Türkiye AB için stratejik bir seçenektir
"Türkiye, AB için faydalı stratejik bir seçenektir. Onun için karşılık beklemeden kabulü gerekir. Türkiye'nin AB yolu Yunanistan dahil herkesin çıkarına olacaktır" denilmiştir. "Yunanistan Ege konuları, Patrikhane, Ruhban okulu, İstanbul'daki Rum vakıfları konularının da müzakerelerine devam edilecektir. Aralık ayı son tarih değildir" da yapılan yorumlar arasındadır. Kıbrıs için; Esas hedef Adanın birleşmesidir. KKTC'nin tanınması değildir. Bush'un fikri de zaten budur.
Bütün bunlardan şu hakikat çıkmaktadır:
1 - AB bizi ancak kendi menfaatleri - Türkiye'nin genç nüfusu - için stratejik Mevkii (kendilerinin müdafaası için - Ordu gücünü) istemektedir.
2 - Türkiye hem Balkanlar'ın kontrolünü - Kafkaslar'ın yakınlığını - BOP Projesinin kurulması için örnek ülke olarak kullanımı söz konusu olabilecek durumdadır.
3 - Avrupa'da genç nüfus gittikçe azalmakta ve seri işlerde çalışan nüfusun temin edilmesi gerekir. Gelecekte ya Afrika'dan, ya Asya'dan veya Ortadoğu'dan bu nüfusu getirtmek zorunda kalacaklardır.
4 - AB Türkiye'nin şu andaki, 75 milyon nüfusundan korkmaktadır. Ama bir yandan da Türkiye'nin durumu kendileri için en cazip durumdadır.
5 - ABD, Türkiye'nin AB'ye kabulunu istemektedir. ABD taraflı bir AB üyesi ABD için çok faydalı olacaktır. Onun için bir yandan hafif baskı yapar gibi görünmektedir.
6 - AB'nin esas gayesi oraya giden Türkleri kendi kütürlerine uygun Hıristiyanlığa yakın hatta Hıristiyanlıkla bütünleşen bir Türkiye istemektedirler. Onun için kabul etmeden önce İslam'la ilgili bazı yaşam tarzlarını daha girmeden budamak isemektedirler. Bu bakımdan bizim bazı medyamız onlara açık çanak tutarak, Müslümanlığa karşı çeşitli tavırlar takınmaktadırlar. Böylece AB, bizi daha AB'ye girmeden iyicene İslam'dan uzaklaştırmak isteklerine, kısmen de olsa kavuşmuş olacaktır.
AB'nin magnetik çekimi ve Türkiye
Bizim ise AB'ye girmekle çok şey kaybetmemiz mümkün ama hemen hemen hiçbir şey kazamayacağımız da bilinmektedir. Ona rağmen bu kara sevdanın magnetik AB çekiminden bir türlü çıkamıyoruz ve kurtulamıyoruz. Çekim sahasına bir kez girmişiz. Ondan kurtulmamız ancak milletçe silkinmemizle imkan dahiline girer. İnşallah bu müzakere durumları çok uzar da biz oraya üye oluncaya kadar AB de dağılır, parçalanır ve eski haline döner. Türkiye de böylece kendine gelmiş olur.
Sonuç olarak
Türkiye kendi gücüne, kendi halkına ve kendi yeraltı ve yerüstü varlıklarına - zenginliklerine dönmeden AB'nin ancak köleliğine mi soyunmak istemektedir? Bizim ve atamızın çağdaş medeniyete gitme yolu bu mu olacaktır? Biz onların seviyesinden üstün hale gelmeden ve eşit haklara sahip olmadan, bu tür maceralara atılmamamız gerekir. Aksi takdirde kendi vatanımız, egemenliğimiz - inançlarımız - milliyetçiliğimiz - ülke bütünlüğümüz ve kendimizin özü olan Türklüğümüz, elimizden hiç anlamadan kayar gider ve birkaç nesil sonra, bizi Hıristiyan dünyasının getirmek istedikleri ve çaba gösterdikleri şekle kolayca girmiş oluruz - benliğinizi kaybetmiş, kişiliksiz ve ne olduğu bilinmeyen, ortalarda savrulup giden varlıklar haline gelebiliriz! Kısacası ne Türklüğümüzden, Ne dinimizden de varlığımızdan hiçbir eser kalmayabilir. Böylece adeta bugünkü Macarların Hun Türk köklerinden olduğu gibi, biz de kendi Türk köklerimizden tamamen kopmuş olabiliriz. Allah bize akıl fikir ve realiteyi görme imkanı versin, yoksa sonumuz çok acı bir şekilde geri dönüşü olmayan şekilde nihayete erer. (Son)
"Türkiye, AB için faydalı stratejik bir seçenektir. Onun için karşılık beklemeden kabulü gerekir. Türkiye'nin AB yolu Yunanistan dahil herkesin çıkarına olacaktır" denilmiştir. "Yunanistan Ege konuları, Patrikhane, Ruhban okulu, İstanbul'daki Rum vakıfları konularının da müzakerelerine devam edilecektir. Aralık ayı son tarih değildir" da yapılan yorumlar arasındadır. Kıbrıs için; Esas hedef Adanın birleşmesidir. KKTC'nin tanınması değildir. Bush'un fikri de zaten budur.
Bütün bunlardan şu hakikat çıkmaktadır:
1 - AB bizi ancak kendi menfaatleri - Türkiye'nin genç nüfusu - için stratejik Mevkii (kendilerinin müdafaası için - Ordu gücünü) istemektedir.
2 - Türkiye hem Balkanlar'ın kontrolünü - Kafkaslar'ın yakınlığını - BOP Projesinin kurulması için örnek ülke olarak kullanımı söz konusu olabilecek durumdadır.
3 - Avrupa'da genç nüfus gittikçe azalmakta ve seri işlerde çalışan nüfusun temin edilmesi gerekir. Gelecekte ya Afrika'dan, ya Asya'dan veya Ortadoğu'dan bu nüfusu getirtmek zorunda kalacaklardır.
4 - AB Türkiye'nin şu andaki, 75 milyon nüfusundan korkmaktadır. Ama bir yandan da Türkiye'nin durumu kendileri için en cazip durumdadır.
5 - ABD, Türkiye'nin AB'ye kabulunu istemektedir. ABD taraflı bir AB üyesi ABD için çok faydalı olacaktır. Onun için bir yandan hafif baskı yapar gibi görünmektedir.
6 - AB'nin esas gayesi oraya giden Türkleri kendi kütürlerine uygun Hıristiyanlığa yakın hatta Hıristiyanlıkla bütünleşen bir Türkiye istemektedirler. Onun için kabul etmeden önce İslam'la ilgili bazı yaşam tarzlarını daha girmeden budamak isemektedirler. Bu bakımdan bizim bazı medyamız onlara açık çanak tutarak, Müslümanlığa karşı çeşitli tavırlar takınmaktadırlar. Böylece AB, bizi daha AB'ye girmeden iyicene İslam'dan uzaklaştırmak isteklerine, kısmen de olsa kavuşmuş olacaktır.
AB'nin magnetik çekimi ve Türkiye
Bizim ise AB'ye girmekle çok şey kaybetmemiz mümkün ama hemen hemen hiçbir şey kazamayacağımız da bilinmektedir. Ona rağmen bu kara sevdanın magnetik AB çekiminden bir türlü çıkamıyoruz ve kurtulamıyoruz. Çekim sahasına bir kez girmişiz. Ondan kurtulmamız ancak milletçe silkinmemizle imkan dahiline girer. İnşallah bu müzakere durumları çok uzar da biz oraya üye oluncaya kadar AB de dağılır, parçalanır ve eski haline döner. Türkiye de böylece kendine gelmiş olur.
Sonuç olarak
Türkiye kendi gücüne, kendi halkına ve kendi yeraltı ve yerüstü varlıklarına - zenginliklerine dönmeden AB'nin ancak köleliğine mi soyunmak istemektedir? Bizim ve atamızın çağdaş medeniyete gitme yolu bu mu olacaktır? Biz onların seviyesinden üstün hale gelmeden ve eşit haklara sahip olmadan, bu tür maceralara atılmamamız gerekir. Aksi takdirde kendi vatanımız, egemenliğimiz - inançlarımız - milliyetçiliğimiz - ülke bütünlüğümüz ve kendimizin özü olan Türklüğümüz, elimizden hiç anlamadan kayar gider ve birkaç nesil sonra, bizi Hıristiyan dünyasının getirmek istedikleri ve çaba gösterdikleri şekle kolayca girmiş oluruz - benliğinizi kaybetmiş, kişiliksiz ve ne olduğu bilinmeyen, ortalarda savrulup giden varlıklar haline gelebiliriz! Kısacası ne Türklüğümüzden, Ne dinimizden de varlığımızdan hiçbir eser kalmayabilir. Böylece adeta bugünkü Macarların Hun Türk köklerinden olduğu gibi, biz de kendi Türk köklerimizden tamamen kopmuş olabiliriz. Allah bize akıl fikir ve realiteyi görme imkanı versin, yoksa sonumuz çok acı bir şekilde geri dönüşü olmayan şekilde nihayete erer. (Son)
Prof. Dr. Cahit Babuna / diğer yazıları
- Batı kültüründe toplumsal çöküş -2- / 22.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006