Geçtiğimiz günlerde Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Hüseyin BAŞ; toplumda hızla gelişen önemli bir tehlikeye dikkat çekerek "Geleceği Savunmak" başlığı ile herkesi ilgilendiren bir girişimde bulundu. Farklı şehirlerde seminerler düzenleniyor. Neler yapılabileceğine, tehlikenin boyutlarına dair bilgi yüklemesi yapılıyor.
Yıllardır pek çok sivil toplum örgütü benzeri kısır ve cılız çalışmalarda bulundu. Devlet eli ile mücadele edilmesi için yeniden yapılanmalar gerçekleştirildi. Ancak tehlikeyi yaratanlar da boş durmuyor. Onlarda karşı örgütlenmelerini kanunların boşluğundan yararlanarak, kandırmaca ve yalan-dolan ile sürdürüyorlar.
Gençliği korumak adına 1970 te kurulan Gençlik ve Spor Bakanlığı kapanalı çok oldu. Neden kapandığı ve nasıl başarısızlaştırıldığı ayrı bir konu. Bana kalırsa gençlerin seviyesine inemedi. Bugünde pek çok yetkili kurumda da durum öyle…
Hüseyin BAŞ, takdir edilecek bir girişimde bulundu ve gençleri tehdit eden uyuşturucu, kumar, sanal bahis ve ahlaki yozlaşmaya karşı çözüm ve umut olmak gibi önemli bir konuyu gündeme taşıyarak siyasi partiler anlamında bir ilke de imza attı. Bugüne kadar bir siyasi partinin programına alması dışında direkt soruna el attığı görülmedi.
Siyasetin sadece seçme ve seçilmek için parti kurmaktan ibaret olmadığını, toplumsal sorunlarla da ilgilenmenin bir sorumluluk olduğunu göstermiş oldu.
Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum ama, gençlik elimizden kayıp gidiyor. Ülkenin günlük sorunu haline gelen geçim sıkıntısı, eğitimin kalitesizleşmesi, yaşamak için gerekli olan koşulların daralması, ev kiralarının süper artışı, yiyeceğe ulaşmaktaki zorluklar gençleri farklı arayışlara itmeye başladı.
Kumar ve bahis çeteleri sadece gizli kapaklı değil, devlet eli ile de teşvik edilince herkesin elinde bir şans veya altılı kuponu ile dolaşmak normal hale geldi. Yılbaşından yılbaşına heyecanla izlenen Milli Piyango nostalji oldu.
Ruhsal sıkıntılar, deşarj olamama, istek ve ihtiyaçlarına cevap bulamamak ise gençlerin uyuşturucu, kumar, seks çetelerinin eline düşmesinin başlıca adımı. Okurken sıkıntılı olan öğrenci gençlik, mezuniyetinden sonra hayata atılma anında, iş bulacağım rahat edeceğim derken "Kaliteli işsizlik" yüzünden bunalıma giriyor.
Cahil ancak cüretkâr olan kalan kesimde, kısa yoldan zengin olmak, az çalışarak çok kazanmak gibi örnekler ve başarı öyküleri de beraberinde ahlaki çöküşü hazırlıyor. En önemlisi kendine ve geleceğe olan güveni sarsılan gençler dışa kapanıyor, arayışlarını kendi içlerinde oluşmaya başlayan mağaralarda arıyorlar.
Gençliğin sesi ve lideri olduğunu sık-sık tekrarlayan Hüseyin BAŞ, on sene sonra yaşlı politikacıların hiç birinin kalmayacağını, bunların yerini şimdiki genç kuşağın alacağını; bu nedenle ülkenin kalkınması için Milli şuura sahip sağlam karakterli ve ahlaklı bir nesle ihtiyacımız olduğunu vurguluyor.
Günümüzde herkes ahlaklı ve namuslu olduğunu savunuyor ama, en namuslu sandıklarımızın bile nasıl bir anda yoldan çıktığını görmezden geliyoruz. Belli bir yaşın üstünde olup ta, on sene sonrasında kendisinin olmayacağını düşünen siyasetçi, bürokrat, iş adamı son derece az. Hırs ve ihtiraslarından gençler adına fedakarlık edemiyorlar.
Ancak Gençlerin geleceğini korumak ve onlara umut aşılamak her yönden çok önemli. Aile iş ve toplum hayatını korumak bundan geçiyor.
Bağımsız Türkiye Partisinin çeşitli illerde yapacağı seminer ve toplantıları başta da dediğim gibi doğrudan halka açık olarak gerçekleştirecek olması çok önemli. Sadece bir guruba veya kapalı bir kitleye değil… Siyaset arenasında iktidar muhalefet çekişmesi kürekçi kavgasına döndüğü için halkın ilgisi dağılmaya ve değişmeyen söylemlerden bıkmaya başladı.
Sorunlardan sadece bir tanesi olan yetişmiş iş gücünün ve yeni mezun gençlerin, hatta okumakta olanların bile yurt dışına gitme yollarını aramaları önlenebilmiş değil.
Oysa Türkiye gibi her türlü kaynağa sahip olunan ancak yabancıların işletimine bırakılan, satılan pek çok müessesemiz var iken yeni jenerasyonun hem işsiz kalması hem de ülkesinden uzaklaşma isteği hiç te hoş değil. Ancak sürpriz de değil.
Bu nedenle gençleri önemsemek, onların düşebileceği çukurlara ve içlerindeki mağaralara dikkat çekmek son derece gerekli.
Elimizdeki nesli iyi değerlendirmez isek, burun kıvırarak baktığımız "Batılı değil, batı özentisi" bir toplum olmaktan, Milli değerlerimizi kaybetmekten kurtulamayız.
Tehlike kapıda… Mücadele için emek verenlere sadece teşekkür etmekle yetinmeyelim. Katılımcı olarak destek olalım.
- Çaresizlik… / 06.10.2025
- Düzen ve düzensizlik… / 27.09.2025
- Şehitliklerimiz… / 19.09.2025
- Tepki göstermek… / 06.09.2025
- Eski dostlar… / 03.09.2025
- Çocuk ve gençlerin eğitimi… / 26.08.2025
- Yalnız kalan gençlik ve yangın… / 21.08.2025
- Uludağ kampları ve Yalçın İpbüken… / 10.08.2025
- Yangın yeri, yüreğimiz… / 01.08.2025