Bu yazılar yüzbinlere ulaşmalı

Elinizdeki gazetenin genel yayın yönetmeni, ilahiyatçı, iyi bir araştırmacı kardeşimiz M. Emin Koç'un 20-24 Nisan tarihleri arasında beş tane çok önemli yazısı yayınlandı. Bu yazılar belli ki ileride kitaplaşacak ama yaşadığımız günlere ayna tutan çok önemli araştırmalar olduğu için özellikle bugünlerde okunmalı diye düşünüyorum. Bu yazılara bir şekilde ulaşabilen her okuyucumuz, mutlaka, onlarca, yüzlerce dostunu, arkadaşını haberdar etmelidir, okuyup okunmasını sağlamalıdır.Son yazının son paragrafında vurguladığı gibi:  "O halde coğrafyamıza yönelik küresel planları ve onların taşeronlarının oyunlarını bozmak için, her bir Türk evladı, basiretli bir "devlet adamı" gibi dünü, bugünü ve geleceği tahlil etmek durumundadır. Bugün her bir Türk evladı milletinin, devletinin, dininin, vatanının, bayrağının, namusunun, ekonomisinin, medeniyetinin sahibi olmak durumundadır. Bunun adı siyaset ise; siyasetçi, bunun şanı kuva-yı milliye ise; kuva-yı milliyeci, bunun tanımı vatanperver ise; vatanperver olmak mecburiyeti vardır. Böylesi bir vazife asla bir lüks değil; bilakis bir zorunluluktur. Bir vatan borcudur, bir namus borcu, bir din borcu, bir insanlık borcudur."Dün olanları anlamadan, bugünün sağlıklı yorumunu yapmak mümkün olmuyor. Tarih milletlerin hafızası olduğuna göre, hafızasını kaybeden milletlerin başına tekrar tekrar çuval geçirilir, binbir çeşit çorap örülür, işte bizde olduğu gibi. Sözünü ettiğimiz yazılardan çarpıcı paragraflar:"Ellerine risale tutuşturabildikleri bir kısım millet evladını, Osmanlı'ya karşı İngiliz güdümlü 'ittihad-ı muhammediye'den ittihat ve terakkiye, oralardan kuva-yı milliye karşıtı derneklere, oralardan da Morrison Süleyman'ın AP'sine ve nihayet AB'ci-Amerikancı politikaların üssü halindeki AKP'ye uzanan politik çizgide odakladılar; adeta milli duruş ve düşünüşten mahrum bıraktılar.""Diyalogcuların akıl ve evham kaynağı Said Nursi'nin, Osmanlının parçalanma sürecinde İngilizlerle ve onların bölgemizdeki sarıklı taşeronlarıyla olan bu bağıntısı, Milli Mücadele döneminde kuva-yı milliye kadrosuna "karşı cephede" tekrar ortaya çıktı. Nursi, İngiliz ve Yunan işgalcilerine karşı canlarını ortaya koyarak Türk vatanını ve Türk milletinin namusunu koruyan kuva-yı milliye kadrosunu "küfür" ile itham eden fetvalar yayınladı. İngilizler tarafından kurulan ve yönetim kurulunda Said Nursi'nin de bulunduğu zamanın Cemiyet-i Müderrisin namlı Teal-i İslam Cemiyeti 26 Eylül 1919'da İkdam gazetesinde "fetva ilanatı" yaparak, Türk milletini, Kuva-yı Milliye'ye destek vermemeye, hatta "hain, eşkıya, katil canavarlar ve lanetlik" ilan ettikleri M. Kemal Atatürk önderliğindeki kuva-yı milliye kadrosuna karşı mücadele etmeye çağırıyor, kesinlikle İngiliz ve Yunanlılara karşı gelinmemesini tavsiye ediyordu." "Tecelliye bakın ki geçmişteki İngiliz yanlısı siyasetten Allah'a sığınan Said Nursi'ye 'ABD yanlısı' ve "İnönü ortaklığında Amerikancı siyaset" ekseninde bir misyon düşüverdi. Dahası, Amerika'nın Sovyetlere karşı oluşturduğu "yeşil kuşak" cephesi Said Nursi'de; "Mutlak küfür ve komünizme karşı Hıristiyan misyonerlerle ittifak" senaryosu alarak zuhur etti.Nursi'nin bu Amerikancı siyaseti, dün kimi nurcuları yıllarca Morrison Süleyman'ın saflarında tuttu; bugün de "diyalogcu nurcuları" hariçte Amerikanın ocağına ve Vatikan'ın "misyonerliği"ne sürükledi, dahilde de bölgemizdeki vahşi işgalci Amerika'nın stratejik ortağı AKP'nin payandası haline getiriverdi."