Çocukluğumda en sevdiğim oyuncağım yapbozumdu.
Türkiye haritası içinde her ilin meşhur olduğu ürün ya da bir özelliğinin resmi vardı.
81 parça yapbozu o ilin en bilindik özelliği ile tanımak ve memleketimizin her yanını bilmemiz için önemli bir oyun yöntemi idi.
Zamanla oynaya oynaya artık illerin yerini ezberler, kolayca dizerdik.
Afyonun kaymağı, sucuğu,
Ardahan'ın kaşar peyniri,
Aydın'ın inciri,
Çorum'un leblebisi,
Diyarbakır'ın karpuzu,
Erzincan'ın tulum peyniri,
Giresun'un fındığı,
Isparta'nın gülü,
İzmit'in pişmaniyesi,
Malatya'nın kayısısı,
Rize'nin çayı,
Tokat'ın asma yaprağı,
Zonguldak'ın kömürü…
Liste uzayıp gidiyor.
Dört mevsimi yaşayan cennet bahçesi topraklarımızda yok yok.
Havası, toprağı, suyu ve iklimi ile herkesi hayran bırakan ülkemiz maalesef yıllar geçtikçe hatta son 30 yıl içerisinde büyük bir dönüşüme girdi.
Kırsaldan kente göçün acı reçeteleri de oldu ne yazık ki.
İnsanımız 1950'den sonra yavaş yavaş yeni hayat, yeni düzen, yeni umutlar hayali ile yüzyıllardır yaşadığı ata toprağını, ekonomik, kültürel ve diğer toplumsal sebepler neticesinde terk etmeye büyük şehirlere akın etmeye başladılar.
Haliyle büyük kentler daha da büyüdü, fakat orantısız bu büyüme, başka başka sorunların ve sıkıntıların yaşanmasına sebep oldu.
İnsanlar nereden, hangi bölgeden geldiler ise şehirlerde memleketlerinin mahallelerini oluşturdular.
2000 yılına kadar bu aşırı göç devam etti.
Özellikle Marmara bölgesi sanayi ve ticaretin yoğun olduğu bölge olması sebebiyle doldu taştı.
Tasını tarağını toplayıp gelen yurdum insanı, yavaş yavaş yozlaşmaya, çürümeye başladı.
Şehir hayatı, hem kültürünü hem de geçmişini unutturdu.
Üretim, tarım, hayvancılık ve doğa git gide şehir insanı tarafından bir hayale döndü.
Nerelisin sorusuna verilen cevapların en bilindikleri, "Buralıyım" olmaya başladı.
Aslen şuralıyız, bizim oralarda eskiden şu meşhurmuş, bizim köyde şu kadar ağacımız varmış, bilmem kaç dönüm arazimiz varmış gibi…
Memleketimizin meşhur ürünleri kalmadı ya da çok az üretilir oldu.
Köylerde doğalgaz yakıyor halk.
Üç harflilerden ekmek alıyor, yumurta yok, tereyağı yok, bal yok…
Gelinen son düzlükte durum içler acısı.
Ona yakın ilin ilçe tarım müdürlüklerini aradım.
Özellikle bu bahar yaşanılan zirai don neticesinde elde kalan az sayıda meyve üreticisinin halini sordum.
Ceviz, kiraz, dut, şeftali, incir, kayısı, erik başta olmak üzere çok sayıda ürün rekoltesi zarar görmüş ve üretici çok mağdur olmuş.
Ne yazık ki Anadolu'da birçok tarla sigortalı da değil.
Hem üretim azlığı hem de tabiat olayları neticesinde bu yaz meyve yemek bir hayal gibi.
Sadece bu yaz değil eğer önlem alınmaz ve destekler yeteri kadar olmazsa önümüzdeki yıllarda meşhur olan güzeller güzeli ürünlerimiz meçhule düşecek.
Sahip çıkmak zorundayız sıkı sıkıya tüm değerlerimize…
Özünü bilmeyen, toprağına sahip çıkmayan, geleceğine sahip çıkamaz.
Yanı başımızda yaşanan 30 yıldır devam eden savaşlar ve ölümler gösteriyor ki; birlik ve beraberliğini, ulus bilincini kaybetmiş halklar yok oluyor.
Allah korusun.
- Gebze Lisesi, FSM Anadolu Lisesi ve okul dergisi / 17.06.2025
- Kim? / 16.06.2025
- İnsanın dört zindanı / 13.06.2025
- Ulaşım / 12.06.2025
- Gönül / 10.06.2025
- Sılaya hasret / 08.06.2025
- Attila İlhan 100 yaşında / 05.06.2025
- 'Beşer’den insan olma yoluna / 04.06.2025
- Ahmed Arif / 02.06.2025