21. yüzyılın doğru sözlü Ebu Zer'i

Bugün bir Ulu Sahâbiden, Ebu Zer'den bahsetmeye çalışacağım.
Bahse başlamadan önce; başta Prof. Dr. Haydar BAŞ Hocam olmak kaydıyla bu konularda müktesebatlarına inanıp güvendiğim Mehmet Emin Koç Hoca'dan, Müslim Karabacak Hoca'dan ve ehîl tarihçi Emre Polat Kardeşimden, bu Ulu Sahâbiyi yeterince tanıtmak için gerekirse müstakil makaleler hatta kitaplar beklendiğini -elçiye zeval olmaz- ileteceğim.
Hz. Peygamber(s.a.a.)'in; "Ebu Zer, ümmetimde zühd ve dindarlıkta İsa İbn Meryem gibidir" diye methettiği Ebu Zer el-Gıfârî; Selmân-ı Fârisî, Mikdad ve Ammar bin Yasir'le birlikte en sadık ve büyük sahabeden biridir. Hz. Peygamber(s.a.a)'in irtihâlinden sonra Hz. Ebu Bekr'i destekleyenlerle Gadir-i Hum Hutbesi'ne sadık kalanlar arasında bir ihtilaf doğmuştu.
Gadir-i Hum'da Hz. Peygamber(s.a.a.)'in; "Ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlâsıdır" buyruğuna dayanarak Ali bin Ebu Talib'den başkasına biât etmeyen dört Ulu Sahabe'den biridir Ebu Zer... Hz. Ali (a.s.)'nin ümmet bölünmesin diye kılıç kullanmadığını bilen ve Ali(a.s.) muhaliflerine karşı âyet ve sünnetlerle karşı çıkarak mücadele veren ve bu yüzden dayanılmaz hakaretler gören bir ehl-i takvadır.
III. Halife Hz. Osman'ın İfrikiya Gavzesi ganimetinden alınan Hums vergisi'nden, kendisi gibi Emevi kabilesinden olan akrabaları Mervan bin El-Hakem'e 500.000 dirhem, Haris bin el-Hakem'e 300.000 dirhem ve Zeyd bin Sabit'e 100.000 dirhem vermesine sert bir şekilde karşı çıkınca, Halife emriyle 90 yaşındayken eyersiz bir deve üzerinde ve sadece kızı eşliğinde çöle, El-Rabaza'ya sürgün edilmiş ve orada açlıktan öldüğü kaynaklarda yazılıdır.
Ebu Zer açlıktan öleceği Rabaza'ya sürgün edilirken Hz. Ali (a.s.), Kardeşi Akil, oğulları Hz. Hasan, Hz. Hüseyn ve büyük sahabilerden Ammar bin Yasir'le birlikte Medine dışına kadar uğurlamıştır.
Abdulbaki Gölpınarlı, tercüme ettiği Nehcü'l Belâga'nın 182. sayfasında, Hz. Ali (a.s.)'nin uğurlarken; "Ey Ebu Zer, sen Allah için öfkelendin, bu yüzden O'nun lütfunu umansın. Toplum dünyaları için senden korktu; sense dininden dolayı onlardan korktun. Senden korktukları şeyi bırak ellerine, korktuğun şeyi al onlardan. Onlara men ettiğin şeye ne düşkündür onlar! Seni men ettikleri şeye ise hiç mi hiç meylin yoktur senin. Pek yakında bilir anlarsın kim inkâr etmiş, kim daha ziyade hasede düşmüş" dediğini yazar... Uğurlayanlar arasındaki Hz. Ali (a.s.)'nin Kardeşi Akil ve Oğulları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyn de iltifatlar edince Ebu Zer ağlayarak; "Rahmet ehlinin fertleri, Allah'ın merhameti hepinizin üzerine olsun. Sizi gördüğümde Allah'ın Resulünü hatırlıyorum" diyerek gider...
Ebu Zer, Müslüman olmadan Hz. Ali (a.s.)'nin onu Hz. Peygamber (s.a.a.)'in huzuruna çıkardığında; "Selam sana ey Allah'ın Elçisi!" diye selamlamıştır. Kaynaklara göre Hz. Peygamber (s.a.a.)'i bu şekilde selamlayan ilk insan Ebu Zer'dir. (Aktaş, Ebu Zer, 40; Şinnâvi, Ebu Zer, 6).
Hz. Peygamber (s.a.a.), selamı aldıktan sonra, kim olduğunu sorup öğrenir ve elini onun alnına koyarak İslâm'ı tebliğ eder. Ebu Zer, tebliğden sonra; "Kınayanların eleştirilerine aldırmadan hareket etmek, acı da olsa daima hakkı söylemek üzere biât ediyorum" diyerek şehâdet getirir. Ebu Zer İslam'ı kabul eden ilk Müslümanların dördüncüsüdür.
Hz. Peygamber, biâtını kabul ettikten sonra; "Hemen memleketine dön ve sakın Mekkelilere Müslüman olduğunu duyurma, sana zarar verirler" diye tembihleyince Ebu Zer; "Allah'a yemin olsun ki, onların ortasında Müslüman olduğumu haykıracağım" der. (Abdulhalim Mahmud, Ebu Zer el-Gıfârî ve'ş-Şuyûiyye, 12-16).
Hz. Peygamber (s.a.a.), ona yaradılışının buna müsait olmadığını ve devlet görevi kabul etmemesini bildirmiş ve "Ey Ebu Zer! Sen temiz, dürüst, iyiliksever bir insansın ve benden sonra ıstıraplara maruz bırakılacaksın" demişti. Ebu Zer bu ıstırapların Allah yolunda olup olmadığını sormuş ve "Allah yolunda" cevabını alınca; "Allah'ın emri başım gözüm üstüne" demişti. (Şinnâvî, Ebu Zer, 33).
Hz. Peygamber(s.a.a)'in; "Gökkubbenin altında, yerkürenin üstünde Ebu Zer'den daha doğru sözlü kimse yoktur" buyurdukları da kaynaklarda yazılıdır.
Şimdi Ebu Zer'i -Allah şefaatinden mahrum etmesin- nasıl hatırladığıma geleyim:
Geçtiğimiz Pazar günü; BTP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Dinç ve Adem Öztürk Bey'le birlikte Bağımsız Türkiye Partisi Aydın İl Kongresi'ne katılmıştık. Prof. Dr. Haydar BAŞ Hoca'nın Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt çağrılarını duyarak Bağımsız Türkiye Partisi saflarına katılmış, seksen yaşına yakın bir Alevi Dede ile hem-hâl olduk...
Ben, "Haydar Hoca, 21.y.y Hünkar Hacı Bektaşı'dır" dediğimde Alevi Dede; "Dahası var" dedi ve "Hz. Peygamber (s.a.a.)'in doğru sözlülüğüne kefalet verdiği 21. y.y.'ın Ebu Zer'idir Haydar Hoca!" deyip ve "Çünkü 21.y.y. Muaviye ve Yezidlerine karşı hiç çekinmeyerek Ebu Zer'ce doğruları söyleyen bir Allah-Resûl ve Ehl-i Beyt dostudur Haydar Hoca, Allah O'ndan razı olsun" diye devam edince, heyecanlandım, şaşırdım! 
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanlığı yanında İlahiyatçı kimliği ile İslâmî doğruları da söyleyen Haydar Hoca'ya, biz sevenler epeyce sıfat yakıştırdık ve yakıştırmaya devam edeceğiz de ama bir Alevî Dede'nin; "Haydar Hoca, 21.y.y.'ın doğru sözlü Ebu Zer'idir" tanımlamasını bütün hücrelerimde hissettim.
Bu müthiş ve doğru tanımı, elbette paylaşmam gerektiğine inandığım için de aktardım.
Kulakları çınlasın, Allah razı olsun; kongre telaşesi ve sohbetin heyecanından adını almayı ihmal etmişim, çok üzgünüm.
21. y.y.'ın Doğru Sözlü Ebu Zer'i Gönül Adamımız'a, Baştürkümüz'e, Haydar Hocamız'a gönüller dolusu selâm olsun..
Haydar Hoca'ya Ebu Zer yakıştırmasını yapan Dede'ye ve onun şahsında Haydar-ı Kerrâr muhabbetli cümle Ehl-i Beyt Dostlarına selâm olsun...
21. y.y. Emevistlerine, Muaviye ve Yezidlerine karşı Kerbelâ'da can veren Sahâbece başkaldırıp göğüs geren II. Kuvay-ı Milliyecilere selâm olsun...
Nuh'un Gemisi gibi olan Ehl-i Beyt Gemisi ile Kâinat Türk Devleti Seferi'ne çıkan "Türkoğlu Türk"e ve cümle yoldaşlarına selâm olsun...
Ehl-i Beyt dostu Türk Milletine selâm olsun.
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" 
Vesselâm...Selâm, sevgi, duâ...