Çin-Japonya arasında sıcak gerilim
Çin jetinin Japon uçağına radar kilitlemesi yeni bir kriz doğurdu. Son olaylar, Çin ve Japonya arasındaki ilişkileri yeni bir kırılma noktasına taşıdı
08.12.2025 12:19:00
Eyüp Kabil
Eyüp Kabil





Uzak Doğu, son yıllarda jeopolitik gerilimlerin odağı haline gelmiş durumda. Son olaylar, Çin ve Japonya arasındaki ilişkileri yeni bir kırılma noktasına taşıdı.
Çin askeri jetinin Japon uçaklarına radar kilitlemesi, Tokyo'nun sert protestosuna yol açtı ve bölgedeki istikrarsızlığı derinleştirdi. Küresel güç dengelerinin değiştiği bir dönemde, bu tür olaylar sadece iki ülkeyi değil, tüm Pasifik bölgesini etkileyebilir.
Çin ve Japonya arasındaki gerilim, II. Dünya Savaşı'ndan kalan tarihi yaralarla besleniyor. Senkaku/Diaoyu Adaları gibi tartışmalı bölgeler, her iki ülkenin egemenlik iddialarını çatıştırıyor.
Çin'in Güney Çin Denizi'ndeki genişleme politikaları, Japonya'nın ABD ile ittifakını güçlendirmesine neden oldu. 2020'lerden itibaren Çin'in askeri modernizasyonu, Japonya'yı savunma harcamalarını artırmaya itti.
Tokyo, 2023'te savunma bütçesini rekor seviyeye çıkardı ve ABD-Japonya-Güney Kore üçlü ittifakını pekiştirdi. Bu arka plan, radar kilitleme gibi olayları sıradan bir askeri manevra olmaktan çıkarıyor; bunlar, daha büyük bir güç mücadelesinin parçası.
Radar kilitleme olayı
Çin Halk Kurtuluş Ordusu'na ait bir jet, Japon Hava Öz Savunma Kuvvetleri uçağına radar kilitlemesi yaptı. Bu, uluslararası hava sahasında nadir görülen bir provokasyon olarak nitelendirildi. Japonya Savunma Bakanlığı, olayı "tehlikeli ve sorumsuz" diye kınadı ve Pekin'e resmi protesto notası gönderdi. Çin tarafı ise bunu rutin bir eğitim faaliyeti olarak savundu, ancak uzmanlar bunun Tayvan çevresindeki gerilimlerle bağlantılı olabileceğini belirtiyor.
Benzer olaylar 2024'te de yaşanmıştı, ancak bu seferki, ABD'nin yeni yönetiminin Asya-Pasifik stratejisini test ediyor gibi görünüyor. Trump yönetiminin Çin'e karşı sert tutumu, Japonya'yı cesaretlendirmiş olabilir. Uluslararası toplum, Birleşmiş Milletler ve ASEAN gibi platformlarda konuyu gündeme taşıdı, ancak somut bir adım atılmadı.
Ekonomik ve güvenlik boyutları
Bu gerilim, ekonomik açıdan büyük riskler taşıyor. Çin ve Japonya, dünyanın en büyük ekonomilerinden ikisi; ticaret hacimleri milyarlarca doları buluyor. Olası bir çatışma, küresel tedarik zincirlerini bozabilir, özellikle yarı iletken ve otomobil sektörlerini etkileyebilir.
Güvenlik açısından ise, ABD'nin Japonya'ya verdiği destek, Çin'i Rusya ile daha yakın işbirliğine itebilir. Tayvan sorunuyla birleşince, Doğu Asya'da bir "soğuk savaş" senaryosu gündeme geliyor. Ayrıca, çevre ülkeler gibi Güney Kore ve Filipinler, taraf seçme baskısı altında kalabilir. İklim değişikliği gibi küresel sorunlar da bu gerilimden etkileniyor; işbirliği fırsatları azalıyor.
Diplomatik girişimler kritik önemde
Önümüzdeki aylarda, diplomatik girişimler kritik önem taşıyacak. Japonya'nın ABD ile yapacağı zirveler, Çin'in tepkisini şekillendirebilir. Eğer Pekin, askeri tatbikatlarını artırır ve ada iddialarını sertleştirirse, gerilim tırmanabilir.
Öte yandan, ekonomik karşılıklı bağımlılık, tarafları masaya oturtabilir. Uzmanlar, bir "güvenlik diyaloğu" mekanizması öneriyor. Ancak, milliyetçi iç politikalar her iki ülkede de uzlaşmayı zorlaştırıyor. 2026'ya girerken, bu gerilim Pasifik'in geleceğini belirleyecek bir test olacak.
Sonuç olarak, Çin-Japonya gerilimi, sadece bölgesel bir mesele değil; küresel güç dengelerini etkileyen bir dinamik. Tarafların rasyonel davranması, barışçıl bir çözümü mümkün kılabilir, aksi takdirde dünya yeni bir krizle karşı karşıya kalabilir. Bu olay, uluslararası ilişkilerde diyalogun önemini bir kez daha hatırlatıyor.
Çin askeri jetinin Japon uçaklarına radar kilitlemesi, Tokyo'nun sert protestosuna yol açtı ve bölgedeki istikrarsızlığı derinleştirdi. Küresel güç dengelerinin değiştiği bir dönemde, bu tür olaylar sadece iki ülkeyi değil, tüm Pasifik bölgesini etkileyebilir.
Çin ve Japonya arasındaki gerilim, II. Dünya Savaşı'ndan kalan tarihi yaralarla besleniyor. Senkaku/Diaoyu Adaları gibi tartışmalı bölgeler, her iki ülkenin egemenlik iddialarını çatıştırıyor.
Çin'in Güney Çin Denizi'ndeki genişleme politikaları, Japonya'nın ABD ile ittifakını güçlendirmesine neden oldu. 2020'lerden itibaren Çin'in askeri modernizasyonu, Japonya'yı savunma harcamalarını artırmaya itti.
Tokyo, 2023'te savunma bütçesini rekor seviyeye çıkardı ve ABD-Japonya-Güney Kore üçlü ittifakını pekiştirdi. Bu arka plan, radar kilitleme gibi olayları sıradan bir askeri manevra olmaktan çıkarıyor; bunlar, daha büyük bir güç mücadelesinin parçası.
Radar kilitleme olayı
Çin Halk Kurtuluş Ordusu'na ait bir jet, Japon Hava Öz Savunma Kuvvetleri uçağına radar kilitlemesi yaptı. Bu, uluslararası hava sahasında nadir görülen bir provokasyon olarak nitelendirildi. Japonya Savunma Bakanlığı, olayı "tehlikeli ve sorumsuz" diye kınadı ve Pekin'e resmi protesto notası gönderdi. Çin tarafı ise bunu rutin bir eğitim faaliyeti olarak savundu, ancak uzmanlar bunun Tayvan çevresindeki gerilimlerle bağlantılı olabileceğini belirtiyor.
Benzer olaylar 2024'te de yaşanmıştı, ancak bu seferki, ABD'nin yeni yönetiminin Asya-Pasifik stratejisini test ediyor gibi görünüyor. Trump yönetiminin Çin'e karşı sert tutumu, Japonya'yı cesaretlendirmiş olabilir. Uluslararası toplum, Birleşmiş Milletler ve ASEAN gibi platformlarda konuyu gündeme taşıdı, ancak somut bir adım atılmadı.
Ekonomik ve güvenlik boyutları
Bu gerilim, ekonomik açıdan büyük riskler taşıyor. Çin ve Japonya, dünyanın en büyük ekonomilerinden ikisi; ticaret hacimleri milyarlarca doları buluyor. Olası bir çatışma, küresel tedarik zincirlerini bozabilir, özellikle yarı iletken ve otomobil sektörlerini etkileyebilir.
Güvenlik açısından ise, ABD'nin Japonya'ya verdiği destek, Çin'i Rusya ile daha yakın işbirliğine itebilir. Tayvan sorunuyla birleşince, Doğu Asya'da bir "soğuk savaş" senaryosu gündeme geliyor. Ayrıca, çevre ülkeler gibi Güney Kore ve Filipinler, taraf seçme baskısı altında kalabilir. İklim değişikliği gibi küresel sorunlar da bu gerilimden etkileniyor; işbirliği fırsatları azalıyor.
Diplomatik girişimler kritik önemde
Önümüzdeki aylarda, diplomatik girişimler kritik önem taşıyacak. Japonya'nın ABD ile yapacağı zirveler, Çin'in tepkisini şekillendirebilir. Eğer Pekin, askeri tatbikatlarını artırır ve ada iddialarını sertleştirirse, gerilim tırmanabilir.
Öte yandan, ekonomik karşılıklı bağımlılık, tarafları masaya oturtabilir. Uzmanlar, bir "güvenlik diyaloğu" mekanizması öneriyor. Ancak, milliyetçi iç politikalar her iki ülkede de uzlaşmayı zorlaştırıyor. 2026'ya girerken, bu gerilim Pasifik'in geleceğini belirleyecek bir test olacak.
Sonuç olarak, Çin-Japonya gerilimi, sadece bölgesel bir mesele değil; küresel güç dengelerini etkileyen bir dinamik. Tarafların rasyonel davranması, barışçıl bir çözümü mümkün kılabilir, aksi takdirde dünya yeni bir krizle karşı karşıya kalabilir. Bu olay, uluslararası ilişkilerde diyalogun önemini bir kez daha hatırlatıyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.













































































