Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) "Selahattin Demirtaş tahliye edilmeli" kararı sonrası Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bizi bağlamaz" derken İçişleri Bakanı da benzer ifadeler kullandı. Ve tartışma başladı… AİHM kararları Türkiye'yi bağlar mı, bağlamaz mı?
Kafa karışıklığını önlemek için AİHM'nin yargılama yetkisine bakalım ama işin ucunda Avrupa Konseyi, Bakanlar Komitesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve T.C. Anayasa'sı var. Bunları mercek altına alırsak konu netleşecektir.
Avrupa Konseyi, on Batı Avrupa devleti tarafından, bir Avrupa işbirliği örgütü olarak, 5 Mayıs 1949'da kurulmuştur.
Türkiye ise, 8 Ağustos 1949'da, Avrupa Konseyinin kurucu antlaşması olan Statüyü imzalayarak Avrupa Konseyi'ne üye olmuştur.
Avrupa Konseyi'nin amacı, üye devletlerin ortak mirasları olan ideal ve ilkeleri korumak ve gerçekleştirmek için ekonomik, kültürel, toplumsal, bilimsel, hukuksal ve yönetsel alanlarda işbirliği yapmalarını sağlamaktır.
Avrupa Konseyi, toplumların tüm temel sorunları ile ilgilenmektedir. İnsan hakları, hukuki işbirliği, medya, eğitim, kültür, spor, gençlik, sağlık, yerel yönetimler, bölgesel planlama, çevre, aile ve sosyal güvenlikle ilgili sorunlar Avrupa Konseyi'nin ilgi alanındadır.
Avrupa Konseyi statüsünün başlangıç bölümünde, üye devletlerin, "halkların ortak varlığı olan ve her gerçek demokrasinin dayandığı kişi özgürlüğü ve hukukun üstünlüğü ilkelerinin kaynağı olan düşünsel ve ahlaksal değerlere sarsılmaz biçimde bağlı" olduğu belirtilmiştir.
Statünün 3.maddesinde ise, Konsey üyeliği için, devletlerin, hukukun üstünlüğü ilkesini ve yetkisi altında bulunan her kişinin insan haklarından ve temel özgürlüklerden yararlanma ilkesini kabul etmesi öngörülmüştür.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS), Avrupa Konseyi'ne üye ülkelerin yargı yetkisi kapsamında bulunanların belirli insan hakları ve temel özgürlüklerini güvence altına alan uluslararası bir antlaşmadır. Bu sözleşme 4 Kasım 1950 yılında Roma'da imzalanmış ve 1953'de yürürlüğe girmiştir.
Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni 10 Mart 1954'de onaylamıştır.
Sözleşmenin 1.maddesi içerik ve kapsamları itibariyle, Sözleşmedeki hakların taraf devletlerin iç hukuklarında da güvence altına alınmasını gerektirmektedir. Örneğin AİHS, ifade özgürlüğüne yer vermiştir, Sözleşmenin tarafı olan devletler de kendi iç hukuklarında bu hakkı düzenleyecek ve güvencesini sağlayacaktır.
Türkiye, 1987 yılında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne göre bireysel başvuru hakkını ve 1990'da da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin zorunlu yargılama yetkisini kabul etmiştir.
"Uluslararası Ceza Mahkemesi" ve "Uluslararası Yüksek Adalet Divanı", BM'nin (Birleşmiş Milletler) yargı organlarıdır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin de yargı organı "Avrupa İnsan Hakları Divanı/Mahkemesi"dir. Türkiye, Avrupa Konseyi'nin kurucu üyesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin tarafı olarak 1990 yılında anılan mahkemenin yargı yetkisini kabul etmiştir. İmzaladığımız uluslararası sözleşmeler Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce onaylanarak iç hukukumuzun parçası olmuşlardır. Bu uluslararası düzenlemeler ile iç hukuk çelişirse, iç hukukumuzun parçası olarak kabul gören uluslararası düzenlemeler geçerli olur.
"Milletlerarası antlaşmaları uygun bulma" başlığını taşıyan Anayasa'nın 90.maddesi: "Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır" hükmünü getirmiştir.
Tarafı olduğumuz ve ek protokollerle taahhütte bulunduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi" başlıklı II. Bölümünde yer alan 46.maddeye göre, "Yüksek Sözleşmeci Taraflar, taraf oldukları davalarda Mahkeme'nin verdiği kesinleşmiş kararlara uymayı taahhüt ederler."
Karar bizi bağlamaz açıklamasında bulunan Cumhurbaşkanı ve aynı görüşteki İçişleri Bakanı ya eksik bilgilendirildiler ki, her ikisi de hukukçu olmadıklarından bu olasılık var… Ya da siyaseten yorum hukukun önüne geçti.
Sözün özü: Mahkeme kararı Türkiye'yi bağlar!
Diyelim ki, Mahkeme kararını yerine getirmedik. Dananın kuyruğunu bir başka yazımıza bırakalım!
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023