Ortadoğu kaynayan bir cadı kazanı hükmünde. Kan, barut kokusu ve göz yaşı bir türlü dinmek bilmiyor. Osmanlı Devletinin hakimiyeti döneminde etki sahamızdaki bölgelerde adalet ve barış tesis edilmişti; aynı huzur Ortadoğu ve Arap Yarımadasında da yaşanıyordu. Fakat  Osmanlı'nın bölgesindeki hakimiyetini çekemeyen, kendi siyasi ve ekonomik gayesini gerçekleştirmek isteyen batılı güçler her türlü oyuna başvurarak bizi Ortadoğu ve Hicaz'dan çıkartmayı başardılar. Ortadoğu'da o günün şartlarında İngilizler tarafından yetiştirilen binlere misyoner çalışıyordu. Bu öyle bir oyun ki, yüzyıllarca kutsal topraklara hizmeti kendine şeref bilen ecdat çok acı ve acıklı bir şekilde Hicaz topraklarından çıkartılmıştı.  
Osmanlı Hicaz topraklarında kaldığı yüzyıllar boyuna, halka iyilikte yarışmış, kutsal beldeyi imar etmenin ve kalıcı eserler yapmanın gayretini ortaya koymuştu. Osmanlı irili ufaklı bir çok esere de turasını vurmuştu.
Heyhat ki, Osmanlı'nın kutsal topraklardan çıkartılmasından sonra izleri de, eserleri de zaman içerisinde silinmeye, yok edilmeye gayret edilmiştir. Hac ve umre ziyareti yapılan her yıl gözlendiği gibi her defasında bir hatıranın, bir eserin daha karanlığa gömüldüğü, ortadan kaldırıldığı görülmektedir. Geçtiğimiz sene hac ziyareti yaptığımızda Mekke'de Beytullah'ın tam karşısında bulunan Osmanlı Kalesinin yıkılacağı söylentisi vardı.
Bu bir tarihi eserin, bir kültür varlığının ortadan kaldırılışı anlamına geliyordu. Bu arada, yıkımın engellenmesi için ülkemiz yetkililerinin resmi girişimler yaptığı ifade ediliyordu.
Bir ay önce umre ziyareti için Mekke'de bulunduğumuzda büyük bir hasret duymuştum Osmanlı kalesine. Endişelenmiştim, Osmanlıyı Hicaz ve Ortadoğu topraklarından atan zihniyet korkarım devam ettiriliyordu ve "Ecyad Kalesi'' de bu topraklardan sökülecekti. Çünkü misyonerlik çalışmaları bütün süratiyle devam ediyordu. Üstelik misyonerliğin sahte ve yıkıcı yüzü, faaliyetlerini artık açıkça icra edebiliyordu. Hem de daha geniş coğrafyalarda ve kendine geniş bir çevre bularak. Bilerek veya bilmeyerek Suud yönetimi ikna edilmişti. Bakan el Matrudi kalenin yıkımından sonra yapılacak otel ve alışveriş merkezi projeleri ile para kazanacaklarını ve cami harcamalarında kullanacaklarını ifade etmekteydi. Masum gibi görülen ve gösterilen bu açıklama aslında süregelen bir kültür kıyımının devamından başkası değildi.
Maalesef endişeyle beklediğimiz haber ulaştı. Suudi Arabistan'ın Mekke kentinde bulunan 350 yıllık Osmanlı eseri "Ecyad Kalesi'' buldozerlerle yerle bir edilmişti.
Ortadoğu, Ortaasya, Kafkaslar ve Balkanlarda uzun dönemden beri oynanan misyoner oyunların devamıydı bu manzara. Misyonerlerin doğrudan veya dolaylı olarak devlet yetkililerini etki altına alışlarının ve yönlendirmelerinin sonucuydu bu yaşanan.
Osmanlı Hicaz topraklarında kaldığı yüzyıllar boyuna, halka iyilikte yarışmış, kutsal beldeyi imar etmenin ve kalıcı eserler yapmanın gayretini ortaya koymuştu. Osmanlı irili ufaklı bir çok esere de turasını vurmuştu.
Heyhat ki, Osmanlı'nın kutsal topraklardan çıkartılmasından sonra izleri de, eserleri de zaman içerisinde silinmeye, yok edilmeye gayret edilmiştir. Hac ve umre ziyareti yapılan her yıl gözlendiği gibi her defasında bir hatıranın, bir eserin daha karanlığa gömüldüğü, ortadan kaldırıldığı görülmektedir. Geçtiğimiz sene hac ziyareti yaptığımızda Mekke'de Beytullah'ın tam karşısında bulunan Osmanlı Kalesinin yıkılacağı söylentisi vardı.
Bu bir tarihi eserin, bir kültür varlığının ortadan kaldırılışı anlamına geliyordu. Bu arada, yıkımın engellenmesi için ülkemiz yetkililerinin resmi girişimler yaptığı ifade ediliyordu.
Bir ay önce umre ziyareti için Mekke'de bulunduğumuzda büyük bir hasret duymuştum Osmanlı kalesine. Endişelenmiştim, Osmanlıyı Hicaz ve Ortadoğu topraklarından atan zihniyet korkarım devam ettiriliyordu ve "Ecyad Kalesi'' de bu topraklardan sökülecekti. Çünkü misyonerlik çalışmaları bütün süratiyle devam ediyordu. Üstelik misyonerliğin sahte ve yıkıcı yüzü, faaliyetlerini artık açıkça icra edebiliyordu. Hem de daha geniş coğrafyalarda ve kendine geniş bir çevre bularak. Bilerek veya bilmeyerek Suud yönetimi ikna edilmişti. Bakan el Matrudi kalenin yıkımından sonra yapılacak otel ve alışveriş merkezi projeleri ile para kazanacaklarını ve cami harcamalarında kullanacaklarını ifade etmekteydi. Masum gibi görülen ve gösterilen bu açıklama aslında süregelen bir kültür kıyımının devamından başkası değildi.
Maalesef endişeyle beklediğimiz haber ulaştı. Suudi Arabistan'ın Mekke kentinde bulunan 350 yıllık Osmanlı eseri "Ecyad Kalesi'' buldozerlerle yerle bir edilmişti.
Ortadoğu, Ortaasya, Kafkaslar ve Balkanlarda uzun dönemden beri oynanan misyoner oyunların devamıydı bu manzara. Misyonerlerin doğrudan veya dolaylı olarak devlet yetkililerini etki altına alışlarının ve yönlendirmelerinin sonucuydu bu yaşanan.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi / diğer yazıları
- Cumhuriyet: Tebaadan vatandaşa, tarihten geleceğe / 31.10.2025
- Makedonya’da Türk izleri; Üsküp'te ezan sesleri / 28.10.2025
- Kıbrıs’ta sandıktan federasyon mu, arayış mı çıktı? / 23.10.2025
- Madenler devlet ve milletin ortak servetidir / 20.10.2025
- Bağımsızlığın madenle başlayan hikâyesi / 19.10.2025
- Gazze’de barış mı, yeni harita mı? / 18.10.2025
- Geçiş Süreci Kanunu: Tıkanan sürecin yeni maskesi / 17.10.2025
- Gazze’de barış değil, sessiz teslimiyet / 12.10.2025
- İstanbul’un kurtuluş diyalektiği / 09.10.2025
- Erdoğan–Trump görüşmesi: The Apprentice diplomasisi sahada / 06.10.2025
- Makedonya’da Türk izleri; Üsküp'te ezan sesleri / 28.10.2025
- Kıbrıs’ta sandıktan federasyon mu, arayış mı çıktı? / 23.10.2025
- Madenler devlet ve milletin ortak servetidir / 20.10.2025
- Bağımsızlığın madenle başlayan hikâyesi / 19.10.2025
- Gazze’de barış mı, yeni harita mı? / 18.10.2025
- Geçiş Süreci Kanunu: Tıkanan sürecin yeni maskesi / 17.10.2025
- Gazze’de barış değil, sessiz teslimiyet / 12.10.2025
- İstanbul’un kurtuluş diyalektiği / 09.10.2025
- Erdoğan–Trump görüşmesi: The Apprentice diplomasisi sahada / 06.10.2025












 
 




































































