AB minberden musallaya gidiyor

Başbakan'a bağlı olarak çalışan Avrupa Birliği Genel Sekreterliği, AB'nin Türkiye için ne kadar önemli olduğunu anlatmak için bir taslak hutbe hazırladığını herhalde duymayanınız yoktur. Diyanet onay verdiği takdirde önümüzdeki haftalarda gittiğiniz bir Cuma Namazı'nda imam efendiden şu hutbeyi dinlemek zorunda kalacaksınız:"Aziz müminler, yaratılmışların en seçkini olan insana büyük değer veren dinimiz, daha huzurlu bir hayatın arayışını öğütlemektedir... ?Bugün yarım milyara yakın Avrupalı, Avrupa Birliği sayesinde daha huzurlu daha müreffeh bir yaşam sürmekte. Hürriyet, akıl, bilim, eşitlik, insanlık onuru ve insan hakları gibi evrensel değerlere dayanan Avrupa Birliği bir Hıristiyan Birliği değildir. Avrupa Birliği ülkelerinde Hıristiyan nüfus çoğunluktadır; ama başka dine mensup insanlar da vardır. 18 milyon Müslüman yaşamaktadır. Avrupa'daki evrensel değerlerin hayata geçirilmesinde, İslam filozoflarının büyük katkısı olduğunu unutmayalım..."Demek Avrupa Birliği bir Hıristiyan Birliği değil...Oysa Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Refah Partisi Kayseri Milletvekili iken 8 Mart 1995'te TBMM'de yaptığı konuşmada şunları söylemişti:"Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne giremeyeceği kesindir. Bunu Avrupalılar söylemektedir. Çünkü Avrupa Birliği bir Hıristiyan birliğidir. Bunu biz söylemiyoruz, Avrupa'da herkes söylüyor, herkes biliyor."Şimdi bu sözleri söyleyen Cumhurbaşkanını içinden çıkaran parti hutbelerde "AB Hıristiyan birliği değildir" tezini savunmaya başladı.Aradan geçen 15 yılda AB hiç değişmedi. Bugün duyduğumuz şeyler bizimkilerin ne kadar değiştiğini gözler önüne koyuyor.Ama ne yaparlarsa yapsınlar AB sürecinin ölmesini engelleyemeyecekler. Çünkü siyasilerin görmezden geldiği AB'nin Türkiye'yi üyeliğe almayacağı gerçeğini millet çoktan fark etmiş durumda.Bundan dolayı siyasilerin gayretleri boşuna.AB sürecinin minberden musallaya düşmesi yakındır.Güler misin ağlar mısın?Rize'de bir halı saha için yapılan kazıda, Çernobil faciası sonrası bölgeye gömülmüş çuvallar dolusu çay bulunmuş. Hemen ölçüm yapmışlar. Yüksek miktarda radyasyon tespit edilince kazı yapılan yer tonlarca granit taşıyla kapatılmış. Radyasyonla çaylardan kurtulduk diye sevinip emin olmak için bir ölçüm daha yapmışlar. Bir de ne görsünler, radyasyon iki katına çıkmış.Meğer radyasyonlu bölgeyi kapatmak için kullanılan granitler de radyasyonluymuş.Sonra granitleri kaldırıp, bölgeyi betonlayıp konuyu da çukuru da kapatmışlar.Bu arada bu radyasyonlu granit taşları Türkiye'de nerelerde kullanıldı acaba?Bunu bir yetkili araştırmayı akıl eder inşallah.İsveç'ten rüşvet kabul etmeyinTürkiye'yi soykırımcı olmakla suçlayan İsveç, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyelik sürecinde yapılacak reformlar için kullanılmak üzere yapacağı maddi yardımları -rüşvet desek daha doğru olur- açıkladı. İsveç toplam 8,5 milyon avro tutarındaki bu rüşveti Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecini hızlandırmak amacıyla Kopenhag kriterlerini tamamlayıcı reformlara hız vermek amacıyla verecekmiş. Ama bu rüşvetin verilmesinin asıl sebebi Türkiye'ye attıkları iftiralar yüzünden Türkiye'den sağladıkları ve sağlayacakları kazançlardan mahrum olmamak.Türkiye bu rüşveti hemen reddetmeli.Soykırımcılıkla bizi suçlayan bu devletlere gereken tavrı gösteremeyen siyasiler en azından bunu yapabilmeliler.