Efendim bu hafta, dış politika uzmanı sayın Abuzittin Kaktüs beyle yaptığımız Kıbrıs ağırlıklı röportajın önemli bölümlerini sizlere sunuyorum.
-Efendim Kıbrıs denince ne anlıyorsunuz?
-Kıbrıs denince, sıkıntı, elem, ıstırap, kan ve gözyaşı aklıma geliyor.
Bundandır oldum olası,
Nasıldır halası,
Yalanın alası,
AB'nın alay-i valası bu Kıbrıs'ı hiç sevmem.
Hem sonra ne demek Kıbrıs? Böyle garip bir kelime Türkçe'mizde var mı? yok. Türkçe'mizde olmayan şeyin içimizde ne işi var? Onun için hemen Rumlara verilmesini istiyorum.
-İyi de sayın Kaktüs bey, sizin bu kadar nefret ettiğiniz şeyi Rumlar niye can-ü gönülden istiyor?
-Efendim, arzedeyim; Dış politikada temel kriter şudur: "Zevkler ve renkler tartışılmaz". Bir kara parçasını Rumlar seviyorsa, illa biz de seveceğiz anlamına gelmez.
-Bu kadar basit temellere mi dayanıyor Dış politikamız?
-Ben biraz ağırlaştırdım aslında, bundan da basit.
Dış politikamızın zamanla değişse de temel kuralları şunlardır;
"Lambur lumbur, ihlambur."
"Langur lungur tarhana bulgur",
"Kavanozda kurbağa gel beri Şaban ağa."
"Traktör de traktör Şaban emmi baş aktör."
"Bir çay bir simit ha Kıbrıs ha Edremit."
"Savaş yapma aşk yap."
-Başka?
-Dış politikamızın başka değişmez kuralları daha var ama bu kadarıyla yetinelim.
-Tekrar Kıbrıs dersek.
-Kıbrıs da Kıbrıs, siz başka bir şey bilmez misiniz? Şaka şaka. Şimdi düşünün, bir daha asla düşünmeyin (burada kahkaha atılır), ülkemizde var olan bütün kara parçalarını kullanıma mı açtık da bir deniz ortasında öyle tembel tembel duran bir kara parçası için başımızı belaya sokacağız? Hem sonra gemin olmasa, kayığın uçmasa ne işe yara Kıbrıs? Hiçbir işe yaramaz. Ülke bu kadar sıkıntıdayken bir de gemi inşa edip başka masrafa girmek akıl kârimidir?
-Peki Annan planı hakkında ne buyurursunuz?
-Ondan önce şunu arzedeyim; bu Kıbrıs denen yere ne ad koyduk biz; "Yavru vatan". Yavru için en büyük sığınak "Annan kucağı" değil mi?
-Ama efendim o "Annan kucağı" değil anne kucağıdır.
-Ne fark eder? Kucak kucaktır, nahiyenin eski adı bucaktır. Ha anne kucağı oldu ha "Annan kucağı". Ondan dolayı, gördün mü dolunayı ne haber ulan ayı, ne zaman bitti balayı, kim başlattı halayı, şaşıran karı yerine kor halayı...
-Efendim konumuz hala değil, Annan.
-Bana bak, anamı bu işe...
-Annen değil, Annan, Annan.
-Ha! Şimdi bunun için, Annan kucağını çok destekliyorum. Deniz ortasında, bir başına, sıması herkese aşına, kalmamalı bu yavru.
-Sayın Kaktüs bey yavru vatanın annesi var; Türkiye.
-Bakınız kardeşim, cami avlusuna bırakılan her çocuğun da annesi var. Ama cami avlusuna bırakılan o çocuğun annesi, onu bulan polis amcalardır artık.
-Ne ilgisi var?
-Çok ilgisi var. Cami avlusuna bırakılan çocukların çoğu bir anlık sevdanın mahsulü değil mi? yasak aşkın yani. Aynen bunun gibi, bizde de işte o AB sevdası, yani yasak aşkı yüzünden cami avlusuna değil de Kofi Annan'ın avlusuna bıraktık Kıbrıs'ı. Şimdi artık anne Kofi Annan'dır. Biz aslında Kıbrıs'ı Şalvar(o) De(nen) Sote(nin) içine saklayacaktık ama beceremedik.
Şimdi Anna'ın ve Şalvar(o) De(nen) Sote(nin) insafına kaldı.
-Hay senin Annan'ın... sayın Katüs bey. Çok ilginç tespitler, bunu yesin pireler ve bitler.
-Biz dokuz göbek hariciyeciyiz canım. Bunun yanında dahiliye, bevliye, intaniye ve dahi mintaniye, zaman kaldıkça da don ve fistaniye konularına el atsak da asıl işimiz dış işleri.
-Yani verelim gitsin, bu iş bura bitsin mi diyorsunuz?
-Yahu sen ne zor anlar adamsın. Verelim demedim. Bunun adı "yavru" sever bunun Yunan gavuru, sağa sola savuru, geldi ordu vapuru... Yavrunun asıl sahibi (Türkiye) yavrusuna sahip çıkmayınca, bu kış kıyamette dışarıda kalıp, üşüyüp hasta olmasın diye biz buna bir Anna(n) kucağı bulduk.
-Üvey ana.
-Yahu üvey müvey, gelin güvey, dana ve düvey... hey yavrum hey. Bitsin artık bu vavey(l). Ben sizi dolar marka mama ile beslerim, sen bundan farklı bir şey yazma.
-Efendim çok önemli bir konuyu uzmanıyla konuştuk. Bu haftalık da bu kadar, Kıbrıs derde dert katar. Görüşmek üzere.
-Efendim Kıbrıs denince ne anlıyorsunuz?
-Kıbrıs denince, sıkıntı, elem, ıstırap, kan ve gözyaşı aklıma geliyor.
Bundandır oldum olası,
Nasıldır halası,
Yalanın alası,
AB'nın alay-i valası bu Kıbrıs'ı hiç sevmem.
Hem sonra ne demek Kıbrıs? Böyle garip bir kelime Türkçe'mizde var mı? yok. Türkçe'mizde olmayan şeyin içimizde ne işi var? Onun için hemen Rumlara verilmesini istiyorum.
-İyi de sayın Kaktüs bey, sizin bu kadar nefret ettiğiniz şeyi Rumlar niye can-ü gönülden istiyor?
-Efendim, arzedeyim; Dış politikada temel kriter şudur: "Zevkler ve renkler tartışılmaz". Bir kara parçasını Rumlar seviyorsa, illa biz de seveceğiz anlamına gelmez.
-Bu kadar basit temellere mi dayanıyor Dış politikamız?
-Ben biraz ağırlaştırdım aslında, bundan da basit.
Dış politikamızın zamanla değişse de temel kuralları şunlardır;
"Lambur lumbur, ihlambur."
"Langur lungur tarhana bulgur",
"Kavanozda kurbağa gel beri Şaban ağa."
"Traktör de traktör Şaban emmi baş aktör."
"Bir çay bir simit ha Kıbrıs ha Edremit."
"Savaş yapma aşk yap."
-Başka?
-Dış politikamızın başka değişmez kuralları daha var ama bu kadarıyla yetinelim.
-Tekrar Kıbrıs dersek.
-Kıbrıs da Kıbrıs, siz başka bir şey bilmez misiniz? Şaka şaka. Şimdi düşünün, bir daha asla düşünmeyin (burada kahkaha atılır), ülkemizde var olan bütün kara parçalarını kullanıma mı açtık da bir deniz ortasında öyle tembel tembel duran bir kara parçası için başımızı belaya sokacağız? Hem sonra gemin olmasa, kayığın uçmasa ne işe yara Kıbrıs? Hiçbir işe yaramaz. Ülke bu kadar sıkıntıdayken bir de gemi inşa edip başka masrafa girmek akıl kârimidir?
-Peki Annan planı hakkında ne buyurursunuz?
-Ondan önce şunu arzedeyim; bu Kıbrıs denen yere ne ad koyduk biz; "Yavru vatan". Yavru için en büyük sığınak "Annan kucağı" değil mi?
-Ama efendim o "Annan kucağı" değil anne kucağıdır.
-Ne fark eder? Kucak kucaktır, nahiyenin eski adı bucaktır. Ha anne kucağı oldu ha "Annan kucağı". Ondan dolayı, gördün mü dolunayı ne haber ulan ayı, ne zaman bitti balayı, kim başlattı halayı, şaşıran karı yerine kor halayı...
-Efendim konumuz hala değil, Annan.
-Bana bak, anamı bu işe...
-Annen değil, Annan, Annan.
-Ha! Şimdi bunun için, Annan kucağını çok destekliyorum. Deniz ortasında, bir başına, sıması herkese aşına, kalmamalı bu yavru.
-Sayın Kaktüs bey yavru vatanın annesi var; Türkiye.
-Bakınız kardeşim, cami avlusuna bırakılan her çocuğun da annesi var. Ama cami avlusuna bırakılan o çocuğun annesi, onu bulan polis amcalardır artık.
-Ne ilgisi var?
-Çok ilgisi var. Cami avlusuna bırakılan çocukların çoğu bir anlık sevdanın mahsulü değil mi? yasak aşkın yani. Aynen bunun gibi, bizde de işte o AB sevdası, yani yasak aşkı yüzünden cami avlusuna değil de Kofi Annan'ın avlusuna bıraktık Kıbrıs'ı. Şimdi artık anne Kofi Annan'dır. Biz aslında Kıbrıs'ı Şalvar(o) De(nen) Sote(nin) içine saklayacaktık ama beceremedik.
Şimdi Anna'ın ve Şalvar(o) De(nen) Sote(nin) insafına kaldı.
-Hay senin Annan'ın... sayın Katüs bey. Çok ilginç tespitler, bunu yesin pireler ve bitler.
-Biz dokuz göbek hariciyeciyiz canım. Bunun yanında dahiliye, bevliye, intaniye ve dahi mintaniye, zaman kaldıkça da don ve fistaniye konularına el atsak da asıl işimiz dış işleri.
-Yani verelim gitsin, bu iş bura bitsin mi diyorsunuz?
-Yahu sen ne zor anlar adamsın. Verelim demedim. Bunun adı "yavru" sever bunun Yunan gavuru, sağa sola savuru, geldi ordu vapuru... Yavrunun asıl sahibi (Türkiye) yavrusuna sahip çıkmayınca, bu kış kıyamette dışarıda kalıp, üşüyüp hasta olmasın diye biz buna bir Anna(n) kucağı bulduk.
-Üvey ana.
-Yahu üvey müvey, gelin güvey, dana ve düvey... hey yavrum hey. Bitsin artık bu vavey(l). Ben sizi dolar marka mama ile beslerim, sen bundan farklı bir şey yazma.
-Efendim çok önemli bir konuyu uzmanıyla konuştuk. Bu haftalık da bu kadar, Kıbrıs derde dert katar. Görüşmek üzere.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024