ABD-Irak savaşının galibi olmayacaktır. Çünkü bu savaştan her iki taraf da zararlı çıkacaktır. ABD, yakıp yıkarak Irak'ı istila edebilir. Ama bu, zafer değil, bilakis bir yenilgi olacaktır. Bugünkü savaşlar göstermiştir ki, yenenler de, yenilenler kadar zarara uğramaktadır. Bundan dolayı bazı yazarlar, şöyle demektedirler: "Silahlar artık askeri amaçlara hizmet etmiyor, askeri zaferler getirmiyor".
ABD'nin, Irak'ı yerle bir ettikten sonra, onu istila etmesine zafer diyenler, zaferin ne demek olduğunu bilmeyenlerdir. Zafer böyle olmaz.
ABD'nin yaptığına katliam denir, cinayet denir. Maalesef ABD, dünyanın gözünün içine baka baka bu fiilleri işliyor.
"Savaşta önce gerçekler ölür" derler. ABD ise, daha savaşa girmeden gerçekleri, gerçeklerle birlikte insanlık adına ne varsa hepsini öldürdü. Bu savaşı yalan üzerine kurdu. Savaşa gönderdiği askerleri bile yalanla kandırdı. Irak savaşında yaralanıp tedavi edilmek üzere Almanya'ya gönderilen bir ABD askeri kendisiyle ropörtaj yapan gazeteciye şöyle diyordu: "Bize neden kurşun sıktılar. Bir türlü anlayamadım. Halbuki biz onlara özgürlük getirmeye gitmiştik".
Sömürgecilerin değişmeyen taktiklerinden, biri de budur. Sömürecekleri ülkelerin hepsine uygarlık, özgürlük getirmek bahanesiyle girmişlerdir. Eskiden kendilerinden başkalarına barbar derlerdi, şimdi terörist diyorlar. Değişen birşey yok. Hiçbir şeyin değişmediğini tarihi bir örnekle izah edelim. Osmanlı'yı yenerek Bağdat'a giren İngiliz generali Sir Stanley Maude de, ABD'liler gibi Iraklı'lara özgürlük getirmek için geldiğini söylüyordu: Diyordu ki: "Ordularımız, şehirlerinize, topraklarınıza işgalci düşman olarak değil, kurtarıcı olarak giriyorlar. Ey Bağdat halkı, acımasız bir yönetimin elinde ıstırap çektiğinizi unutmayın. Osmanlılar, sizi birbirinize düşürdüler. İngiltere ve müttefikleri, sizi baskılardan, geri kalmışlıktan kurtaracaktır. Barış gelecek ve kalkınacaksınız". Dikkat ediniz, dün söylenenlerle bugün söylenenler arasında bir fark var mı? Ne kadar acı, ne kadar garip. İstilacılar, kurtarıcıyım diyerek geliyorlar.
Tarih, her devirde şu gerçeği ortaya koymuştur: İstilacılardan kurtarıcı olmaz. Kurtarıcılar fetih ordularıdır. Dünyaya bakınız, Osmanlı, tarih sahnesinden çekildikten sonra, dünya barış ve huzur yüzü görmüş müdür? İngiliz The Guardian gazetesi yazarlarından Timothy Ash da Osmanlı'yı arıyor. Diyor ki: "Bazen, Osmanlı'yı yeniden canlandırmak gerek diye düşünüyorum. Bu savaş sona erdiği zaman Ortadoğu'dan Balkanlar'a dedelerimizin 1918'de boğuştuğu sorunlar ne idiyse, aynen karşımıza dikilecekler". Ash'ın da dediği gibi, asıl sorun ABD'nin Irak'ı istilasından sonra başlayacaktır.
Fransa'nın eski Türkiye büyükelçisi, Ortadoğu uzmanı Eric Rouleau da bu konu ile ilgili şunları söylüyor: "Bugünkü Amerikan yönetimi, Ortadoğu'nun ne tarihini, ne de politikasını biliyor. Politikacılar ise sorunların halledilmesinde "vurma gücünün" yararlı olduğuna inanan kişiler. Bu iki zayıflık, yani bilgisizlik ve küstahlık, ABD'nin savaştan yenik çıkacağının en iyi işareti. Zaten politik anlamda savaşı kaybettiler bile. Çünkü stratejik birçok hata yaptılar. Irak halkının onları çiçeklerle karşılayacaklarını sanıyorlardı. Iraklıların milliyetçi duygularını hesaba katmadılar". Rouleau, "Bu iş tamamdır, ABD'nin gücünün önünde durulmaz" diyenlere de şu soruları soruyor: "ABD, bu savaşı kazandı diyelim, peki Iraklılar onların yönetimini kabul edecek mi? Dünyanın neresinde bir toplumun, başka bir ülkenin askeri yönetimine boyun eğdiği görülmüş?".
Anlaşılan o ki, bu savaştan sonra dünyanın düzeni, bir daha değişecektir. Nasıl bir düzen kurulacaktır? Bunu zaman gösterecektir. Ama bazı öngörüler mevcut. Öngörüde bulananlardan biri de San Fransisco Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Stephen Zunes'tir. Prof. Dr. Zunes diyor ki: "ABD bu savaştan bir çeşit Amerikan yayılmacılığı umuyor. Ama bu plan, pek de tutmayabilir. Bence Amerikan yayılmacılığının ötesinde, özellikle bölgede dünyayı bekleyen tehdit, şiddet, kaos radikalizm ve dünya düzeninin aksine düzensizlik olacaktır". Onun için, "Bu savaşın galibi olmayacaktır" diyoruz.
ABD'nin, Irak'ı yerle bir ettikten sonra, onu istila etmesine zafer diyenler, zaferin ne demek olduğunu bilmeyenlerdir. Zafer böyle olmaz.
ABD'nin yaptığına katliam denir, cinayet denir. Maalesef ABD, dünyanın gözünün içine baka baka bu fiilleri işliyor.
"Savaşta önce gerçekler ölür" derler. ABD ise, daha savaşa girmeden gerçekleri, gerçeklerle birlikte insanlık adına ne varsa hepsini öldürdü. Bu savaşı yalan üzerine kurdu. Savaşa gönderdiği askerleri bile yalanla kandırdı. Irak savaşında yaralanıp tedavi edilmek üzere Almanya'ya gönderilen bir ABD askeri kendisiyle ropörtaj yapan gazeteciye şöyle diyordu: "Bize neden kurşun sıktılar. Bir türlü anlayamadım. Halbuki biz onlara özgürlük getirmeye gitmiştik".
Sömürgecilerin değişmeyen taktiklerinden, biri de budur. Sömürecekleri ülkelerin hepsine uygarlık, özgürlük getirmek bahanesiyle girmişlerdir. Eskiden kendilerinden başkalarına barbar derlerdi, şimdi terörist diyorlar. Değişen birşey yok. Hiçbir şeyin değişmediğini tarihi bir örnekle izah edelim. Osmanlı'yı yenerek Bağdat'a giren İngiliz generali Sir Stanley Maude de, ABD'liler gibi Iraklı'lara özgürlük getirmek için geldiğini söylüyordu: Diyordu ki: "Ordularımız, şehirlerinize, topraklarınıza işgalci düşman olarak değil, kurtarıcı olarak giriyorlar. Ey Bağdat halkı, acımasız bir yönetimin elinde ıstırap çektiğinizi unutmayın. Osmanlılar, sizi birbirinize düşürdüler. İngiltere ve müttefikleri, sizi baskılardan, geri kalmışlıktan kurtaracaktır. Barış gelecek ve kalkınacaksınız". Dikkat ediniz, dün söylenenlerle bugün söylenenler arasında bir fark var mı? Ne kadar acı, ne kadar garip. İstilacılar, kurtarıcıyım diyerek geliyorlar.
Tarih, her devirde şu gerçeği ortaya koymuştur: İstilacılardan kurtarıcı olmaz. Kurtarıcılar fetih ordularıdır. Dünyaya bakınız, Osmanlı, tarih sahnesinden çekildikten sonra, dünya barış ve huzur yüzü görmüş müdür? İngiliz The Guardian gazetesi yazarlarından Timothy Ash da Osmanlı'yı arıyor. Diyor ki: "Bazen, Osmanlı'yı yeniden canlandırmak gerek diye düşünüyorum. Bu savaş sona erdiği zaman Ortadoğu'dan Balkanlar'a dedelerimizin 1918'de boğuştuğu sorunlar ne idiyse, aynen karşımıza dikilecekler". Ash'ın da dediği gibi, asıl sorun ABD'nin Irak'ı istilasından sonra başlayacaktır.
Fransa'nın eski Türkiye büyükelçisi, Ortadoğu uzmanı Eric Rouleau da bu konu ile ilgili şunları söylüyor: "Bugünkü Amerikan yönetimi, Ortadoğu'nun ne tarihini, ne de politikasını biliyor. Politikacılar ise sorunların halledilmesinde "vurma gücünün" yararlı olduğuna inanan kişiler. Bu iki zayıflık, yani bilgisizlik ve küstahlık, ABD'nin savaştan yenik çıkacağının en iyi işareti. Zaten politik anlamda savaşı kaybettiler bile. Çünkü stratejik birçok hata yaptılar. Irak halkının onları çiçeklerle karşılayacaklarını sanıyorlardı. Iraklıların milliyetçi duygularını hesaba katmadılar". Rouleau, "Bu iş tamamdır, ABD'nin gücünün önünde durulmaz" diyenlere de şu soruları soruyor: "ABD, bu savaşı kazandı diyelim, peki Iraklılar onların yönetimini kabul edecek mi? Dünyanın neresinde bir toplumun, başka bir ülkenin askeri yönetimine boyun eğdiği görülmüş?".
Anlaşılan o ki, bu savaştan sonra dünyanın düzeni, bir daha değişecektir. Nasıl bir düzen kurulacaktır? Bunu zaman gösterecektir. Ama bazı öngörüler mevcut. Öngörüde bulananlardan biri de San Fransisco Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Stephen Zunes'tir. Prof. Dr. Zunes diyor ki: "ABD bu savaştan bir çeşit Amerikan yayılmacılığı umuyor. Ama bu plan, pek de tutmayabilir. Bence Amerikan yayılmacılığının ötesinde, özellikle bölgede dünyayı bekleyen tehdit, şiddet, kaos radikalizm ve dünya düzeninin aksine düzensizlik olacaktır". Onun için, "Bu savaşın galibi olmayacaktır" diyoruz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018