"Biz bakkal dükkanı yönetmiyoruz!"

2003.4 Temmuz.Mehmetçiğin başına çuval geçirilince rencide olduk. Millet olarak nefessiz kalmış gibiydik. O çuval sanki teker teker hepimizin başına geçirilmişti.Ordumuza güveniyorduk.Başbakanımız Kasımpaşalı idi ve arkasında büyük bir millet desteği vardı, ona güveniyorduk. Dışişleri Bakanımız ise Abdullah Gül'dü; başörtüsü meselesinde eşi ile birlikte olaylara katılacak kadar İslâmi bir hassasiyeti vardı ve Erbakan'ın yanında iken Çekiç Güç vesilesiyle ABD'ye ve o Çekiç Güç'ü bölgeye yerleştirenlere etmedik hakaret bırakmamıştı.Ondan da çok şey bekliyorduk amma ilk darbeyi Dışişleri Bakanımız Gül'den yedik. Kayseri'de mantısını atıştırırken sorulan bir soru üzerine, "Büyük devletler özür dilemez" deyiverdi. Demek ABD büyüktü ve demek Türkiye Cumhuriyeti küçüktü. Yahut ABD en azından, Türkiye'den büyüktü. Büyüklüğün şânı ise "özür dilememek"ti. "Hatalı da olsa, büyükler özür dilemez!" Böyle bir öğreti hangi sistemde vardı acaba? Biz hiçbir kitapta görmedik, zamanın Dışişleri Bakanı mutlaka bir yerlerde okumuştur. Kaynağını öğrenmek hakkımız. O gün bugündür kendilerinden kaynak göstermesini bekliyoruz.Amma bizi asıl şok eden Kasımpaşalı Başbakanımızın özür beklentisi içersindeki milletimize partisinin gurup toplantısında verdiği cevap, daha doğrusu attığı fırça?Sayın Erdoğan'ın o günkü edası, askerinin başına çuval geçirilmiş bir Başbakanın değil, askeri, müstevli düşmanın başına çuval geçirmiş bir komutan edası?Bağırıyor?Kükrüyor?"Biiiz" diyor, "Bakkal yönetmiyoruz, devlet yönetiyoruz devleeet!" Aman Allah'ım! Devlet yönetmenin usulü de hemen tepki vermemek, meseleyi bütün ayrıntıları ile araştırıp, susmakmış? "Susmak" olduğunu da, "Bize nota ver diyorlar, ne notası, müzik notası mı bu?" demesinden anlıyoruz?Ogün bugündür?Hâlâ susuyoruz!Hâlâ özür dilenmedi.Bizim merak ettiğimiz ise şu "Bakkal dükkanı yönetmiyoruz" tepkisi oldu. Sayın Erdoğan'ın bir bakkal dükkânı olsaydı, oğlunu da başına koyup kendisi umreye gitseydi. Birileri gelip oğlunu kaçırsaydı, başına çuval geçirseydi ve tekme tokat bir kamyonete fırlatıp bir meçhule götürselerdi?Erdoğan umreden dönüp dünyayı ayağa kaldırmaz mıydı? Ülker'in bölge temsilcisi idi, bu anlattığımız olay Ülker deposunda oğlunun başına gelseydi Sayın Erdoğan bırakınız Umre'yi Hac'dan dönmez miydi, namazdan çıkmaz mıydı? Hac'dan dönse, namazdan çıksa bu yadırganır mıydı? Doğru yapmış olmaz mıydı?Devleti yöneten her kim ise Mehmetçik de ona emanet edilmiş bir evlattan başka bir şey değildir. Gelin görün ki devleti yönetenler yönettikleri devletin malını kendi malı, yönettikleri devletin vatandaşlarını kendi evlatları gibi görmedikleri için bu işler hep böyle olur, hep böyle oluyor!Ve insan ister istemez bu tür yöneticilere baktıkça keşke devleti en az kendi bakkal dükkânınızı yönettiğiniz hassasiyetle yönetebilseniz hasreti çekiyor?Prof. Dr. Haydar Baş'ın hep kendinden vererek, hep kendi ailesi ve dostlarını ön cepheye sürerek milleti, ümmeti ve insanlığı kurtarma çırpınışları işte bununun için bize, "Mazlumun da, mağdurun da aradığı işte bu" dedirtiyor.Bir yanda "Büyük devletler özür dilemez" diyen ve başına çuval geçirdiğinde bile onlara nota verme cesareti gösteremeyenler, diğer yanda ise, "ABD'liler, Avrupalılar elinizi öpecek, sizin işçiniz olacak" sözü veren, sözü ne ki, bunun için varını yoğunu ortaya koyarak noter senedi imzalayan, Prof. Dr. Haydar Baş?Tercih sizin?