Dünyanın çivisi çıktı. Kavramlar, ölçüler ve temeller altüst edildi, ediliyor.
Değiştirilmeye ve tahrif edilmeye tabi tutulmayan ne kaldı, Allah aşkına!..
Terör mü; irdeleyin bakalım, tarifi ne? Adalet mi; kulak kabartın bakalım, adalet ne, zulüm ne? İslam mı; bakın bakalım, neyi kaldı? İman ve itikat mı; sorun bakalım, neler eklendi, neler çıkartıldı? Hak ve batıl mı; gözlemleyin bakalım, nasıl sarmaş dolaş hale getirildi? Ahiret mi; satır aralarında dolaşın bakalım, hesap eden kaç kişi? Ar, haya, namus, medeniyet, insanlık, demokrasi, siyaset, devlet, millet, vatan, mukaddesat? herşey, tüm kavramlar yeniden karıldı, karılıyor. Yeniden karılıyor derken; global odakların talepleri istikametinde değiştiriliyor, dönüştürülüyor.
Dünya tekdüzeliğe, tek tipliliğe, tek kültürlülüğe, Haçlılığa doğru sürüklenmek isteniyor, sürükleniyor.
Türkiye ise bütün bu anaforun tam merkezinde bulunuyor. Çünkü, BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın tespitiyle, onlarca imparatorluk ve yüzlerce devletin, 5 bin yıllık tarihin, bin yıllık İslam medeniyetinin ve 80 yıllık Cumhuriyetin sahibi, mirasçısı... Global odakların hedeflediği "tekdüze Haçlılığa" en güçlü alternatif sunabilecek potansiyele sahip tek toprak Türkiyemiz, bu topraklar. Dolayısıyla sözü uzatmaya hacet yok; aslında tek hedef burası, biz, evimiz, ülkemiz, medeniyetimiz.
Değişimin diğer adı
tekdüze Haçlılaştırma
Bu global projenin yerli taşeronlerı ise, öncelikle, değişmiş politikacılar, dönüşmüş aydınlar ve dönmüş medyacılardır.
Tezgah Avrasya coğrafyasında kurulacağı için, en uygun yöntem de bölgedeki hakim medeniyetin, İslamın kendi içinde kırılması, kırdırılması, hesaplaşmasının sağlanması, öz ifade ile "Haçlılaştırma sürecinin tamamlanması"dır.
Terörün de, dinin de, imanın da, dindarlığın da, hakkın da, adaletin de, siyasetin de, demokrasinin de tanımlaması işte bu eksen etrafında yeniden yapılmaktadır, yapılacaktır.
Dün Çandar Cengiz, Fukuyama'nın medeniyetler çatışmasına ilişkin yorumuna şerh sadedinde, 11 Eylül sonrası itibarıyla medeniyetler çatışmasının ancak "Müslümanların-Müslümanlarla hesaplaştırılması"yla önlenebileceğine dikkat çekti. Kendinden konuştuğunu zannetmiyorum.
Benzer bir yaklaşım da Adalet Bakanı Cemil Çiçek'ten geldi. Bakan Çiçek, sorunları dış düşmanlara havale ederek kendimizi sütten çıkmış ak kaşık gibi bir kenara koyarak sonuca varamayız; İslam dünyası kendine karşı çok acımasızca kendine dönüp, 'ama'sız ve 'fakat'sız teröre karşı kesin bir tavır koymalı, diyor.
Global odakları yerli politik, medyatik ve lojik işbirlikçileri bu bağlamda çoktaaan işbaşı yaptılar.
Tüm mukaddesata
dokundular?
Kavramlar ve ölçülerdeki somut değişiklikleri görmüyor musunuz?
Global odakların talepleri doğrultusundaki bu değişimin gereği olarak değil mi, Hak din kapsamına İslam'ın yanında Hristiyanlık ve sair inançların ekleniyor? Bu değişimin gereği değil mi, Müslümanların iftar sofralarına papazlar duayen olarak sokuşturuluyor? Bu değişimin gereği değil mi, eski tüfek İslamcıların nikah şahitleri arasına Katolikler monte ediliyor? Bu değişimin gereği değil, Ramazan bayramlaşmasında su yerine Likör ikram ediliyor? Bu değişimin gereği değil mi, haksız ve hukuksuz yere Irak'ı işgal edenlere dün yardım ve yatakçılık yapanlar, evine, barkına, dinine namusuna musallat olanlara karşı direnen Müslümanları bugün terörist olarak tanımlıyorlar.
Terör kavramı değişime uğradı; Irak'ı işgal edenler oldu, havari; evini, barkını, namusunu korumak için direnen Iraklı Müslüman oldu terörist...
Bu değişim, sizlerin vicdanına dokunmuyor mu?
Nerde o eski hocalar, hacılar!
Bu kabil "değişimlere uğramış" yeniyetme politikacıları sırtlayıp işbaşına getiren derin hocalarımız, mübarek hacılarımız bu ahvale şimdi ne diyor?
Bu hocalar, eskiden kürsüleri yumruklayarak Hz. Peygamber'in "Ümmetim için en çok saptırıcı liderlerden korkuyorum? Ahir zamanda ümmetimden bazı gruplar müşriklerin saflarına geçecekler?" (Müslim, Sahih, Fiten 19; Ebu Davud, Sünen, Fiten 1; İbn Mâce, Sünen, Fiten 9; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5/278) şeklindeki hadis-i şeriflerini okurlardı; şimdi ne diyorlar?
Bu hoca ve hacı efendiler, Hz. Peygamber'in "Ümmetimin zalime 'sen zalimsin' demekten korktuğunu gördüğünüzde; artık onları iflah olması mümkün değil, umut bağlamayın" (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2/163-190) şeklindeki hadis-i şeriflerini dillerinden düşürmezlerdi; şimdi dillerde pelesenk olan ne?
Bakanım, mümkünse bir cevap?
Tarihi coğrafyamızı her şeyiyle hortumlayıp tekdüze yapmayı kafaya koyan ve bunun açık-seçik planlarını piyasaya süren global aktörlere "el insaf ya hu" demek yerine, terörün gerçek failleri onlarmış gibi Müslümanları terör konusunda nefs muhasebesine çağıran Bakan Çiçek'ten her tarafta konuşulan şu konuya açıklık getirmesini istiyorum:
Aralarında kamu görevlilerinin de bulunduğu çok sayıda kişinin tecavüzüne uğradığını belirten N.Ç, bu kişilerden sadece 28'ini teşhis etmesinin ardından Mardin Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılama başladı.
Mahkeme, ikinci duruşmada sanıkların hepsini tahliye edince çareyi Adalet Bakanı Cemil Çiçek'e mektup yazmakta bulan N.Ç, "Sizin çocuklarınız yok mu? Öyle bir olay kızınızın başına geldi diyelim, ne düşünür, nasıl tepki gösterirdiniz?'' diyerek yardım istedi. Bakan Çiçek ise N.Ç'nin mektubuna, 3 ay sonra "soruşturma"yla karşılık verdi. Adalet Bakanlığı'nın talimatı üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı "Devletin manevi kişiliğini tahkir ve tezyif ettiği'' gerekçesiyle mağdure N.Ç. hakkında soruşturma başlattı.
Bu iş neyin nesi sayın bakanım? Terör kavramı gibi, adalet mefhumu da mı değişti?
Yoksa gerçekten dünyanın çivisi tamamen çıktı da, bizim mi haberimiz yok? Bir cevap bekliyorum.
Değiştirilmeye ve tahrif edilmeye tabi tutulmayan ne kaldı, Allah aşkına!..
Terör mü; irdeleyin bakalım, tarifi ne? Adalet mi; kulak kabartın bakalım, adalet ne, zulüm ne? İslam mı; bakın bakalım, neyi kaldı? İman ve itikat mı; sorun bakalım, neler eklendi, neler çıkartıldı? Hak ve batıl mı; gözlemleyin bakalım, nasıl sarmaş dolaş hale getirildi? Ahiret mi; satır aralarında dolaşın bakalım, hesap eden kaç kişi? Ar, haya, namus, medeniyet, insanlık, demokrasi, siyaset, devlet, millet, vatan, mukaddesat? herşey, tüm kavramlar yeniden karıldı, karılıyor. Yeniden karılıyor derken; global odakların talepleri istikametinde değiştiriliyor, dönüştürülüyor.
Dünya tekdüzeliğe, tek tipliliğe, tek kültürlülüğe, Haçlılığa doğru sürüklenmek isteniyor, sürükleniyor.
Türkiye ise bütün bu anaforun tam merkezinde bulunuyor. Çünkü, BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın tespitiyle, onlarca imparatorluk ve yüzlerce devletin, 5 bin yıllık tarihin, bin yıllık İslam medeniyetinin ve 80 yıllık Cumhuriyetin sahibi, mirasçısı... Global odakların hedeflediği "tekdüze Haçlılığa" en güçlü alternatif sunabilecek potansiyele sahip tek toprak Türkiyemiz, bu topraklar. Dolayısıyla sözü uzatmaya hacet yok; aslında tek hedef burası, biz, evimiz, ülkemiz, medeniyetimiz.
Değişimin diğer adı
tekdüze Haçlılaştırma
Bu global projenin yerli taşeronlerı ise, öncelikle, değişmiş politikacılar, dönüşmüş aydınlar ve dönmüş medyacılardır.
Tezgah Avrasya coğrafyasında kurulacağı için, en uygun yöntem de bölgedeki hakim medeniyetin, İslamın kendi içinde kırılması, kırdırılması, hesaplaşmasının sağlanması, öz ifade ile "Haçlılaştırma sürecinin tamamlanması"dır.
Terörün de, dinin de, imanın da, dindarlığın da, hakkın da, adaletin de, siyasetin de, demokrasinin de tanımlaması işte bu eksen etrafında yeniden yapılmaktadır, yapılacaktır.
Dün Çandar Cengiz, Fukuyama'nın medeniyetler çatışmasına ilişkin yorumuna şerh sadedinde, 11 Eylül sonrası itibarıyla medeniyetler çatışmasının ancak "Müslümanların-Müslümanlarla hesaplaştırılması"yla önlenebileceğine dikkat çekti. Kendinden konuştuğunu zannetmiyorum.
Benzer bir yaklaşım da Adalet Bakanı Cemil Çiçek'ten geldi. Bakan Çiçek, sorunları dış düşmanlara havale ederek kendimizi sütten çıkmış ak kaşık gibi bir kenara koyarak sonuca varamayız; İslam dünyası kendine karşı çok acımasızca kendine dönüp, 'ama'sız ve 'fakat'sız teröre karşı kesin bir tavır koymalı, diyor.
Global odakları yerli politik, medyatik ve lojik işbirlikçileri bu bağlamda çoktaaan işbaşı yaptılar.
Tüm mukaddesata
dokundular?
Kavramlar ve ölçülerdeki somut değişiklikleri görmüyor musunuz?
Global odakların talepleri doğrultusundaki bu değişimin gereği olarak değil mi, Hak din kapsamına İslam'ın yanında Hristiyanlık ve sair inançların ekleniyor? Bu değişimin gereği değil mi, Müslümanların iftar sofralarına papazlar duayen olarak sokuşturuluyor? Bu değişimin gereği değil mi, eski tüfek İslamcıların nikah şahitleri arasına Katolikler monte ediliyor? Bu değişimin gereği değil, Ramazan bayramlaşmasında su yerine Likör ikram ediliyor? Bu değişimin gereği değil mi, haksız ve hukuksuz yere Irak'ı işgal edenlere dün yardım ve yatakçılık yapanlar, evine, barkına, dinine namusuna musallat olanlara karşı direnen Müslümanları bugün terörist olarak tanımlıyorlar.
Terör kavramı değişime uğradı; Irak'ı işgal edenler oldu, havari; evini, barkını, namusunu korumak için direnen Iraklı Müslüman oldu terörist...
Bu değişim, sizlerin vicdanına dokunmuyor mu?
Nerde o eski hocalar, hacılar!
Bu kabil "değişimlere uğramış" yeniyetme politikacıları sırtlayıp işbaşına getiren derin hocalarımız, mübarek hacılarımız bu ahvale şimdi ne diyor?
Bu hocalar, eskiden kürsüleri yumruklayarak Hz. Peygamber'in "Ümmetim için en çok saptırıcı liderlerden korkuyorum? Ahir zamanda ümmetimden bazı gruplar müşriklerin saflarına geçecekler?" (Müslim, Sahih, Fiten 19; Ebu Davud, Sünen, Fiten 1; İbn Mâce, Sünen, Fiten 9; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5/278) şeklindeki hadis-i şeriflerini okurlardı; şimdi ne diyorlar?
Bu hoca ve hacı efendiler, Hz. Peygamber'in "Ümmetimin zalime 'sen zalimsin' demekten korktuğunu gördüğünüzde; artık onları iflah olması mümkün değil, umut bağlamayın" (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2/163-190) şeklindeki hadis-i şeriflerini dillerinden düşürmezlerdi; şimdi dillerde pelesenk olan ne?
Bakanım, mümkünse bir cevap?
Tarihi coğrafyamızı her şeyiyle hortumlayıp tekdüze yapmayı kafaya koyan ve bunun açık-seçik planlarını piyasaya süren global aktörlere "el insaf ya hu" demek yerine, terörün gerçek failleri onlarmış gibi Müslümanları terör konusunda nefs muhasebesine çağıran Bakan Çiçek'ten her tarafta konuşulan şu konuya açıklık getirmesini istiyorum:
Aralarında kamu görevlilerinin de bulunduğu çok sayıda kişinin tecavüzüne uğradığını belirten N.Ç, bu kişilerden sadece 28'ini teşhis etmesinin ardından Mardin Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılama başladı.
Mahkeme, ikinci duruşmada sanıkların hepsini tahliye edince çareyi Adalet Bakanı Cemil Çiçek'e mektup yazmakta bulan N.Ç, "Sizin çocuklarınız yok mu? Öyle bir olay kızınızın başına geldi diyelim, ne düşünür, nasıl tepki gösterirdiniz?'' diyerek yardım istedi. Bakan Çiçek ise N.Ç'nin mektubuna, 3 ay sonra "soruşturma"yla karşılık verdi. Adalet Bakanlığı'nın talimatı üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı "Devletin manevi kişiliğini tahkir ve tezyif ettiği'' gerekçesiyle mağdure N.Ç. hakkında soruşturma başlattı.
Bu iş neyin nesi sayın bakanım? Terör kavramı gibi, adalet mefhumu da mı değişti?
Yoksa gerçekten dünyanın çivisi tamamen çıktı da, bizim mi haberimiz yok? Bir cevap bekliyorum.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019