Akçaabat'ta coşkumuz öfkelendi!

Bidâyet ile nihâyet arasındaki zamanda yok olmuş gibiyim!Başlangıç ile bitiş arasındaki mesafeden fırlayıp noktanın üzerine düşmüş nokta gibiyim!...Uzay da denilen ve kendisi boşluk olan gökyüzünde, "hava boşluğu" diyilen türbülanslara düşe-çıka hava yoluyla Trabzon'da ve karayolu ile dağları aşa aşa, yeşil ile mavinin doyasıya kucaklaştığı sahilin izini süre süre Akçaabat'taydık.Yerden kilometrelerce yüksekteki dev bir uçağın; havada "hava boşluğu"na düşmesini algılayabilen, olanları anlayabilen kaç kişi çıkar? Algılayan, anlayan hatta anlatabilen pilotlardan kaç kişi türbülansa mani olabilir? Kaç pilot, türbülans denilen hava boşluğuna düşmeyi engelleyebilir? Tarifsiz hallerdeyim!Bizi de türbülansa düştük sayın! Veya bir damlacığın ummana düşüp düştüğü yerde dalga oluşturacağını zannettiğini varsayın!Anlatmaya çalışacağım ama  anlatması ve anlaşılması çok zor bir haldeyim!Deryanın çekimiyle düşen yağmur damlası veya çok güçlü bir çekim gücüyle mıknatısa yapışan demir zerresi halindeyim! Mıknatıs bırakmazsa istesem de ayrılamayacağım bir cezbeye kapılmışım!Geçtiğimiz Çarşamba akşamından Cumartesi sabahına kadar Akçaabat'taydık. Cezbeli bir ses, Türk'çe; "Buyursun gelsinler " demiş, biz de sese koşmuştuk.Hânedarlığın, misafirperverliğin ne ve nasıl olduğunu ders verircesine uygulayan bir Er-kişi'nin konuklarıydık!Dünyayı çalkalayan bir adamın, yaydığı dalgalarla kurak yerlere bereket olup yağan bir mâhir kişinin, felâh dalgalarını başlattığı noktadaydık!Dalganın başlatıldığı, başladığı yer olan Akçaabat, durgundu!Akçaabat, durgunluk utancından dolayı sanki yorgundu!Türkiye ve dünyanın her yerinden koskoca adamların koşarak geldiği Er-kişi; dalgalarını oluşturduğu yerde, yıllardır oluşturduğu dalgaların kendine dönüşünü sessiz nazarlarla izlerken, -devr-i dâim fizik kuralını uygulattığının farkındalıkla- dalga merkezine dönen coşkun gönüldaşlarını karşılayıp, geldikleri yerdeki durgun suları dalgalandırmak vazifesi ile geri uğurluyordu!Onlarca kişi gelip, onlarca kişi geldikleri yere dönüp durgun sularına düşerek dalgalandırmak şevk ve heyecanıyla yollardaydı!Yollar; gelenlere de yoldu, gidenlere de!Yollar; birilerini Akçaabat'a getiriyor, birilerini Akçaabat'an götürüyordu ama Hz. Peygamber (s.a.v.)'in; "Nûh'un Gemisi gibidir" dedikleri Ehl-i Beyt Gemisi ile Kâinat Devleti'ne doğru sefere çıkılan yerdeki hayret verici durgunluk, devam ediyordu!Taşın suya düştüğü yerde dalga olmayacağını, taşın düştüğü noktanın etrafında gittikçe büyüyen dalgalar olacağını bildiğim için şahsen şaşırmadım!İslâm âlemi olarak biz bu konuda tecrübe sahibiydik! Biliyoruz ki Resulullah (s.a.v.) Mekke doğumlu olmasına ve durağanlıktan kokuşmuş müşrikleri uyarıya doğduğu-büyüdüğü şehir Mekke'de başlamış olmasına rağmen Ensâr, Medine'de oluşmuştu! Medine'de olgunlaşan dalga, Resulullah (s.a.v.) ile dönerek Mekke'yi fethetmişdi! Bana göre, dalganın oluştuğu ve geliştiği yer hakkında bilmemiz gereken gerçek te buydu!Akçaabat; günümüzün tek millî mütefekkîri, dünyayı dalgalandıran Milli Ekonomi Modeli'nin mûcidinin doğduğu-büyüdüğü, ilk önce ayıktırmaya çalıştığı ve yarım asırdır ayıkmamakta direnen yerin adı! Sanki Akçaabat, günümüzün Mekke'si!Görünen o ki; Akçaabat, kendisinde başlayıp dünyaya yayılan dalgaların dönüp kendisini fethedeceği güne kadar, durağanlığına devâm edecek! Akçaabat'ın mukadder akîbeti bu!Biliyoruz ki durgun suya taşın düştüğü yer, bir noktadır! Biliyoruz ki taşın düştüğü noktada dalga olmaz! Dalga taşın düştüğü noktanın çevresinde yayılarak büyür! Büyüdükçe durgun su, aşar, taşar, coşar!Dalga oluştuğu noktada ikâmet edenlere -bir şeye yaramayacağını bile bile- bir şeyler söyleyeceğim!Akçaabatlılar! Sizdeki amânet; her hangi bir kralın, padişahın, hakanın, kimse çalmasın diye başında nöbete diktiği dünya eğlencesi mücevherat falan değil! Eğer öyle bir emanet olsa; "Salla başını, al maaşını!" ucuz memur karakteriyle; "Aman! Ne kadarını çalsalar, çoğu yine kalır!" eyyamcılığı ile bir yerlerinden bir şeyler götürenleri, görmezden gelebilirsiniz! Ve bunu anlayabilirim!Akçaabatlılar! Size emânet edilenin adı, Allah'ın Dîni İslâm! Size amânet edilen, kendi îmanınız! Ve bu emaneti size verenin adı, Allah (c.c.)!..Allah emâneti Dîninize, îmanınıza sahip çıkmazsanız Evliya'uş-şeytanlar bir yandan, Haçlılar bir yandan, Haçlı Müslümanlar bir yandan, mürâiler, eyyamcılar, takıyyeciler, Allah ile aldatanlar bir yandan emânetinizi tırtıklarlar! Îmanınız zarar görür! Allah emaneti dîninize, îmanınıza sahip çıkmadığınız, çıkamadığınız için "kendine zulmedenler"den olursunuz! Olan size olur!Mekke'den doğup dünyaya yayılan İslâm dalgası misali, Akçaabat'tan doğup dünyaya yayılan Milli Ekonomi Dalgası, günün birinde mutlaka dalgayı başlatan Er-Kişi'nin komutasında fetih için geri dönecektir!Dünya ve Türkiyenin her yerinden doğduğu noktaya dönen Allah'ın, Peygamber (s.a.v.)'in, Kur'ân'ın, İmam Ali (k.v.)'nin, Ehl-i Beyt'in, On iki İmamın rızası ile coşkulu dalgaya karşı koyabilmeniz, o dalgada boğulmadan kurtulmanız asla mümkün değil!O fetih gününde sizi öfkeli coşkun dalgalardan kurtaracak kişi de, bu dalgaları oluşturan kişidir! Yani Baştürk Haydar Hoca'dır!İçinizden bir kişi bile bu naramı duyarsa kendimi bahtiyâr sayacağım!Aksi halde, yarım asırdır ayıkasınız diye naralarla anlatan Er-kişi'yi duymadığınız için pişman olmaya vaktiniz kalmayacak biliyorum!Akçaabat kaynaklı dalgalar Akçaabat'ı fethe döndüğünde Vallahi bizim işimiz kolay! Demedi, demeyin!"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm...Selâm, sevgi, duâ...