Ülke sevdalıları, kar soğuğuna, yağmura aldırmadan Çağlayan Meydanı'ndaydı Pazar günü. AB sevdalıları soba başında kestane kavuruyordu belki de.
On binler tek ses, tek yürek, tek heyecanla, "AB'ye ve ABD'ye hayır, tek çare Bağımsız Türkiye" diye haykırıyordu o meydanda.
Vatan sevdalısı olan için kar, soğuk, yağmur, çamur ne ki!
Vatan için, millet için, mukaddes değerlere sahip çıkmak için mazeret mi olur, engel mi kalır?
Miting bir test mahiyetindeydi.
Kim soğuğa, yağmura, kara takılıp kalacak, kim ortamı güllük gülistanlık görecek? Gördü bile arkadaşlar, her yanı güllük-gülistanlık.
Türk bayrağı ve BTP bayrağı güllük-gülistanlık yapmıştı meydanı.
Vatan-millet sevdalısı olana yakışan da o idi zaten.
Bayrağını kapan koştu Çağlayan'a.
Coştukça coştu meydandakiler.
Yaptığı tarihi konuşmayla asıl coşturdu kalabalığı üstad.
Kimi zaman coştu, kimi zaman hüzünlendi, kimi zaman duygulandı konuşmayı dinleyenler.
Ama tamamı umut dolmuştu, yarın için, gelecek için.
Kendileri için, çocukları için, torunları için.
Üstad, II. Olağan Kongre'de olduğu gibi, müthiş konuştu.
Önce ülkenin halini anlattı.
Sonra, böyle devam ederse, hangi bela ve musibetlerin bizi kuşatacağının altını çizdi.
Bununla bırakmadı.
Kaçınılmaz akıbeti nasıl hayra ve rahmete çevrilebileceğini bir bir sıraladı.
Üstadın diğer topyekünden farkı da işte bu.
Felaketin gelmekte olduğunu delilleriyle anlatıyor.
Sizin anlayacağınız, tellal değil, delil.
İyinin niye iyi olduğunu,
Kötünün neden kötü olduğunu,
Gidişin hayra mı, şerre mi gebe olduğunu,
Niçini, nedeni, nasılı üstad kadar müdellel ortaya koyan ikinci bir lider bulamazsınız.
İktidar gibi ısmarlama muhalefet CHP'nin sayın Baykal'ı iki yılda ne yaptı diye bir soru sorsalar, cevap olarak; "başınıza CHP kadar taş düşsün" sözünden başka bir şey hatırlar mısınız?
Parti içi muhalefet hariç. Haklarını yememek lazım, onu çok güzel yapıyorlar.
Bir başka şey daha yapıyor muhalif CHP, Tayyip bey ne zaman Hıristiyan değerlerine sahip çıkıyor, ne zaman kilise havra açıyor, hemen bir CHP'li genel başkan yardımcısı Tayyip beyi ve AKP'yi "şeriatçı" ilan ediyor.
Olur ya, Anadolu Müslüman'ı işin farkına varır.
Çağlayan konuşmasında üstad Türkiye gerçeklerini sıraladı.
Ülkemizin tam bir kuşatılmışlık hali yaşadığını,
AB'nin bir limonî yalan olduğunu,
ABD'nin hedef tahtasında Türkiye'nin olduğunu,
Bu konuda her türlü alt yapının hazırlandığını,
AKP iktidarının da bunun için oluşturulduğunu delilleriyle anlattı.
Siirtlilerin pankartında çok hoş bir cümle vardı.
"Enişteyi değil seni istiyoruz üstad!"
Çağlayan'da sadece yerde değil, gökte de güzel bir hava vardı.
3 Kasım seçimlerinde aynı hali Ankara/Tandoğan'da da yaşamıştık.
Üstad'ın konuşması boyunca dinlenmeye, belki de dinlemeye koyulmuştu yağmur yüklü bulutlar.
Çağlayan Meydanı'nı dolduran o mahşeri kalabalığın diğerlerinden bir başka önemli farkı daha vardı; hiçbir maddi hesap, dünyevi bir beklenti içinde olmamak.
Bu anlayan için çok önemli bir farktır.
İdeallerini menfaatlerin oluşturduğu kişiler bunu anlamayabilir.
Sağ olun, var olun üstad.
Allah sizi başımızdan eksik etmesin.
Bu millete baş eylesin.
Milletin buna ihtiyacı var.
Milletin son umudu sizsiniz.
Üç buçuk yıllık iktidarları döneminde önlerine konan AB kararlarını bir bir imzalayıp, sonra da "AB'yi istemezük" diyenler; neredeyse beşikte ele alıp yetiştirdikleri gençlerle ülkeyi bugünkü hale getirenler, hala nasıl bir şeyler söyleyebiliyor?
Hem sonra bu millete ne verebilir!?
On binler tek ses, tek yürek, tek heyecanla, "AB'ye ve ABD'ye hayır, tek çare Bağımsız Türkiye" diye haykırıyordu o meydanda.
Vatan sevdalısı olan için kar, soğuk, yağmur, çamur ne ki!
Vatan için, millet için, mukaddes değerlere sahip çıkmak için mazeret mi olur, engel mi kalır?
Miting bir test mahiyetindeydi.
Kim soğuğa, yağmura, kara takılıp kalacak, kim ortamı güllük gülistanlık görecek? Gördü bile arkadaşlar, her yanı güllük-gülistanlık.
Türk bayrağı ve BTP bayrağı güllük-gülistanlık yapmıştı meydanı.
Vatan-millet sevdalısı olana yakışan da o idi zaten.
Bayrağını kapan koştu Çağlayan'a.
Coştukça coştu meydandakiler.
Yaptığı tarihi konuşmayla asıl coşturdu kalabalığı üstad.
Kimi zaman coştu, kimi zaman hüzünlendi, kimi zaman duygulandı konuşmayı dinleyenler.
Ama tamamı umut dolmuştu, yarın için, gelecek için.
Kendileri için, çocukları için, torunları için.
Üstad, II. Olağan Kongre'de olduğu gibi, müthiş konuştu.
Önce ülkenin halini anlattı.
Sonra, böyle devam ederse, hangi bela ve musibetlerin bizi kuşatacağının altını çizdi.
Bununla bırakmadı.
Kaçınılmaz akıbeti nasıl hayra ve rahmete çevrilebileceğini bir bir sıraladı.
Üstadın diğer topyekünden farkı da işte bu.
Felaketin gelmekte olduğunu delilleriyle anlatıyor.
Sizin anlayacağınız, tellal değil, delil.
İyinin niye iyi olduğunu,
Kötünün neden kötü olduğunu,
Gidişin hayra mı, şerre mi gebe olduğunu,
Niçini, nedeni, nasılı üstad kadar müdellel ortaya koyan ikinci bir lider bulamazsınız.
İktidar gibi ısmarlama muhalefet CHP'nin sayın Baykal'ı iki yılda ne yaptı diye bir soru sorsalar, cevap olarak; "başınıza CHP kadar taş düşsün" sözünden başka bir şey hatırlar mısınız?
Parti içi muhalefet hariç. Haklarını yememek lazım, onu çok güzel yapıyorlar.
Bir başka şey daha yapıyor muhalif CHP, Tayyip bey ne zaman Hıristiyan değerlerine sahip çıkıyor, ne zaman kilise havra açıyor, hemen bir CHP'li genel başkan yardımcısı Tayyip beyi ve AKP'yi "şeriatçı" ilan ediyor.
Olur ya, Anadolu Müslüman'ı işin farkına varır.
Çağlayan konuşmasında üstad Türkiye gerçeklerini sıraladı.
Ülkemizin tam bir kuşatılmışlık hali yaşadığını,
AB'nin bir limonî yalan olduğunu,
ABD'nin hedef tahtasında Türkiye'nin olduğunu,
Bu konuda her türlü alt yapının hazırlandığını,
AKP iktidarının da bunun için oluşturulduğunu delilleriyle anlattı.
Siirtlilerin pankartında çok hoş bir cümle vardı.
"Enişteyi değil seni istiyoruz üstad!"
Çağlayan'da sadece yerde değil, gökte de güzel bir hava vardı.
3 Kasım seçimlerinde aynı hali Ankara/Tandoğan'da da yaşamıştık.
Üstad'ın konuşması boyunca dinlenmeye, belki de dinlemeye koyulmuştu yağmur yüklü bulutlar.
Çağlayan Meydanı'nı dolduran o mahşeri kalabalığın diğerlerinden bir başka önemli farkı daha vardı; hiçbir maddi hesap, dünyevi bir beklenti içinde olmamak.
Bu anlayan için çok önemli bir farktır.
İdeallerini menfaatlerin oluşturduğu kişiler bunu anlamayabilir.
Sağ olun, var olun üstad.
Allah sizi başımızdan eksik etmesin.
Bu millete baş eylesin.
Milletin buna ihtiyacı var.
Milletin son umudu sizsiniz.
Üç buçuk yıllık iktidarları döneminde önlerine konan AB kararlarını bir bir imzalayıp, sonra da "AB'yi istemezük" diyenler; neredeyse beşikte ele alıp yetiştirdikleri gençlerle ülkeyi bugünkü hale getirenler, hala nasıl bir şeyler söyleyebiliyor?
Hem sonra bu millete ne verebilir!?
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024