Ben bir savaş fragmanı yaşadım

75 milyonluk nüfusumuzda savaşı gören, savaşı yaşayan kesim, bir elin parmaklarını geçmez. Beş-on gazimiz kalmıştır!
Büyüklerimizden seferberlik anıları, Çanakkale, Sarıkamış, Yemen ve Kanal Harekatı hatıraları dinlemişizdir, o kadar.
Savaş yaşamadık biz… Savaşın kahredici, vahşi, alçak ve kalleş yüzünü görmedik.
Başbakan R. T. Erdoğan da savaş nedir bilmez.
Üç-beş kişilik öğrenci protestosuna karşı 4-5 bin kişilik polisiye tedbir almasına rağmen, bu kabil çok basit olaydan bile ibret almıyor. Suriye eksenli bir haksız ve Haçlı savaşı için efeleniyor.
Erdoğan, savaşı yaşamadı hiç… Türk milleti de savaş görmedi.
Ben, savaşın 7-8 saniyelik tek boyutlu fragmanını gördüm, yaşadım. Hala yüreğim kavruluyor, beynim zonkluyor…
17 Ağustos 1999 seherinde İzmit’in Kullar mevkii yüreğimi kavurmuştu benim… Giriş kısmını ekmek fırını olarak işleten Osman eniştem, 4-5 katlı apartmanını kız çocuklarına tahsis etmişti. Kendi kızı başta olmak üzere 20-25 kız evladı hafızlık yapıyorlardı. Kudret-ilahi 03:02 sularında Richter ölçeğine göre 7,5 Mw büyüklüğünde Marmara’yı sağdan-soldan, alttan silkelediğinde koca apartman adeta katlı pasta halini almıştı…
Melek yüzlü yeğenim başta olmak üzere hafızlık yapan 10-15 yaşındaki kız çocukları, gönüllerine nakşettikleri ve kollarıyla sımsıkı bağırlarına basıp sarıldıkları Kur’anlarıyla oracıkta canlarını vermişlerdi. Cennete kanatlanmış yavruların iniltileri, o günden beri hala yüreğimi kavuruyor…
Ankara’dakilerin, Amerika ve Haçlı şeflerinin işaretleriyle her savaş nümayişi yaptıklarında yüreğimi kavuran bu Kullar enstantanesinin, bu tek boyutlu 3-4 saniyelik “bir nevi savaş fragmanı”nın yüreğimi kavurma derecesi bir anda tavana vuruyor. Ancak bu kadarını anlatabiliyorum size…
Bugünlerde milletimizin aklını başına devşirmesi gerekiyor… Ölüm bile Haçlıların aklıyla tezgahlanmış kalleş, haksız ve kirli bir savaştan, Müslümanlarla savaştan binlerce kez yeğdir.
Aklımızı başımız alalım!
Erdoğan, yine ayran kabartmaya başladı çünkü.
Savaştan söz ediyor. Ankara’ya çağrılan 131 büyükelçiyi savaşa motive ediyor.
Diyor ki Erdoğan: “Barış için ne bedel ödenmesi gerekiyorsa biz bunu ödedik, ödüyoruz ve ödeyeceğiz. Her an, her imkanımızla savaş için hazırız. Gerektiğinde de topraklarımızı korumak noktasında asla bir tereddüt içinde olmayız. Ama son ana kadar barış için mücadele eder, son ana kadar barışın tesisi için çabalarız ve çabalıyoruz.’’
Aklı karışık Erdoğan’ın… Karışık akılla “topraklarımızı korumak”tan söz açıyor.
Tamam da, komşularımızdan topraklarımıza tecavüz eden mi var?
İnsanımızı katletmeye devam eden PKK teröristleri ve elebaşlarıyla ile masaya oturan siyasi irade, tavuğumuza kışt dahi demeyen Suriye’ye karşı BOP ekseninde Don Kişotluk yapıyor, Irak’a efeleniyor!
Suriye ile ne alıp veremediğimiz var?! Vatanımıza kast eden mi var?
Tavuğumuza “kışt” diyen mi var?!
Suriye, toprağımıza mı tecavüz etti?
Veya Irak merkezi hükümeti, Maliki yönetimi güneydoğumuza mı daldı?!
Sınırımızı ihlal mi ettiler?
Birileri insanımıza mı kastetti?!
Devletimizi mi hedef aldı? İçişlerimize mi karıştı?
Yok… O halde bu ayran kabartma niye?!
Bu savaş nümayişi neyin nesi?
Büyük Ortadoğu coğrafyasındaki değişim operasyonları ve savaşlar, Amerika’nın, İsrail’in ve Haçlıların savaşlarıdır... Asla bizim savaşımız değil!
Türk milletinin savaşı değildir!
O zaman Erdoğan, kim adına savaş naraları attığını, kim adına ayran kabarttığını Türk milletine deklare etmelidir.
Suriye ile savaş, Türkiye’nin bölünmesidir, der BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş…
Suriye ile savaş, Rusya ile savaştır, bölge ve dünya savaşıdır. Türkiye’nin darmadağın olmasıdır!
Kimse vatanımıza, devlet ve milletimize kast etmezken savaş baltalarını çıkartıp komşularımıza doğrultmak, halk tabiriyle kaşınmaktır… Ankara kaşıyor, kaşınıyor.
Komşularımızdan hiçbiri vatanımıza, devlet ve milletimize kast etmiyor, karışmıyor. Bilakis Erdoğan ve AKP hükümeti, Irak ve Suriye başta olmak üzere birçok devletin içişlerine karışıyor. Komşu ülkelerin devlet ve milletine kast eden isyancı teröristlere destek sağlıyor, isyan ve ihtilali koordine ediyor.
Komşularımız ise kanatılan bağırlarına taş basıyor, sabır gösteriyor… Ankara’dakiler sabır taşını çatlatmaya çalışıyor.
Türkiye, adeta kendine yönelik büyük bir saldırının, ağır bir taarruz ve savaşın taşlarını kendi eliyle döşüyor. Türkiye şamarı hak ediyor!
Türk milleti, demokratik haklarını sonuna kadar kullanarak kendini korumalı, Haçlıların savaş tezgahtarlığına soyunan AKP’yi sandığa gömmeli ve AKP’nin döşediği savaş taşlarını darmadağın etmelidir.
Herkes, yaşadığı bir savaş fragmanını veya üç saniyelik deprem tablosunu hafızasında canlandırsın lütfen!