Kıbrıslı Rumlar'ı tek taraflı irade beyanıyla bünyesine katan Avrupa Birliği'nin ikiyüzlü ve ikircikli tutumunu henüz idrak edememiş olan Türkiye, habire üyelik için bastırıyor.
Varını yoğunu AB için seferber kılan Türkiye'nin içine düştüğü acıklı durum, Avrupa basını tarafından karikatürize ediliyor.
Yunanistan'ın bastırması ve Konsey'in vizesiyle 2004 Mayısı'nda tam üye yapılacak olan Güneyli Rumlar Yunanistan'la beraber hemen her defasında Türkiye'nin önüne taş koyacaklar. Türkiye'nin başına yeni bir çorap daha örüldü. Önce Yunanistan, ardından, Rum Kesimi.
Rumlar'ın üyeliğine en çok sevinen ülkelerin başında Almanya geliyor. Türkiye'nin katılımına engel olmak isteyen Almanlar tepki çekmemek ve Türk diasporasını tedirgin etmemek için ikili oynamaktaydılar. Almanlar artık buna gerek duymayacaklar. Birliğe alınan Rumlar, Almanlar'ın dili olacak. Almanya'dan ziyade Türkiye'nin cesamet olarak Birlik'te yeralacak olmasına aslında Fransızlar da karşı. Şuan için Birliğin büyük oranda finansmanını sağlayan Almanya, Türkiye'nin de katılımıyla ekonomik yönden daha da güç şartlara gebe kalacak. Oylama ve karar sürecinde Türkler'in etkin biçimde yeralacak olması da sorunun farklı bir boyutu.
Başa dönecek olursak; 1959-60 Londra ve Zürih Anlaşmaları'nı elimine ederek, Rumlar'ı tek yanlı bünyesine alan ülkelerin eline yeni bir koz daha geçmiş oldu. AB toprağını işgal etmiş bir pozisyona sokulan Türkler'e yönelik baskılar farklı alanlarda sürdürülecek. Kıbrıs'tan sonra; Ege sorunu, Ermeni soykırım iddiaları hatta Güneydoğu topraklarının statüsü sorunsalı, Birlik ekseninde çözümlenmeye çalışılacak. Rumlar'ın maşa olarak kullanılacağı bu talepler temin edilmediği müddetçe de Türkiye kıskaca alınmaya devam edecek.
Türkiye 1963 Ankara Anlaşması'yla binmeye çalıştığı AB treninden 40 yıldır dışlanıyor, dışlanmaya da devam edecek. Katılım Ortaklığı, Yol takvimi, Ulusal Belge.. gibi birbirinden ilginç taleplerle Türkler'in önüne konan şartlar, Türkiye realitesinden uzak talepler . Islahat ve Tanzimat dönemleriyle beraber batılı normlara ayak uyduran Türk demokrasi ve hukuk sisteminin batı formatından geri kalır yanı olmadığı gibi, üstün özellikleri dahi bulunuyor.
Geçtiğimiz hafta, Dönem Başkanı Yunanistan'ın ev sahipliğinde gerçekleştirilen zirvede Birliğe dahil edilen ülkelerin sosyal ve ekonomik yapılarına baktığınızda çoğunun Türkiye standartında bile olmadıklarını görürsünüz.
Türkiye'nin güney kıyısında, küçücük bir adada Türkler'i sıkboğaz eden Rumlar'ın, Avrupa Birliği gibi bir coğrafyada, yanlı politikalarla Tükleri ne hale getireceklerini siz düşünün. KKTC'nin Türkiye ve Denktaş yüzünden Birliğe giremediğini iddia edenlerin bu öngörüyü de farketmeleri gerekiyor.
Varını yoğunu AB için seferber kılan Türkiye'nin içine düştüğü acıklı durum, Avrupa basını tarafından karikatürize ediliyor.
Yunanistan'ın bastırması ve Konsey'in vizesiyle 2004 Mayısı'nda tam üye yapılacak olan Güneyli Rumlar Yunanistan'la beraber hemen her defasında Türkiye'nin önüne taş koyacaklar. Türkiye'nin başına yeni bir çorap daha örüldü. Önce Yunanistan, ardından, Rum Kesimi.
Rumlar'ın üyeliğine en çok sevinen ülkelerin başında Almanya geliyor. Türkiye'nin katılımına engel olmak isteyen Almanlar tepki çekmemek ve Türk diasporasını tedirgin etmemek için ikili oynamaktaydılar. Almanlar artık buna gerek duymayacaklar. Birliğe alınan Rumlar, Almanlar'ın dili olacak. Almanya'dan ziyade Türkiye'nin cesamet olarak Birlik'te yeralacak olmasına aslında Fransızlar da karşı. Şuan için Birliğin büyük oranda finansmanını sağlayan Almanya, Türkiye'nin de katılımıyla ekonomik yönden daha da güç şartlara gebe kalacak. Oylama ve karar sürecinde Türkler'in etkin biçimde yeralacak olması da sorunun farklı bir boyutu.
Başa dönecek olursak; 1959-60 Londra ve Zürih Anlaşmaları'nı elimine ederek, Rumlar'ı tek yanlı bünyesine alan ülkelerin eline yeni bir koz daha geçmiş oldu. AB toprağını işgal etmiş bir pozisyona sokulan Türkler'e yönelik baskılar farklı alanlarda sürdürülecek. Kıbrıs'tan sonra; Ege sorunu, Ermeni soykırım iddiaları hatta Güneydoğu topraklarının statüsü sorunsalı, Birlik ekseninde çözümlenmeye çalışılacak. Rumlar'ın maşa olarak kullanılacağı bu talepler temin edilmediği müddetçe de Türkiye kıskaca alınmaya devam edecek.
Türkiye 1963 Ankara Anlaşması'yla binmeye çalıştığı AB treninden 40 yıldır dışlanıyor, dışlanmaya da devam edecek. Katılım Ortaklığı, Yol takvimi, Ulusal Belge.. gibi birbirinden ilginç taleplerle Türkler'in önüne konan şartlar, Türkiye realitesinden uzak talepler . Islahat ve Tanzimat dönemleriyle beraber batılı normlara ayak uyduran Türk demokrasi ve hukuk sisteminin batı formatından geri kalır yanı olmadığı gibi, üstün özellikleri dahi bulunuyor.
Geçtiğimiz hafta, Dönem Başkanı Yunanistan'ın ev sahipliğinde gerçekleştirilen zirvede Birliğe dahil edilen ülkelerin sosyal ve ekonomik yapılarına baktığınızda çoğunun Türkiye standartında bile olmadıklarını görürsünüz.
Türkiye'nin güney kıyısında, küçücük bir adada Türkler'i sıkboğaz eden Rumlar'ın, Avrupa Birliği gibi bir coğrafyada, yanlı politikalarla Tükleri ne hale getireceklerini siz düşünün. KKTC'nin Türkiye ve Denktaş yüzünden Birliğe giremediğini iddia edenlerin bu öngörüyü de farketmeleri gerekiyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005