Emek ve Dayanışma Günü olarak da bilinen 1 Mayıs bizim ülkemizde de bayram olarak kutlanmakta.
1889 dan bu yana dünyada işçilerin isteklerini, çalışma saatlerini, sosyal ve diğer insanca yaşama hakkını savunmak için kutlanan bir bayram.
Tabi, bayram deyince aklınıza geldiği gibi mutlu, sevinçli, güzel bir gün olarak yaşanmıyor maalesef.
Eğer bir yerde hak arayan bir kesim varsa, muhakkak karşısında ezen, zorbalık yapan, kanun, hukuk tanımaz bir yapı da vardır.
İnsanca yaşamak için, çalışma saatlerini, maaşlarını, iş koşullarını, sosyal haklarını talep eden işçi emekçiler ne yazık ki, direnerek, mücadele ederek, ekmeğini ve hakkını kavga ederek almak zorunda bırakılıyor.
Arama motoruna 1 Mayıs yazıyorum, karşıma çıkan açıklama aslında sorunun ne olduğunun acı göstergesi.
İşçi Bayramı'nı kutlayanlar:
Sol görüşlüler, anarşistler, komünistler, aşırı sol gruplar...
Bu düşünce ve zihniyete göre 1 Mayıs çok tehlikeli, çünkü kutlayanlara baksanıza, "Anarşistlerin bayramı."
Şimdi bu yaftalamalar beraberinde nasıl olacak da, işçi, emekçi ve çalışan, hakkını arayan insanlarla beraber tüm halk yan yana gelecek?
Sermayedar ve kapitalist düzen bilerek ve isteyerek kendi menfaat ve çıkarı için, hakkını ve mücadelesini ortaya koyan yürekli insanları şeytanlaştırıyor.
Televizyon önümüzde, kırmızı alt yazı ile akşamdan bu yana yasak durakları, Metro istasyonlarını, yasak cadde ve sokakları yazıyor.
Şurada toplanamazsın, buraya giremezsin, biz size şurayı gösterdik, oradan başka yerde toplanamazsın, yürüyemezsin...
İyi de hani bayramdı, hani özgürlük, hani anayasal haklar?
Hani siz gelirken yasaklar kalkacaktı?
Çifte standart her zaman, "Yok kardeşim biz otorite olarak şurayı belirledik" dayatmaları...
Sonra...
Sonrası curcuna, gürültü, patırtı, gözaltı, mahkeme falan filan...
Aslında kapitalist düzen tam da bunu istiyor.
"Bak bunlar suça bulaşan, kanun nizam tanımayan, başkaldıran insanlar!"
"Bunların iş ile işçi ile emek ile yakından uzaktan ilgisi yok" diyorlar her seferinde...
Aslında hepimiz işçiyiz, üreten, çalışan, emek veren naif bir halkız biz.
Sıkıntı, hakkımızı aramaya çalıştığımızda uyguladığımız yöntem yanlış bence.
Bizi yönetmeye talip olanlardan beklentilerimizi karşılamaları için güttüğümüz politika eksik.
İstemediğimiz, memnun olmadığımız siyasi idareleri, bizim isteklerimize zamanla ters düşen yönetim şekillerini kabul etmeyerek, demokratik olarak sandık ile değiştirmek zorundayız.
Aslında sorunun çözümü gayet açık, nasıl ki aldığımız bir ürünü beğenmediğimizde ya da istediğimiz gibi çıkmadığında gidip değiştiriyorsak, iade ediyorsak, ihtiyaçlarımıza ve taleplerimize cevap vermeyen yöneticileri, siyasileri değiştireceğiz.
Her 1 Mayıs'ta izlediğimiz görüntüler ne yazık ki bu 1 Mayıs'ta da yaşandı.
"İşte bakın bunlar işçi değil, emekçi değil, provakötör" diye bir kesimi inandırmaya çalışacaklar.
Baskı ve zorla, yasakla, kötü görüntülerle hafızamıza kazınan 1 Mayıs'lardan, davullar, zurnalar çalınan, şarkılar, marşlar söylenen, el ele, kol kola halaylar çekilen, işçilerin hak ettikleri insanca yaşam ve çalışma haklarının olduğu güzel günlere...
Not:
Gün gelir geçer, geriye yaptıklarımız ve yapmadılarımız kalır. Tarih bizi ve zamanımızı hayır ile yad edsin.
- Hükümet Konağı / 30.04.2025
- Talimat / 29.04.2025
- Gölcüönü / 28.04.2025
- Eskihisar / 27.04.2025
- Çiçek / 25.04.2025
- İstanbul depremi / 24.04.2025
- Sazlıbosna / 23.04.2025
- Ehliyet / 22.04.2025
- Tepemanayır / 21.04.2025