10 Kasım 1938'de Türkiye her alanda tam bağımsız bir ülke idi.
Atatürk'ten sonra, 1947 yılından itibaren, Truman doktrini ile ödünler başlar. Ödünler doğrudan milli ekonomiyi etkiler, sanayileşmeyi durdurur, dışa bağımlı bir ekonomi düzeninin ayak sesleri duyulmaya başlar. 1926'da kurulan uçak fabrikasını, denizaltı tersanesini, Kırıkkale silah fabrikasını, ilk modeli üretilen tank tesislerini kapatırız. Kalkınmamızı yabancıların planlarına bağlarız. Onların isteklerine daha doğrusu çıkarlarına göre hükümet etmeye başlarız. Oysa Atatürk yıllar önce, "hangi istiklal vardır ki yabancıların planlarıyla, yabancıların nasihatleriyle yükselebilsin" demişti. Anlaşılan çabuk unutulmuş. Unutulan sadece bu mu? Hayır, Osmanlının son dönemi de unutulmuştu. Bakın Atatürk ne diyor;
"Büyük devletler, şimdiye kadar bize şu veya bu sorunlarda gösterişli yardımlarda bulunuyor görünüyorlar, oysa ekonomik tutsaklıkla bizi felce uğratıyorlardı. Öteden beri, bize bazı şeyler vermiş gibi, bizim haklarımızı tanımış gibi bir durum alırlar, gerçekte, ekonomide elimizi kolumuzu bağlarlardı."
Atatürk bu değerlendirmesini aslında Osmanlının son dönemi için yapar ama Atatürk sonrasında da, bugün de geçerli olduğu görülüyor.
1947'den itibaren bağımsızlıktan verilen ödünlerin örnekleri ciltler dolusu kitabı dolduracak sayıdadır.
1954 yılında Petrol Yasası çıkarılır. Bu yasa ile Atatürk'ün özenle koruduğu petrolde devlet tekeli sona erdirilir. Olabilir, devlet tekeli değiştirilemez kural değildir. Ata'nın anlayışı da bu yöndedir. Ama yasanın bir maddesi düzenlemenin farklı bir yönü olduğunu gösteriyor. Maddede deniyor ki, "Yabancı şirketlerin izni olmadan bu yasa değiştirilemez." Bu maddenin yanına, Süleyman Demirel'in Cumhurbaşkanlığı sona erdikten sonra söylediği, "ABD, Türkiye'nin yeraltı servetlerini serbestçe işlemesine artık müsaade etmeli" sözünü koyduğumuzda, bağımsızlığımızdan ne büyük ödünler vermiş olduğumuz ortaya çıkıyor.
Görülen o ki, Atatürk'ün kazandırdıklarını koruyamamışız ve koruyamıyoruz.
Atatürk, 10 Kasım 1938'de, devlet yaşamında, ekonomi yaşamında bitmiş; izindeyiz, eserlerinin bekçisiyiz denmiş ama sadece denmiş.
Gerçekten izinde gidilseydi, kazandırdıklarından kaybedilme olmaz, en azından devam ettirme olurdu.
Oysa Türkiye bugün Atatürk'ün bıraktığı Türkiye değildir. Bağımsızlığı tartışılır, ekonomisi dışa bağımlı, maliyesi iflas noktasında, vatanın bütünlüğüne içten ve dıştan ciddi saldırılar olan, üzerinde Sevr her yönüyle hayata geçirilmeye çalışılan bir ülke durumundadır.
Atatürk'ün tam bağımsızlıkla sağlamak istediği ve gerçekleştirdiği amaç:
1. Türk'ün onurlu ve şerefli bir millet olarak yaşaması,
2. Uşak olmaması,
3. Sömürülmemesi.
Şimdilerde ise Türkiye bu hal ve durumuyla Türk Kurtuluş Savaşı'nı, Milli Mücadeleyi ve Atatürk'ü boşa çıkarmaması için çare Prof. Dr.
Haydar Baş'ın başyapıtı, kurtuluş projesi
Milli Ekonomi Modeli'ne (MEM) sarılmaktır? Çok geç olmadan!