Başbakan Erdoğan NATO zirvesinde Bush'la ayaküstü sekiz dakika süren bir görüşme yapmayı başardı.
Bunun ne kadar büyük bir itibar(!) olduğunu umarım takdir edersiniz.
Yani her fırsatta ABD ile ortaklığına vurgu yapmaktan kaçınmayan, TBMM'de geçmeyen tezkereye rağmen ABD'nin Türkiye üzerinden Irak'a her türlü silah ve mühimmat geçirmesine müsaade eden ve her gün AKP'li farklı farklı ağızlardan üzerine basa basa "ABD stratejik müttefikimiz" sözleri duyulmasına rağmen, Başbakan Erdoğan'ın ABD başkanı Bush nezdinde ancak sekiz (8) dakikalık bir itibarı var.
Ne olur bu sekiz dakikayı küçümsemeyin.
Sekiz dakika tamı tamına 480 saniye ediyor.
480 saniyede neler konuşmaz ki insan. Bush'un Almanya ve Fransa liderleriyle yaptığı saatler süren görüşmelerde çözemediği pek çok meseleye kıvrak ve işbitirici zekâsıyla Başbakan Erdoğan 480 saniyede çözüm getirebilir.
Farz-ı muhal; yani böyle bir şey olmaz ama farz-ı muhal dememizin sebebi bu.
"Kıbrıs'ı verdim"
"Güney doğuyu verdim"
"Askerimi emrinize amade kıldım"
"Hava alanlarımızı ve limanlarımızı emrinize verdim"
"Başka bir emriniz var mı?"
Sözlerini söylemek yalnızca dokuz ya da on saniye işgal etmektedir.
Peki, geri kalan 470 saniye ne oldu? diye düşünebilirsiniz. Bush hiç mi konuşmayacak? Geri kalan kısım da Bush'un isteklerini söylemesine ancak yeterli gelecektir.
Başbakan Erdoğan Bush ile görüşmesini, "Dostça gerçekleşti" şeklinde tanımlamış. Sayın Erdoğan Bush için "Kararlarıyla bazı yerlerde antipati toplamış olabilir. Değişik sesler çıkabilir. Ancak bu bizim stratejik ortaklığımızı etkilemez. ABD ile aramız gayet iyi. Olumsuz zemin meydana getirme çabamız olamaz" diyor.
Doğru Sayın Başbakan, AKP'nin ABD ile arası çok iyi, zaten hiç kötü de olmadı. Ama ABD ile Türk milletinin arası kötü durumda. Yapılan anketler Türkiye'de her yüz kişiden seksen ikisinin ABD'den nefret ettiğini gösteriyor. Milletinden kopuk bir politika üreten AKP'nin ABD ile milletine rağmen arasının iyi olması bizi hiç şaşırtmadı ve şaşırtmayacak.
Bu anketler, Türk milletinin ABD ile olduğu gibi AKP ile arasının kötü olduğunu da göstermiyor mu?
NATO'nun Brüksel'de yapılan olağanüstü zirvesinden Amerika Birleşik Devletleri'nin Irak'ta sürdürdüğü faaliyetlere 'tam destek kararı' çıkması, dünkü yazımda da belirttiğim gibi bu zirvenin, Türkiye'yi Irak bataklığına sokabilmek için düzenlendiği tezini kuvvetlendirmiştir. Afganistan örneğini hatırlarsanız Türkiye elini verdi artık kolunu kurtaramıyor.
NATO üyesi ülkelerden bazıları, Irak ordusuna çok küçük katkılarda bulunacakmış. Örneğin Fransa, Irak'a sadece bir yetkili gönderiyor. Verilen taahhütlerin sembolik önemi olduğu belirtiliyor. AB ülkeleri verdikleri desteklerin sembolik kalacağı doğrudur. Çünkü Türkiye'yi NATO üyesi ülkelerin katılmadığı bir coğrafya'ya sokmak imkânsız değilse bile çok zordur.
Bu şekilde NATO kararı alınarak Irak'a sokulacak olan Türkiye, Başbakan Erdoğan'ın deyimiyle "ABD ile stratejik müttefikliği" Irak topraklarında serbestçe sürdürebilmek için zemin bulacaktır. NATO kapsamında olduğu için Başbakan Erdoğan da Türk milletine ve AKP tabanına Irak'a girmeyi izah etmekte zorlanmayacaktır. İşte bu NATO zirvesi, Erdoğan hükümetine bundan sonra Irak'ta ABD ile atacağı yeni adımlar için Türk milletine mantıklı izahlar getirme şansı verebilmek için düzenlenmiştir.
Şu bir gerçektir ki İster NATO'nun ister başka bir birliğin şemsiyesi altında Irak'a giren Türkiye ABD'nin emirlerini uygulayan ve ABD emellerine hizmet eden bir noktaya gelecektir.
Her ne sebep olursa olsun Türk askeri, ABD veya NATO istedi diye ABD'nin batıyor olduğu Irak'a girmemelidir.
Bu bataklığa Türkiye'yi hangi şekilde olursa olsun sokan siyasi irade eninde sonunda Türk milletine hesap vermek zorunda kalacaktır.
Bunun ne kadar büyük bir itibar(!) olduğunu umarım takdir edersiniz.
Yani her fırsatta ABD ile ortaklığına vurgu yapmaktan kaçınmayan, TBMM'de geçmeyen tezkereye rağmen ABD'nin Türkiye üzerinden Irak'a her türlü silah ve mühimmat geçirmesine müsaade eden ve her gün AKP'li farklı farklı ağızlardan üzerine basa basa "ABD stratejik müttefikimiz" sözleri duyulmasına rağmen, Başbakan Erdoğan'ın ABD başkanı Bush nezdinde ancak sekiz (8) dakikalık bir itibarı var.
Ne olur bu sekiz dakikayı küçümsemeyin.
Sekiz dakika tamı tamına 480 saniye ediyor.
480 saniyede neler konuşmaz ki insan. Bush'un Almanya ve Fransa liderleriyle yaptığı saatler süren görüşmelerde çözemediği pek çok meseleye kıvrak ve işbitirici zekâsıyla Başbakan Erdoğan 480 saniyede çözüm getirebilir.
Farz-ı muhal; yani böyle bir şey olmaz ama farz-ı muhal dememizin sebebi bu.
"Kıbrıs'ı verdim"
"Güney doğuyu verdim"
"Askerimi emrinize amade kıldım"
"Hava alanlarımızı ve limanlarımızı emrinize verdim"
"Başka bir emriniz var mı?"
Sözlerini söylemek yalnızca dokuz ya da on saniye işgal etmektedir.
Peki, geri kalan 470 saniye ne oldu? diye düşünebilirsiniz. Bush hiç mi konuşmayacak? Geri kalan kısım da Bush'un isteklerini söylemesine ancak yeterli gelecektir.
Başbakan Erdoğan Bush ile görüşmesini, "Dostça gerçekleşti" şeklinde tanımlamış. Sayın Erdoğan Bush için "Kararlarıyla bazı yerlerde antipati toplamış olabilir. Değişik sesler çıkabilir. Ancak bu bizim stratejik ortaklığımızı etkilemez. ABD ile aramız gayet iyi. Olumsuz zemin meydana getirme çabamız olamaz" diyor.
Doğru Sayın Başbakan, AKP'nin ABD ile arası çok iyi, zaten hiç kötü de olmadı. Ama ABD ile Türk milletinin arası kötü durumda. Yapılan anketler Türkiye'de her yüz kişiden seksen ikisinin ABD'den nefret ettiğini gösteriyor. Milletinden kopuk bir politika üreten AKP'nin ABD ile milletine rağmen arasının iyi olması bizi hiç şaşırtmadı ve şaşırtmayacak.
Bu anketler, Türk milletinin ABD ile olduğu gibi AKP ile arasının kötü olduğunu da göstermiyor mu?
NATO'nun Brüksel'de yapılan olağanüstü zirvesinden Amerika Birleşik Devletleri'nin Irak'ta sürdürdüğü faaliyetlere 'tam destek kararı' çıkması, dünkü yazımda da belirttiğim gibi bu zirvenin, Türkiye'yi Irak bataklığına sokabilmek için düzenlendiği tezini kuvvetlendirmiştir. Afganistan örneğini hatırlarsanız Türkiye elini verdi artık kolunu kurtaramıyor.
NATO üyesi ülkelerden bazıları, Irak ordusuna çok küçük katkılarda bulunacakmış. Örneğin Fransa, Irak'a sadece bir yetkili gönderiyor. Verilen taahhütlerin sembolik önemi olduğu belirtiliyor. AB ülkeleri verdikleri desteklerin sembolik kalacağı doğrudur. Çünkü Türkiye'yi NATO üyesi ülkelerin katılmadığı bir coğrafya'ya sokmak imkânsız değilse bile çok zordur.
Bu şekilde NATO kararı alınarak Irak'a sokulacak olan Türkiye, Başbakan Erdoğan'ın deyimiyle "ABD ile stratejik müttefikliği" Irak topraklarında serbestçe sürdürebilmek için zemin bulacaktır. NATO kapsamında olduğu için Başbakan Erdoğan da Türk milletine ve AKP tabanına Irak'a girmeyi izah etmekte zorlanmayacaktır. İşte bu NATO zirvesi, Erdoğan hükümetine bundan sonra Irak'ta ABD ile atacağı yeni adımlar için Türk milletine mantıklı izahlar getirme şansı verebilmek için düzenlenmiştir.
Şu bir gerçektir ki İster NATO'nun ister başka bir birliğin şemsiyesi altında Irak'a giren Türkiye ABD'nin emirlerini uygulayan ve ABD emellerine hizmet eden bir noktaya gelecektir.
Her ne sebep olursa olsun Türk askeri, ABD veya NATO istedi diye ABD'nin batıyor olduğu Irak'a girmemelidir.
Bu bataklığa Türkiye'yi hangi şekilde olursa olsun sokan siyasi irade eninde sonunda Türk milletine hesap vermek zorunda kalacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Orhan Dede / diğer yazıları
- Çağdaş Nemrutların ateşinden hiç korkmadı! / 13.04.2025
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024