Ne olursa olsun, irtica mutlaka birinci gündem maddemiz.
İrtica gündeme damgasını şakkadan vurdu yine.
Herkes Süleyman Nazif'in mantarından çok çektiğini sansın, oysa bu milletin şu irtica denen menem şeyden çektiğinin yanında, Süleyman Nazif'in mantarının adı bile olmaz.
Millet aç, biilaç,
Olsun, en büyük tehlike irtica.
Vatandaş bunalımda,
Olsun, en büyük tehlike irtica.
Vatan bölünüyor,
Olsun, en büyük tehlike iritca.
70 milyon insan İMF'nin isteği doğrultusunda köleleştiriliyor,
Olsun, en büyük tehlike irtica.
Ülkenin stratejik öneme haiz bütün kurumları, haraç mezat satılığa çıkartıldı,
Olsun, en büyük tehlike irtica.
Hazine arazileri, bir diğer manasıyla devlet malları yabancılara satılmaya başlandı,
Olsun, en büyük tehlike irtica.
Ben devletle terör örgütüne eşit mesafede dururum diyenler var,
Olsun, en büyük tehlike irtica.
Her şeyden daha korkunç ve daha tehlikeli imiş şu irtica,
Peki nedir irtica?
Sözlüklere baktığımızda irtica ile ilgili karşımıza şu anlamlar çıkıyor:
1- İrtica; ('reca' kökünden) Ümid etme, umma, korkulu umuş.
2- İrtica; ('rücû' kökünden) İslamiyet'ten uzaklaşıp cahiliye devrine geri dönme. Geriye yönelme, gericilik.
(Nedir cahiliye devri? Fuhuş, zina, kumar, faiz, tefecilik, ihtikar, her çeşit ahlaksızlık...)
Kaynak; Evdeki kalın lügatin ilgili maddesi.
Buyurunuz size yıllarca başımıza bela olan irtica ile ilgili lugatî bilgiler.
Şimdi çözüme hasret problem şu; bu ülkede herdem tehlikesinden bahsedilen irtica, yukarılardan hangisi.
İki tür irticadan hangisi tehlikeli?
İlki mi?
Hani şu; kökü 'reca' olan ve "ümit etme, umma, korkulu umuş" manalarına gelen irtica mı gelmekte olup hala gelmeyen?
Yani vatandaşın;
işsizine iş,
aşsızına aş,
gözünün üstüne kaş,
tarla duvarın taş,
bedenine baş,
sakalına tıraş,
süpürgesine faraş umması/reca etmesi mi tehlike olan.
Yoksa ikincisi mi?
Yani 'rücû' kökünden gelen ve kısaca geriye gitme anlamına gelen irtica mı?
Eğer bu ise, yani geri gitme anlamına gelen irtica ise bunu da netleştirmek lazım.
Geri gidişin ne kadarı tehlikeli?
Ne kadar geriye gidersek irtica olur?
Bir ay mı?
Bir yıl mı?
On yıl mı?
Yüz yıl mı?
Vatandaş bunlardan hangisini tercih ederse mürteci olur.
Kurtuluş savaşı yıllarını yaşadığımız, hatta daha da beterini yaşadığımız şu günlerde, 1918'lere gitmek, ülkeyi kurtaracak bir yiğidi hayal etmek mi irtica.
Müstemleke halini yaşadığımız şu günlerde bağımsızlık meşalesinin yakıldığı yılları istemek mi irtica?
İMF heyetinin ülkenin en mahrem kurum ve kuruluşlarına kadar girip-çıktığı şu zamandan, İMF heyetinin dedelerine dedemin Çanakkale'de "şeyini şey ettiği" o onurlu yılları özlemek mi irtica?
Şimdi bir adam kalkar da ben o onurlu yıllara gitmek istiyorum derse, bu adamın talebi irtica kapsamına girer mi, girmez mi?
Ya da, bir adam kalkar ve ben 1938'e dönmek istiyorum.
Belçika'ya uçak ihraç ettiğimiz, dünyaya gaz maskesi sattığımız, kesin rakamlarını bilmesem de; "bir Türk Lirası almak isteyen birkaç ABD doları vermesi gerektiği yıllara dönmek istiyorum" derse, bu adam da gerici sayılır mı?
Bu talep irtica kapsamına girer mi?
Bir mesleğim de fırıncılık olduğu için kesin biliyorum. 1972'de bir ekmek, hem de bugünkü ekmeğin beş misli büyüklüğündeki bir ekmek bir lira idi.
Bugün aynı büyüklükte bir ekmek 500 bin liradır.
Ben 1972 yılına dönmek istiyorum, ekmeği 500 bin yerine bir liraya almak istiyorum demem irtica mı?
"Vatanıma yan bakanın gözünü oyarım" fikrinin hakim olduğu 1920'li yıllar "irtica"; "Vatan, dayak yemediğim yerdir" düşüncesinin yerleşmeye başladığı 2000'li yıllar antiirtica mıdır?
Yanına gelen Bizans elçisine; "Git kralına söyle, benim elimin ulaştığı yere onun hayali bile ulaşamaz" diyen Fatih dönemine dönmek istiyorum demek mi irtica?
"İMF ne emrettiyse, harfiyyen yerine getirdik" demek mi ilericilik?
Bunları netleştirmemiz lazım.
Eğer netleşmezse, sağlıklı bir sonuç alamayız.
Bana sorarsanız, yukarıdaki iki tariften birincisine göre irtica kapsamına girmem. Çünkü ben bu hükümetten, bu anlayış devam ettikçe hiç bir hayır ummuyorum.
Ama ikinci tarife göre irtica yanlısı olduğumu da başkasına gerek kalmadan ben ilan ediyorum.
Ben geriye dönmek istiyorum.
İnsanların insanca yaşadığı yıllara.
Can güvenliğimin olduğu yıllara.
İthal Bakan ve emirlerle değil, yerli düşüncelerle yönetildiğim yıllara.
Sütninemin ve nicelerinin yüzünü göstermekten utandığı yıllara.
Komşusu açken tok yatmayanların yaşadığı yıllara.
Hıyarın, patatesin, dolarla değil, TL ile satın alındığı yıllara.
Milli duyguların hakim olduğu ve üçe-beşe satılmadığı yıllara.
Evde kefen giyilerek cepheye gidildiği yıllara.
Ben o yıllara dönmek istiyorum.
Varsın adı irtica olsun.
Bana ne!
Ben geçmişimi istiyorum.
Çünkü ben geçmişimle gurur duyuyorum.
Geçmişinden utananlara duyurulur!
İrtica gündeme damgasını şakkadan vurdu yine.
Herkes Süleyman Nazif'in mantarından çok çektiğini sansın, oysa bu milletin şu irtica denen menem şeyden çektiğinin yanında, Süleyman Nazif'in mantarının adı bile olmaz.
Millet aç, biilaç,
Olsun, en büyük tehlike irtica.
Vatandaş bunalımda,
Olsun, en büyük tehlike irtica.
Vatan bölünüyor,
Olsun, en büyük tehlike iritca.
70 milyon insan İMF'nin isteği doğrultusunda köleleştiriliyor,
Olsun, en büyük tehlike irtica.
Ülkenin stratejik öneme haiz bütün kurumları, haraç mezat satılığa çıkartıldı,
Olsun, en büyük tehlike irtica.
Hazine arazileri, bir diğer manasıyla devlet malları yabancılara satılmaya başlandı,
Olsun, en büyük tehlike irtica.
Ben devletle terör örgütüne eşit mesafede dururum diyenler var,
Olsun, en büyük tehlike irtica.
Her şeyden daha korkunç ve daha tehlikeli imiş şu irtica,
Peki nedir irtica?
Sözlüklere baktığımızda irtica ile ilgili karşımıza şu anlamlar çıkıyor:
1- İrtica; ('reca' kökünden) Ümid etme, umma, korkulu umuş.
2- İrtica; ('rücû' kökünden) İslamiyet'ten uzaklaşıp cahiliye devrine geri dönme. Geriye yönelme, gericilik.
(Nedir cahiliye devri? Fuhuş, zina, kumar, faiz, tefecilik, ihtikar, her çeşit ahlaksızlık...)
Kaynak; Evdeki kalın lügatin ilgili maddesi.
Buyurunuz size yıllarca başımıza bela olan irtica ile ilgili lugatî bilgiler.
Şimdi çözüme hasret problem şu; bu ülkede herdem tehlikesinden bahsedilen irtica, yukarılardan hangisi.
İki tür irticadan hangisi tehlikeli?
İlki mi?
Hani şu; kökü 'reca' olan ve "ümit etme, umma, korkulu umuş" manalarına gelen irtica mı gelmekte olup hala gelmeyen?
Yani vatandaşın;
işsizine iş,
aşsızına aş,
gözünün üstüne kaş,
tarla duvarın taş,
bedenine baş,
sakalına tıraş,
süpürgesine faraş umması/reca etmesi mi tehlike olan.
Yoksa ikincisi mi?
Yani 'rücû' kökünden gelen ve kısaca geriye gitme anlamına gelen irtica mı?
Eğer bu ise, yani geri gitme anlamına gelen irtica ise bunu da netleştirmek lazım.
Geri gidişin ne kadarı tehlikeli?
Ne kadar geriye gidersek irtica olur?
Bir ay mı?
Bir yıl mı?
On yıl mı?
Yüz yıl mı?
Vatandaş bunlardan hangisini tercih ederse mürteci olur.
Kurtuluş savaşı yıllarını yaşadığımız, hatta daha da beterini yaşadığımız şu günlerde, 1918'lere gitmek, ülkeyi kurtaracak bir yiğidi hayal etmek mi irtica.
Müstemleke halini yaşadığımız şu günlerde bağımsızlık meşalesinin yakıldığı yılları istemek mi irtica?
İMF heyetinin ülkenin en mahrem kurum ve kuruluşlarına kadar girip-çıktığı şu zamandan, İMF heyetinin dedelerine dedemin Çanakkale'de "şeyini şey ettiği" o onurlu yılları özlemek mi irtica?
Şimdi bir adam kalkar da ben o onurlu yıllara gitmek istiyorum derse, bu adamın talebi irtica kapsamına girer mi, girmez mi?
Ya da, bir adam kalkar ve ben 1938'e dönmek istiyorum.
Belçika'ya uçak ihraç ettiğimiz, dünyaya gaz maskesi sattığımız, kesin rakamlarını bilmesem de; "bir Türk Lirası almak isteyen birkaç ABD doları vermesi gerektiği yıllara dönmek istiyorum" derse, bu adam da gerici sayılır mı?
Bu talep irtica kapsamına girer mi?
Bir mesleğim de fırıncılık olduğu için kesin biliyorum. 1972'de bir ekmek, hem de bugünkü ekmeğin beş misli büyüklüğündeki bir ekmek bir lira idi.
Bugün aynı büyüklükte bir ekmek 500 bin liradır.
Ben 1972 yılına dönmek istiyorum, ekmeği 500 bin yerine bir liraya almak istiyorum demem irtica mı?
"Vatanıma yan bakanın gözünü oyarım" fikrinin hakim olduğu 1920'li yıllar "irtica"; "Vatan, dayak yemediğim yerdir" düşüncesinin yerleşmeye başladığı 2000'li yıllar antiirtica mıdır?
Yanına gelen Bizans elçisine; "Git kralına söyle, benim elimin ulaştığı yere onun hayali bile ulaşamaz" diyen Fatih dönemine dönmek istiyorum demek mi irtica?
"İMF ne emrettiyse, harfiyyen yerine getirdik" demek mi ilericilik?
Bunları netleştirmemiz lazım.
Eğer netleşmezse, sağlıklı bir sonuç alamayız.
Bana sorarsanız, yukarıdaki iki tariften birincisine göre irtica kapsamına girmem. Çünkü ben bu hükümetten, bu anlayış devam ettikçe hiç bir hayır ummuyorum.
Ama ikinci tarife göre irtica yanlısı olduğumu da başkasına gerek kalmadan ben ilan ediyorum.
Ben geriye dönmek istiyorum.
İnsanların insanca yaşadığı yıllara.
Can güvenliğimin olduğu yıllara.
İthal Bakan ve emirlerle değil, yerli düşüncelerle yönetildiğim yıllara.
Sütninemin ve nicelerinin yüzünü göstermekten utandığı yıllara.
Komşusu açken tok yatmayanların yaşadığı yıllara.
Hıyarın, patatesin, dolarla değil, TL ile satın alındığı yıllara.
Milli duyguların hakim olduğu ve üçe-beşe satılmadığı yıllara.
Evde kefen giyilerek cepheye gidildiği yıllara.
Ben o yıllara dönmek istiyorum.
Varsın adı irtica olsun.
Bana ne!
Ben geçmişimi istiyorum.
Çünkü ben geçmişimle gurur duyuyorum.
Geçmişinden utananlara duyurulur!
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024