler! Mezhepçiler Hey!
"Ben İslam tarihini çok iyi bilirim. Kur'an'ı da bilirim, dinimizi de? Müslümanlığı çok dikkatle inceledim, Hazreti Peygamber'in hayatını okudum. Dört ciltlik tarih hazırlanırken, Dört Halife dönemini ben yazdım. Benim bu yönüm dinci ve inkârcı yobazlar tarafından hep gizlenmiştir. Evet, doğru, bir ibadet Müslümanı değildim; ancak bir Cihat Müslümanı idim. Gerçek Müslümanlara Saygı Duydum. Onlardan da saygı gördüm, destek gördüm" diyen ayrıca, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Arşivi'nde özenle korunarak saklanan Ali Mithat İNAN'ın yayınladığı "Atatürk'ün Not Defterleri"nden 20. Defterdeki, kendi el yazısı ile yazdığı; "10 Mart 38- (10 Mart 1922) Cuma. ... Saat 5 Aziziye, yorgunluk hissettim. ... Bir saat kadar uyudun. Sonra vücudumu süngerle sildim. Kafi istirahat etmiştim. İsmet, Yakup Şevki ve Selahattin Paşalar gelmişlerdi. Beraber yemek yedik. Bazı telgraflar gelmişti gördüm. Hafıza Kur'ân okuttum. Saat 10'da gittiler. Benim notları yazıyorum. Biraz kitap okuduktan sonra yatacağım" diyen, cephede vücudunu süngerle temizleyen ama Kur'ân okumayı ve okutmayı asla ihmal etmeyen bir Müslüman Türk'ü unutmaz ve unutturmazsınız değil mi?
Türk Milleti;
"Hafıza-i beşer, nisyân ile ma'lûldür" yani; "İnsanlık hafızası unutkanlık hastalığına yakalanmıştır!" Biliriz ama fıtratı yani yaratılış özelliği ile farklılığına inandığım, mensubu olmakla iftihar ettiğim, "Asakirullah-Allah'ın askerleri" sıfatlı tek Müslüman Millet olarak, sadâkat ve vefâ senin en belirgin özelliklerindendir.
57 yıllık ömrünü, sana hibe etmiş ve bu kısa ömre parçalanıp paylaşılmış bir imparatorluk molozlarından Müstakil Devlet çıkarma başarısını sığdırmış bir evladını, unutmaz ve unutturmazsın değil mi?
Tevafuken yaklaşık kırk yıl sonra Sevgili Osman Ateşoğlu Kardeşimin yardımlarıyla edindiğim ve yeniden okuduğum Şevket Süreyya AYDEMİR'in "TEK ADAM Mustafa Kemal" adlı eserinde de vurgulanarak anlatılan, Muhteşem Türk'ün emeklerine ve emanetlerine sadakatimizi, herkese ve her şeye rağmen göstereceğiz inşaallah..
Gerçekten tekmiş, yalnızmış o Muhteşem Türk!
En yakınındakileri bile millet istikbaline ikna etmekte nasıl zorlanmış! Hadi bilmedikleri için cübbeli, şalvarlı, püsküllü müfterî pajvandlara inananları mazur görelim de, ya bilenler!
Bu millet, bu kadar vefasız olabilir mi?
Bu milletin bu kadar çok inkarcısı ve hâini olabilir mi?
Muhteşem Türk'ün; "Türk milleti zekidir, çalışkandır" diye inandığı, güvendiği ve sevdalandığı Türk Milleti, bu millet midir?
Galiba bunaldıkça dostları da bunaltıyorum, hakkınızı helal edin...
"VE TEVEKKEL A'LALLAH- Vekîl olarak Allah yeter." (Ahzab-3).
Selâm, sevgi, duâ...