Aynı tavanın balıklarının aşık atışması

Devlet idaresinin başına geçen hükümetlerin ortak ve kronik iki temel açmazı vardır. Bu iki açmaz, bugün Türkiye'nin sürüklendiği vadide, hem devleti, hem milleti, hem de vatanımızı tehdit eder hale gelmiştir.İki büyük açmazBunlardan ilki, partilerimizin ülke meselelerine dair "milli, yerli, reel, kalıcı" projelerden yoksun olmaları?Diğeri de işbaşına geçen hangi hükümet olursa olsun, herkesin uyması gerek "milli, uzun vadeli, köklü, kuşatıcı, millet-devlet mutabakatı sağlanmış temel devlet politikalarının ve stratejileri"nin yeterince oluşturulamamış veya olgunlaştırılamamış olmasıdır.Bu iki açmaz, partilerimizi iç siyasette "popülist politika"lara sürüklemekte, dış siyasette ise rüzgara göre yelken açmaya doğru savurmaktadır.Buna bir de ABD ve Batı dünyasının, klasik Şark Projesi ve BOP kapsamında Türkiye'nin düşük yoğunluklu gerilimlerle kontrol altında tutulması ve vakti geldiğinde bölünüp parçalanması hesabı, bu hesabın uygulanması için içeriden "taşeron politikacı"ların ayarlanması eklendiğinde; politikacılarımızın çoğu, daha Ankara'ya gitmeden aylar önce milletimizden, medeniyetinden ve milli duruştan kopmaktadırlar. Mazbata milletten, icazet ecnebidenBöylece "milletvekili" diye seçilenlerin kimisi, mazbatasını milletten, icazetini ise ecnebi lobilerden almak gibi bir zül yaşıyor. O zaman da milletinin vekili gibi değil, ecnebi lobilerinin "body gard"ı gibi iş görüyor.Siyasi bağımsızlığın ancak "iktisadi bağımsızlık" ile mümkün olduğu ve iktisadi bağımsızlık ile taçlandırılması gereği, artık herkesin dilinde pelesenk olmuştur.Fakat ne ilginçtir ki, çok partili siyasi hayatımız süresince "iktisadi bağımsızlık" bağlamında herhangi bir milli proje veya milli çözüm üretmiş bir tek parti yoktur? Bu yokluk, özellikle son dönemlerde "IMF esareti"ne dönüşmüştür. İçerideki taşeronları vasıtasıyla olmadık tavizler elde eden IMF ise, milletimizin kanını emmekte, devletin bağımsızlığını yok edecek derecede takatını kesmektedir. Takatı kesilen devlet ve millet ise ne bölgesel problemlerde ne de sair dünya meselelerinde "tarih ve medeniyetine uygun milli bir duruş" sergileyebilmektedir.Bu basit bir açmaz değildir. Bu çok ciddi bir labirenttir.BTP'nin kırdığı prangalarBağımsız Türkiye Partisi, işte bu çok önemli ve milletin problemlerini kronik hale sokan, devletin onurunu ve bağımsızlığını yok eden prangaları kırmıştır.Yüzlerce bilim adamı tarafından Nobel ödülüne aday gösterilen Prof. Dr. Haydar Baş beyin Milli Ekonomi Modeli, liberalizm ve kapitalizmin ayak oyunlarınla ülkemize ve dünyaya çöreklenen küresel güçlerin boynumuza geçirmeye çalıştıkları tüm prangaları kırıp atmıştır.BTP'nin "milli duruş"taki rahatlığı Nobel ödülüne aday Milli Ekonomi Modeli ve Milli Devlet tezindendir.İster milliyetçi olsun, ister muhafazakar, ister halkçı, ister sosyal demokrat olsun, BTP dışındaki siyasi partilerimizin, AB, ABD, IMF, İsrail?vs bağlamındaki teslimiyetçi icraatları ve ikircikli duruşları, hatırı sayılır nispette "bu milli iktisadî çözüm"dem mahrum olmalarındandır. İktisadi bağımsızlığı olmayanın siyasi bağımsızlığı olmayacağı gerçeği, parti bazında "teslimiyetçi politika"larla kendini göstermektedir.  Hepsi aynı tavanın balıklarıBu bağlamada MHP, DYP, CHP, SP, ANAP? vs.nin AKP'den hiç de farkı yoktur, olamaz da. Hepsi aynı tavanın balıkları; atışmaları da aynı tavanın balıklarının aşık atışması?Kulak asmayın kuru gürültülere; AKP ne kadar Amerikancı ise, MHP de o kadar Amerikancıdır. AKP ne kadar AB'ci ise MHP de o kadar AB'cidir.AKP ne kadar İsrail yanlısı ise SP de o kadar İsrail ile stratejik ortakçıdır. Şimdilerde "İsrail'e tel'in mitingleri"yle güya günah çıkartmaya çabalayan SP kurmaylarının Refah-Yol iktidarlarında İsrail ile 20 stratejik işbirliği anlaşması imzaladığını sağır sultanlar bile duymuştur. Böylesi bir SP'nin AKP'den varsa belki, sadece renk tonu farkı vardır, o kadar?MHP'nin Amerika ile stratejik ortaklığıMHP'nin koalisyon dönemindeki AB'ci-IMF'ci çizgideki icraatları, "milliyetçi"liğini silip süpürmüştür. MHP'nin dün de AKP'den farkı yoktu, bugün de yok?Hatta MHP'nin Amerika ile "stratejik ortak"lığı ve AB'ciliği, AKP'den çok önce ve öndedir. Nitekim halen MHP'nin resmi sitesinde bulunan 2003 Seçim beyannamesi bu gerçeğin ilanı niteliğindedir. Bakınız, MHP'nin ne ilkeleri vardır:"MHP, Türkiye'nin temel siyasi hedeflerinden biri olan Avrupa Birliği'ni desteklemektedir." (2003 Seçim Beyannamesi, sayfa 91.)"ABD ile ilişkiler, çıkar birliğimiz olan alanlarda, güçlü bir stratejik ortaklığa dönüştürülecektir?. Hatta "ilişkilerimizin iki ülke arasındaki stratejik ittifakın gerekli kıldığı düzeye çıkarılması önem taşımaktadır" (2003 Seçim Beyannamesi, sayfa 92.)Aynı sayfanın devamında Akdeniz işbirliği bağlamında İsrail ile stratejik işbirliğinin öngörüldüğünü (sayfa 93) söylersek, küçük dilinizi yutmazsınız herhalde.IMF'ye teslimiyet ve AB'ye uyum adı altında koalisyonun gövdesi MHP'nin nasıl bu kadar "milliyetçi tavizler" verebildiğini hala anlamayanlar varsa; partilerimizin açmazlarına dair yukarıdaki paragrafı bir daha okusunlar.Liberal kafa ile "milli duruş" olmazBugün bölgesel ve küresel meselelerde tarihimize, medeniyetimize ve onurumuza yaraşır bir "mili duruş" için "önce siyasi bağımsızlık", siyasi bağımsızlık için ise "iktisadi bağımsızlık"ın şart olduğunu görmezlikten gelemeyiz. İktisadi bağımsızlık ise ne kapitalist ne de liberal kafa yormalarla mümkündür; ancak ve sadece Milli Ekonomi Modeli ile mümkün olabilir. BTP'den gayrı, değil böyle bir modeli olan, bir satır cümlesi olan yok, cümlesi? Liberal ve kapitalist kafa ile "milli duruş" olmaz. Aklın yolu birdir; Milli Ekonomi Modeli, BTP'nin tek başına iktidarı ile, yani millet-devlet bütünlüğü içinde "milletin iktidarı"yla mümkün olacaktır.Milletin iktidarı, milliyetçisiyle, muhafazakârıyla, sosyal demokratıyla, halkıçısıyla yedisinden yetmişine herkesin iktidarı demektir. Bu bakımdan "Bu sefer BTP" diyerek BTP'ye koşanlar, Türkiye'nin ve dünyanın huzuruna maya atmaktadırlar. Bu, çok onurlu bir  iştir.