Allah Korkusu ve Sevgisi
Kimin ki umudu, korkusuna galip ise o zındık olur. Kimin de korkusu, umuduna galip ise o da Allah’ın rahmetinden ümit kesmiş duruma (kâfirliğe) düşer
24.09.2021 00:05:00





"Cennet ve cehennemi yaratmamış olsa bile, İzzet ve Celâl sahibi Allah, korkulmaya ve ümit beslenmeye lâyıktır.
Sırf zatını ve rızasını taleb ederek O'na itaat ediniz. Üzerinizde ne O'nun lütuf ve ihsanının düşüncesi bulunsun, ne de azabının endişesi.
O'na kulluk; emirlerine boyun eğmek, yasaklarından kaçınmak ve takdirlerine karşı sabırlı olmakla mümkündür.
O'na dönünüz. Bir daha işlememek üzere günahlarınıza tövbe ediniz. O'nun huzurunda ağlayınız. Hem gözlerinizin yaşları, hem de kalp gözlerinizin yaşları ile O'nun için tevazu gösteriniz. O'nun huzurunda kendinizi hakir görünüz. Ağlamak, bir ibadettir. Ağlamak, tevazuda mübalağa demektir.
Sana dünyada da, ahirette de O'nun muhabbeti gerek. O'nun sevgisi gerek.
O'nun muhabbetini kendin için en mühim şey addet. Muhabbet, yani Allah sevgisi, sana behemehal lâzım. Sana faydası dokunacak yegane şey odur.
Her insan, seni gene kendisi için, kendi menfaati için arar, ister. İzzet ve Celâl sahibi Hak ise seni bizzat senin için murad eder, senin için taleb eder.
Kimin ki umudu, korkusuna galip ise o zındık olur. Kimin de korkusu, umuduna galip ise o da Allah'ın rahmetinden ümit kesmiş duruma (kâfirliğe) düşer.
Yani mümin, aynı derecede hem Allah'tan korkmalı, hem de onun rahmetine umut bağlamalıdır. Peygamber Efendimiz şöyle buyururlar: "Eğer müminin Allah korkusu ile O'nun rahmetine olan ümidi tartılsa, ikisi birbirine denk gelir."
Hakk'a talip olan kimse, O'nun cennetini istemez. Cehenneminden korkmaz. Bilakis, sadece O'nun cemâlini ister, O'na kavuşmayı diler. O'ndan, sadece yakınlığını bekler. O'ndan uzak kalmaktan ise korkar, endişe eder.
Kul, dünyanın, ahiretin ve Allah'tan başka bütün varlıkların sevgisini silip attığı ve kalbi, Allah'ın lütuf, minnet ve yakınlık evinde karar kıldığı zaman, Allah onu her çeşit rızık kazanç ve endişesinden muaf kılar. Kalbini böyle şeylerle meşgul olmaktan kurtarır. Allah onu kendisinden başka hiçbir kimseye muhtaç etmez.
Hakk'ı Görmek

Kim Allah'ı seven birisini görürse, o, kalbi ile Allah'ı gören ve özü ile de O'nun huzurunda olan kişiyi görmüş demektir. Peygamber Efendimiz, şöyle buyururlar:
"Siz Rabbinizi, tıpkı güneşi ve ay'ı gördüğünüz gibi göreceksiniz. Öyle ki, O'nu görmede hiçbir noksanlığınız olmayacak. O'nu net ve açık şekilde göreceksiniz."
Şanı yüce olan Allah, bu dünyada kalp gözü ile görülür. Yarın ahirette ise kafa gözü ile görülür. O'nun benzeri bir şey yoktur.
Bir defasında, salihlerden birine soruldu: Rabbini görebiliyor musun?
Salih kişi, buna cevaben dedi ki: O'nu görmesem, yerimde duramam.
Soranlar dediler: Nasıl görüyorsun?
Salih cevap erdi: O'nun varlığı gözlerimi kaplar. Böylece gözlerim, Rabbimi görür. Tıpkı cennette kullara, kendisini göstereceği gibi burada da gösterir. Kişinin kalbi, Rabbinin sıfatlarını görür. İhsanını görür. İyiliğini görür, rahmetini görür, bereketini görür.
Peygamber Efendimiz, yedinci kat göklere yükseltildi. Rabbi onunla konuştu. O da Rabbini hem kafa gözüyle, hem de kalp gözüyle gördü.
İşte kalbi, mânevi ve ahlâki sağlığa kavuşan herkes, böyledir. Bu mertebeye gelmiş herkesin kalbi, Rabbini görebilir. Böyle hallerde, onunla gökler arasındaki perdeler kalkar. Özler ve gayretler, geceleyin yolculuk eder. İlâhi sırları seyreder." (Prof. Dr. Haydar Baş, Ey Oğul eserinden) H: Akın Aydın
Sırf zatını ve rızasını taleb ederek O'na itaat ediniz. Üzerinizde ne O'nun lütuf ve ihsanının düşüncesi bulunsun, ne de azabının endişesi.
O'na kulluk; emirlerine boyun eğmek, yasaklarından kaçınmak ve takdirlerine karşı sabırlı olmakla mümkündür.
O'na dönünüz. Bir daha işlememek üzere günahlarınıza tövbe ediniz. O'nun huzurunda ağlayınız. Hem gözlerinizin yaşları, hem de kalp gözlerinizin yaşları ile O'nun için tevazu gösteriniz. O'nun huzurunda kendinizi hakir görünüz. Ağlamak, bir ibadettir. Ağlamak, tevazuda mübalağa demektir.
Sana dünyada da, ahirette de O'nun muhabbeti gerek. O'nun sevgisi gerek.
O'nun muhabbetini kendin için en mühim şey addet. Muhabbet, yani Allah sevgisi, sana behemehal lâzım. Sana faydası dokunacak yegane şey odur.
Her insan, seni gene kendisi için, kendi menfaati için arar, ister. İzzet ve Celâl sahibi Hak ise seni bizzat senin için murad eder, senin için taleb eder.
Kimin ki umudu, korkusuna galip ise o zındık olur. Kimin de korkusu, umuduna galip ise o da Allah'ın rahmetinden ümit kesmiş duruma (kâfirliğe) düşer.
Yani mümin, aynı derecede hem Allah'tan korkmalı, hem de onun rahmetine umut bağlamalıdır. Peygamber Efendimiz şöyle buyururlar: "Eğer müminin Allah korkusu ile O'nun rahmetine olan ümidi tartılsa, ikisi birbirine denk gelir."
Hakk'a talip olan kimse, O'nun cennetini istemez. Cehenneminden korkmaz. Bilakis, sadece O'nun cemâlini ister, O'na kavuşmayı diler. O'ndan, sadece yakınlığını bekler. O'ndan uzak kalmaktan ise korkar, endişe eder.
Kul, dünyanın, ahiretin ve Allah'tan başka bütün varlıkların sevgisini silip attığı ve kalbi, Allah'ın lütuf, minnet ve yakınlık evinde karar kıldığı zaman, Allah onu her çeşit rızık kazanç ve endişesinden muaf kılar. Kalbini böyle şeylerle meşgul olmaktan kurtarır. Allah onu kendisinden başka hiçbir kimseye muhtaç etmez.
Hakk'ı Görmek

Kim Allah'ı seven birisini görürse, o, kalbi ile Allah'ı gören ve özü ile de O'nun huzurunda olan kişiyi görmüş demektir. Peygamber Efendimiz, şöyle buyururlar:
"Siz Rabbinizi, tıpkı güneşi ve ay'ı gördüğünüz gibi göreceksiniz. Öyle ki, O'nu görmede hiçbir noksanlığınız olmayacak. O'nu net ve açık şekilde göreceksiniz."
Şanı yüce olan Allah, bu dünyada kalp gözü ile görülür. Yarın ahirette ise kafa gözü ile görülür. O'nun benzeri bir şey yoktur.
Bir defasında, salihlerden birine soruldu: Rabbini görebiliyor musun?
Salih kişi, buna cevaben dedi ki: O'nu görmesem, yerimde duramam.
Soranlar dediler: Nasıl görüyorsun?
Salih cevap erdi: O'nun varlığı gözlerimi kaplar. Böylece gözlerim, Rabbimi görür. Tıpkı cennette kullara, kendisini göstereceği gibi burada da gösterir. Kişinin kalbi, Rabbinin sıfatlarını görür. İhsanını görür. İyiliğini görür, rahmetini görür, bereketini görür.
Peygamber Efendimiz, yedinci kat göklere yükseltildi. Rabbi onunla konuştu. O da Rabbini hem kafa gözüyle, hem de kalp gözüyle gördü.
İşte kalbi, mânevi ve ahlâki sağlığa kavuşan herkes, böyledir. Bu mertebeye gelmiş herkesin kalbi, Rabbini görebilir. Böyle hallerde, onunla gökler arasındaki perdeler kalkar. Özler ve gayretler, geceleyin yolculuk eder. İlâhi sırları seyreder." (Prof. Dr. Haydar Baş, Ey Oğul eserinden) H: Akın Aydın
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.