Batı'nın kullandığı yalan sloganlar
Söyledikleri; bakabildiğin kadar çocuk yap! Pek ala: Şu anda ülkemizde de misaller çok. Zenginlerin, tahsilli kadınların, dışarıda gözü olan kadınların, "Çocuk doğurmak çirkinleşmek demektir" diye düşünenlerin, "çocuk emzirmem fiziğim bozulur" diyenlerin çocuklara ana şefkati, ana sıcaklığı, ana sevgisi vermesi mümkün olabilir mi? Yoksa bir bakıcı tutup ona baktıracaklardır.
AB devletlerinin birçokları nüfusu gelecek elli yılda yok olmaya doğru ilerleyecektir. Genç nüfus gittikçe azalmakta, yaşlılar ise çoğalmaktadır. Böylece dışarıdan gelen nüfusa muhtaç olmaktadırlar. Ama onları da bir an önce Almanlaştırmak, Fransızlaştırmak, Hollandalı yapmak ve İtalyanlaştırmak istemektedirler. İşte şimdi bütün dikkatler oradaki Türkler üzerine çevrilmiş durumdadır. Halen AB ülkelerde 4-5 milyon kadar Türk bulunmaktadır. Onlar arasında en çok Türk barındıran ülke Almanya olmaktadır. Ama 12 milyon nüfuslu Hollanda'da bile yaklaşık olarak 400.000 kadar Türk var. İşte Hollanda onları da eritmek, asimile etmek ve Macarlaştırmak istemektedir. Tüm gürültüler o sebeple kopmaktadır. Yani Türkleri iyi bir Hıristiyan, iyi bir Hollandalı yapmaktır. İşte bu taktik uzun zamandan beri belki 200 yıldan fazla bir zaman içinde aynen devam etmektedir. Hıristiyanlığı kabul edenler AB'ye kabulde makbulumuzdur. Kabul etmeyenler ise er veya geç AB'den, Balkanlardan ve hatta Anadolu'dan da öteye gitmek zorunda bırakılabileceklerdir. Uzun vadeli Doğu meselesi - Şark meselesi bu felsefe üzerine kurulmuş bulunmaktadır.
Eskiden Osmanlı'nın kuruluşu ve gelişmesi zamanında yaptıkları yaklaşık olarak 6-8 haçlı seferine neredeyse artık gerek duymamaktadırlar. Çünkü bizimkiler artık onlara zıt davranmaktadırlar. Hıristiyan misyonerlerine mesela kimse çok fazla ses çıkarmamaktadır. Onlar memleketimizde cirit atmaktadırlar. Yeni kiliseler kurulamaktadır. Ama AB'den gelen isteklerde yeni kiliselerin yeterinde kurulmadığından söz edilmektedir. Gençlerimizden bir çoğu Hıristiyan dinin kabul etmektedir. Bunlara kimse ses çıkarmamaktadır. Ama İHL'lere bazı haklar tanındığı için bazı medya Üniversite Baro, diğer dernek ve sivil teşebbüs mensuplarımız isyan bayraklarını çekmişlerdir. Kısacası Haçlı seferlerle yapamadıklarını şimdi içimizdeki bazı yardımcılarıyla çok daha kolay ve emin bir şekilde tedricen yapma imkanına sahip olduklarını düşünmektedirler. Yüzyıllarca rüyalarına çıkan Türkleri en sonunda hizaya getirmek imkanına sahip olmaktadırlar.
Türkiye AB için stratejik bir seçenektir
"Türkiye, AB için faydalı stratejik bir seçenektir. Onun için karşılık beklemeden kabulü gerekir. Türkiye'nin AB yolu Yunanistan dahil herkesin çıkarına olacaktır" denilmiştir. "Yunanistan Ege konuları, Patrikhane, Ruhban okulu, İstanbul'daki Rum vakıfları konularının da müzakerelerine devam edilecektir. Aralık ayı son tarih değildir" da yapılan yorumlar arasındadır. Kıbrıs için; Esas hedef Adanın birleşmesidir. KKTC'nin tanınması değildir. Bush'un fikri de zaten budur.
Söyledikleri; bakabildiğin kadar çocuk yap! Pek ala: Şu anda ülkemizde de misaller çok. Zenginlerin, tahsilli kadınların, dışarıda gözü olan kadınların, "Çocuk doğurmak çirkinleşmek demektir" diye düşünenlerin, "çocuk emzirmem fiziğim bozulur" diyenlerin çocuklara ana şefkati, ana sıcaklığı, ana sevgisi vermesi mümkün olabilir mi? Yoksa bir bakıcı tutup ona baktıracaklardır.
AB devletlerinin birçokları nüfusu gelecek elli yılda yok olmaya doğru ilerleyecektir. Genç nüfus gittikçe azalmakta, yaşlılar ise çoğalmaktadır. Böylece dışarıdan gelen nüfusa muhtaç olmaktadırlar. Ama onları da bir an önce Almanlaştırmak, Fransızlaştırmak, Hollandalı yapmak ve İtalyanlaştırmak istemektedirler. İşte şimdi bütün dikkatler oradaki Türkler üzerine çevrilmiş durumdadır. Halen AB ülkelerde 4-5 milyon kadar Türk bulunmaktadır. Onlar arasında en çok Türk barındıran ülke Almanya olmaktadır. Ama 12 milyon nüfuslu Hollanda'da bile yaklaşık olarak 400.000 kadar Türk var. İşte Hollanda onları da eritmek, asimile etmek ve Macarlaştırmak istemektedir. Tüm gürültüler o sebeple kopmaktadır. Yani Türkleri iyi bir Hıristiyan, iyi bir Hollandalı yapmaktır. İşte bu taktik uzun zamandan beri belki 200 yıldan fazla bir zaman içinde aynen devam etmektedir. Hıristiyanlığı kabul edenler AB'ye kabulde makbulumuzdur. Kabul etmeyenler ise er veya geç AB'den, Balkanlardan ve hatta Anadolu'dan da öteye gitmek zorunda bırakılabileceklerdir. Uzun vadeli Doğu meselesi - Şark meselesi bu felsefe üzerine kurulmuş bulunmaktadır.
Eskiden Osmanlı'nın kuruluşu ve gelişmesi zamanında yaptıkları yaklaşık olarak 6-8 haçlı seferine neredeyse artık gerek duymamaktadırlar. Çünkü bizimkiler artık onlara zıt davranmaktadırlar. Hıristiyan misyonerlerine mesela kimse çok fazla ses çıkarmamaktadır. Onlar memleketimizde cirit atmaktadırlar. Yeni kiliseler kurulamaktadır. Ama AB'den gelen isteklerde yeni kiliselerin yeterinde kurulmadığından söz edilmektedir. Gençlerimizden bir çoğu Hıristiyan dinin kabul etmektedir. Bunlara kimse ses çıkarmamaktadır. Ama İHL'lere bazı haklar tanındığı için bazı medya Üniversite Baro, diğer dernek ve sivil teşebbüs mensuplarımız isyan bayraklarını çekmişlerdir. Kısacası Haçlı seferlerle yapamadıklarını şimdi içimizdeki bazı yardımcılarıyla çok daha kolay ve emin bir şekilde tedricen yapma imkanına sahip olduklarını düşünmektedirler. Yüzyıllarca rüyalarına çıkan Türkleri en sonunda hizaya getirmek imkanına sahip olmaktadırlar.
Türkiye AB için stratejik bir seçenektir
"Türkiye, AB için faydalı stratejik bir seçenektir. Onun için karşılık beklemeden kabulü gerekir. Türkiye'nin AB yolu Yunanistan dahil herkesin çıkarına olacaktır" denilmiştir. "Yunanistan Ege konuları, Patrikhane, Ruhban okulu, İstanbul'daki Rum vakıfları konularının da müzakerelerine devam edilecektir. Aralık ayı son tarih değildir" da yapılan yorumlar arasındadır. Kıbrıs için; Esas hedef Adanın birleşmesidir. KKTC'nin tanınması değildir. Bush'un fikri de zaten budur.
Prof. Dr. Cahit Babuna / diğer yazıları
- Batı kültüründe toplumsal çöküş -2- / 22.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006