Makro planda devlet, mikro planda aileye denktir.
Yani devletin küçültülmüş şeklidir "hane".
Ev reisi ile hükümet reisi arasında hiçbir fark yoktur keyfiyet açısından.
Kemiyet farkı o kadar önemli değildir.
Tabi, iktidar sorunu yaşayan bir aile reisi aynı sorunu yaşayan devlet reisinden çok daha şanslıdır.
Mesela;
Ailenin bir bütçesi olduğu gibi, devletin de bütçesi vardır.
Harcamalar miktar olarak farklı olsa da, "hesap-kitap" her ikisinin de titizlikle uyması gereken ölçülerdir.
Aile fertleri arasındaki ahenk, hiyerarşi, saygı, sevgi, ali menfaatlerin gözetilmesi... aynı zamanda devlet için de gerekli şeylerdir.
Devletin komşularıyla uyum içinde olması ne ise ailenin de aynı uyumu tesis ve teminde gayreti kaçınılmazdır.
Ailenin bütçesine tekrar dönersek.
Bütçesini kolu komşudan aldığı borçlarla oluşturan ailenin istikbali karanlıktır, hem de zifiri ölçüde.
Devlet gibi.
Bakkalın yolunu gözlediği,
Manavın manalı manalı hal hatır sorduğu,
Kasabın, bir elinde masat, diğerinde veresiye defteri, yoluna yattığı bir aile reisinin gülüp eğlenmesi;
"Ne Londra asfaltı,
ne Lozan konferansı.
Bir elimde tarak,
bir elimde ayna,
umurumda mı dünya"
diye şarkılar söylemesi akli melekesini tartışma konusu yapabilir.
Böylesi bir aile reisinin sadece evde değil, yakın planda mahallede, orta uzaklıkta köyde, ileri uzaklıkta ise hiçbir yede yaptırım ve caydırım gücü yoktur.
Peki aile reisi böyle de devlet farklı mı?
Aynı dedik ya!
Bütün bu ahval ve şeraite rağmen aile fertleri bir de kumarcıysa işte yandı gülü keten helva.
Tümünün kumarcı olmasına gerek yok.
Mesela ailenin ortanca oğlu diyelim kumar düşkünüdür.
Onu kumar masasına çekmeyi dört gözle bekleyenler vardır çarşıda.
İyi de parası yok ki nasıl kumar oynasın?
Düşündüğünüz şeye bakın.
Para yok ama delikanlının babasına ait çok güzel bir fındık bahçesi var.
Belki Bor madenleri kadar değeri yok ama, köy şartlarını düşündüğünüz zaman Bor'dan pek de ucuz değildir.
İşte köyün en büyük faizci-tefecisi Münif efendinin yıllardır gözü o bahçededir.
Nasıl elde edeceğini düşünüyor.
Kaç gece uygusuz bırakmış onu o bahçe.
Hiç kaçırır mı fırsatı.
Ve bir akşam "ortanca oğul" kumar masasındadır.
İki kılıç, bir zar, bahçe gider azar azar.
İş bununla da bitmiyor.
Elde avuçta ne varsa ortanca oğlun kumarına gitmiştir artık.
Bazen bu oyunu aileye sonradan katılan "iç güveyi" yapar.
Elde avuçta olan gidince sessiz sedasız o da gider.
Artık durmasının bir manası kalmamıştır hani.
Başka benzerlikler daha var, devlet ile aile arasında.
Geçmişte aralarında kan davsı olan aileler, sonradan barışmış olsa da temkinli davranırlar.
Çünkü eski husumeti körükleyecek "fetbazlar" her yerde, her devirde olmuştur.
İyi de, yalan yere, iftira sonucu katil ilan edilen bir kişi, ona iftira edeni hiç dost edinir mi?
Düşmanının kızıyla evlenen oğlunu evlatlıktan çıkaran çok insan tanırım.
Bu bir kişilik tavrı ve tarzıdır.
Şimdi her fırsatta bu milleti, yüce Türk milletini soykırımcı ilan eden top yekun Batı dünyasını dost belleyen evlat hayırlı bir evlat mı sizce?
Eskiden tavuk ve "kışkış" bir ölçüydü.
Komşunun tavuğuna kışşş dememek, şöyle dursun, şimdi tavuk da gitti, fol da.
Ama bizimkiler tam bir "uyum" abidesi.
Aile reisliği ile devlet reisliği aynı şeydir.
Biz millet olarak iyi bir aileyiz.
Şimdiler de ve geçmişte de.
Tek mesele kalıyor, o da iyi bir "reis".
Ömründe aile geçindirmemiş devlet nasıl geçindirsin, değil mi ama?
Yani devletin küçültülmüş şeklidir "hane".
Ev reisi ile hükümet reisi arasında hiçbir fark yoktur keyfiyet açısından.
Kemiyet farkı o kadar önemli değildir.
Tabi, iktidar sorunu yaşayan bir aile reisi aynı sorunu yaşayan devlet reisinden çok daha şanslıdır.
Mesela;
Ailenin bir bütçesi olduğu gibi, devletin de bütçesi vardır.
Harcamalar miktar olarak farklı olsa da, "hesap-kitap" her ikisinin de titizlikle uyması gereken ölçülerdir.
Aile fertleri arasındaki ahenk, hiyerarşi, saygı, sevgi, ali menfaatlerin gözetilmesi... aynı zamanda devlet için de gerekli şeylerdir.
Devletin komşularıyla uyum içinde olması ne ise ailenin de aynı uyumu tesis ve teminde gayreti kaçınılmazdır.
Ailenin bütçesine tekrar dönersek.
Bütçesini kolu komşudan aldığı borçlarla oluşturan ailenin istikbali karanlıktır, hem de zifiri ölçüde.
Devlet gibi.
Bakkalın yolunu gözlediği,
Manavın manalı manalı hal hatır sorduğu,
Kasabın, bir elinde masat, diğerinde veresiye defteri, yoluna yattığı bir aile reisinin gülüp eğlenmesi;
"Ne Londra asfaltı,
ne Lozan konferansı.
Bir elimde tarak,
bir elimde ayna,
umurumda mı dünya"
diye şarkılar söylemesi akli melekesini tartışma konusu yapabilir.
Böylesi bir aile reisinin sadece evde değil, yakın planda mahallede, orta uzaklıkta köyde, ileri uzaklıkta ise hiçbir yede yaptırım ve caydırım gücü yoktur.
Peki aile reisi böyle de devlet farklı mı?
Aynı dedik ya!
Bütün bu ahval ve şeraite rağmen aile fertleri bir de kumarcıysa işte yandı gülü keten helva.
Tümünün kumarcı olmasına gerek yok.
Mesela ailenin ortanca oğlu diyelim kumar düşkünüdür.
Onu kumar masasına çekmeyi dört gözle bekleyenler vardır çarşıda.
İyi de parası yok ki nasıl kumar oynasın?
Düşündüğünüz şeye bakın.
Para yok ama delikanlının babasına ait çok güzel bir fındık bahçesi var.
Belki Bor madenleri kadar değeri yok ama, köy şartlarını düşündüğünüz zaman Bor'dan pek de ucuz değildir.
İşte köyün en büyük faizci-tefecisi Münif efendinin yıllardır gözü o bahçededir.
Nasıl elde edeceğini düşünüyor.
Kaç gece uygusuz bırakmış onu o bahçe.
Hiç kaçırır mı fırsatı.
Ve bir akşam "ortanca oğul" kumar masasındadır.
İki kılıç, bir zar, bahçe gider azar azar.
İş bununla da bitmiyor.
Elde avuçta ne varsa ortanca oğlun kumarına gitmiştir artık.
Bazen bu oyunu aileye sonradan katılan "iç güveyi" yapar.
Elde avuçta olan gidince sessiz sedasız o da gider.
Artık durmasının bir manası kalmamıştır hani.
Başka benzerlikler daha var, devlet ile aile arasında.
Geçmişte aralarında kan davsı olan aileler, sonradan barışmış olsa da temkinli davranırlar.
Çünkü eski husumeti körükleyecek "fetbazlar" her yerde, her devirde olmuştur.
İyi de, yalan yere, iftira sonucu katil ilan edilen bir kişi, ona iftira edeni hiç dost edinir mi?
Düşmanının kızıyla evlenen oğlunu evlatlıktan çıkaran çok insan tanırım.
Bu bir kişilik tavrı ve tarzıdır.
Şimdi her fırsatta bu milleti, yüce Türk milletini soykırımcı ilan eden top yekun Batı dünyasını dost belleyen evlat hayırlı bir evlat mı sizce?
Eskiden tavuk ve "kışkış" bir ölçüydü.
Komşunun tavuğuna kışşş dememek, şöyle dursun, şimdi tavuk da gitti, fol da.
Ama bizimkiler tam bir "uyum" abidesi.
Aile reisliği ile devlet reisliği aynı şeydir.
Biz millet olarak iyi bir aileyiz.
Şimdiler de ve geçmişte de.
Tek mesele kalıyor, o da iyi bir "reis".
Ömründe aile geçindirmemiş devlet nasıl geçindirsin, değil mi ama?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Ana-baba hakları-2 / 30.04.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024