Ölürüm şu direklerarasına asılı duran afişlere.
Nice hikmetli sözlerin bir boya bir "bez" ikilisi ile halka arzedildiği ali panolardır onlar.
Binbir emekle üretilen o hikmet dolu sözlerin iki elektrik direği arasına gerilmesini siz çok kolay bir şey mi sanıyorsunuz?
Öyle sanıyorsanız ayıp ediyorsunuz.
İzin, mizin, zabıta, mabıta gibi bürokratik engelleri aşsanız bile, öyle şakkadanak asamazsınız afişleri.
Uzunluğu beş metreden az olmamak üzere, en az bir en fazla iki merduban (Farsçası böyle okunur, Türkçe'ye merdiven olarak transfer edilmiştir) gerekir.
Merdiven, mini bir operasyon geçirmiş sizin anlayacağınız.
Tıpkı "mâs" gibi.
O da Farsça bir kelime imiş.
Araplar, diğer bir çok şeyde olduğu gibi Farisice'den kotardıkları bu kelimenin başına bir lâm-i tarif, "el" eklemişler ve babalarından miras gibi "elmas" olarak kullanıma açmışlar.
Sonra Farisiler işi çakmış.
AİHM'de dava açmışlar.
Bu AİHM de ne menem şeyse hep PKK'nın davasına bakacak değil ya.
Bu tip (language)istik, az rastik biraz kostik, az biraz da Şam fıstık davalara da bakmış demek.
Davayı Farisiler kazanmış ve orijinali "mâs" olan ve daha sonra operasyon sonucu "elmâs" olan kelime Farsça'ya "elmâs" olarak geri döndü.
Peki Araplar davayı bırakıp vaz mı geçtiler?
Geçerler mi hiç!
Bulmuşlar bir beleş kelime,
Uydurmuşum onu kendi dilime,
Kuşak etmişim kendi belime,
Niye vazgeçeyim demişler ve karşı dava açmışlar.
Davayı kazanmışlar.
Rivayete göre bilmem ne kadar varil ham petrol vermişler rüşvet olarak.
Dava sonuçlanıp "elmâs" geri alınınca, kendi malları olduğunu ispat için bir operasyon daha yapmışlar.
Ne mi yaptılar?
O kadar sıcak bölgede insanı kan ter içinde bırakacak bir şey yapmalarını beklemiyorsunuz herhalde.
Başına bir "el" daha eklemişler.
Ne oldu?
"elelmâs" oldu.
Gördünüz mü işin kolayını.
Ne demişler; "kola iç kolayını biç."
Bu da bana ait bir söz olsun. Ben ölünce atasözü olur.
Tekrar orta yere dönersek.
Önce "mâs" idi, sonra "elmâs" oldu, en son olarak da "elelmâs" kaldı.
Şimdi orta yerden başa dönersek.
Niye böylesi bir bilimsel yazıyı kaleme aldım diye merak ettiniz tabi...
Bu "kaleme almak" da geçersiz bir ifade oldu artık.
Çünkü ben yazılarımı bilgisayar imkanlarıyla yazıyorum.
Evden işe geldiğim sırada gördüğüm bir afiş sebep oldu bu kadar bilimsel takılmama.
"ABD Irak'ta insanlık suçu işliyor" ve devamı; "Hukukçuları göreve davet ediyoruz".
İmza CHP Bahçelievler Teşkilatı.
Anlaşılan, parti için muhalefetten ümitlerini kesmiş olacaklar ki, Meclis içinde bir türlü yapamadıkları muhalefeti uluslararası arenaya taşıyorlar.
İyi de, insan sormadan edemiyor, AKP'yi iktidar yapan güçle size -bir türlü beceremediğiniz- muhalefet görevini veren güç farklı mı?
Bence aynı.
İki arkadaş kasabalarını övme yarışına kalkışmışlar.
"Bizim orada öyle büyük top lahanası olur ki, baltalarla keserler lahanaları, fakat ne baltayı görmeniz mümkün olur, ne de sesini duymanız" demiş biri. Diğeri sözü almış; "Bizde öyle büyük kazanlar imal edilir ki, iki usta çalışırken birbirlerini görmezler, birbirlerinin çekiç seslerini duymazlar."
Amma attın demiş diğeri.
Cevap vermiş karşı taraf;
Niye atayım kardeşim, öyle lahanaya böyle kazan.
Sizin anlayacağınız, "öyle iktidara böyle muhalefet" aynı yerden ısmarlanmış.
Irak sürecinde en az AKP kadar CHP de sorumludur.
Yok öyle üç köfte yirmibeşe.
Nice hikmetli sözlerin bir boya bir "bez" ikilisi ile halka arzedildiği ali panolardır onlar.
Binbir emekle üretilen o hikmet dolu sözlerin iki elektrik direği arasına gerilmesini siz çok kolay bir şey mi sanıyorsunuz?
Öyle sanıyorsanız ayıp ediyorsunuz.
İzin, mizin, zabıta, mabıta gibi bürokratik engelleri aşsanız bile, öyle şakkadanak asamazsınız afişleri.
Uzunluğu beş metreden az olmamak üzere, en az bir en fazla iki merduban (Farsçası böyle okunur, Türkçe'ye merdiven olarak transfer edilmiştir) gerekir.
Merdiven, mini bir operasyon geçirmiş sizin anlayacağınız.
Tıpkı "mâs" gibi.
O da Farsça bir kelime imiş.
Araplar, diğer bir çok şeyde olduğu gibi Farisice'den kotardıkları bu kelimenin başına bir lâm-i tarif, "el" eklemişler ve babalarından miras gibi "elmas" olarak kullanıma açmışlar.
Sonra Farisiler işi çakmış.
AİHM'de dava açmışlar.
Bu AİHM de ne menem şeyse hep PKK'nın davasına bakacak değil ya.
Bu tip (language)istik, az rastik biraz kostik, az biraz da Şam fıstık davalara da bakmış demek.
Davayı Farisiler kazanmış ve orijinali "mâs" olan ve daha sonra operasyon sonucu "elmâs" olan kelime Farsça'ya "elmâs" olarak geri döndü.
Peki Araplar davayı bırakıp vaz mı geçtiler?
Geçerler mi hiç!
Bulmuşlar bir beleş kelime,
Uydurmuşum onu kendi dilime,
Kuşak etmişim kendi belime,
Niye vazgeçeyim demişler ve karşı dava açmışlar.
Davayı kazanmışlar.
Rivayete göre bilmem ne kadar varil ham petrol vermişler rüşvet olarak.
Dava sonuçlanıp "elmâs" geri alınınca, kendi malları olduğunu ispat için bir operasyon daha yapmışlar.
Ne mi yaptılar?
O kadar sıcak bölgede insanı kan ter içinde bırakacak bir şey yapmalarını beklemiyorsunuz herhalde.
Başına bir "el" daha eklemişler.
Ne oldu?
"elelmâs" oldu.
Gördünüz mü işin kolayını.
Ne demişler; "kola iç kolayını biç."
Bu da bana ait bir söz olsun. Ben ölünce atasözü olur.
Tekrar orta yere dönersek.
Önce "mâs" idi, sonra "elmâs" oldu, en son olarak da "elelmâs" kaldı.
Şimdi orta yerden başa dönersek.
Niye böylesi bir bilimsel yazıyı kaleme aldım diye merak ettiniz tabi...
Bu "kaleme almak" da geçersiz bir ifade oldu artık.
Çünkü ben yazılarımı bilgisayar imkanlarıyla yazıyorum.
Evden işe geldiğim sırada gördüğüm bir afiş sebep oldu bu kadar bilimsel takılmama.
"ABD Irak'ta insanlık suçu işliyor" ve devamı; "Hukukçuları göreve davet ediyoruz".
İmza CHP Bahçelievler Teşkilatı.
Anlaşılan, parti için muhalefetten ümitlerini kesmiş olacaklar ki, Meclis içinde bir türlü yapamadıkları muhalefeti uluslararası arenaya taşıyorlar.
İyi de, insan sormadan edemiyor, AKP'yi iktidar yapan güçle size -bir türlü beceremediğiniz- muhalefet görevini veren güç farklı mı?
Bence aynı.
İki arkadaş kasabalarını övme yarışına kalkışmışlar.
"Bizim orada öyle büyük top lahanası olur ki, baltalarla keserler lahanaları, fakat ne baltayı görmeniz mümkün olur, ne de sesini duymanız" demiş biri. Diğeri sözü almış; "Bizde öyle büyük kazanlar imal edilir ki, iki usta çalışırken birbirlerini görmezler, birbirlerinin çekiç seslerini duymazlar."
Amma attın demiş diğeri.
Cevap vermiş karşı taraf;
Niye atayım kardeşim, öyle lahanaya böyle kazan.
Sizin anlayacağınız, "öyle iktidara böyle muhalefet" aynı yerden ısmarlanmış.
Irak sürecinde en az AKP kadar CHP de sorumludur.
Yok öyle üç köfte yirmibeşe.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024