İstanbul Sözleşmesinden çekilme kararı alan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, tek başına, tek taraflı bir irade beyanı ile uluslararası bir sözleşmeyi feshetme yetkisine sahip değildir.
"Fesih" yanlış sözcüktür. Doğrusu, sözleşmeden çıkmaktır, çekilmektir. Uluslararası sözleşmeler, imzacı devletlerden biri tarafından feshedilemez. Sözleşmeyle bağlı kalmak istemeyen devlet, imzasını geri çekebilir. Ancak sözleşme diğer imzacı devletler bakımından varlığını ve geçerliliğini sürdürür.
Cumhurbaşkanı aldığı kararla sözleşmeden çekildiğimizi Resmi Gazete'de yayınlarken, gündemde dönen "İstanbul Sözleşmesi feshedildi" deyimi, yanlış yaklaşımdır.
Kavramsal hatayı geçtik… İşin hukuksal boyutu daha vahimdir.
Erdoğan'ın kararının adını koyalım derken en yakın şekil, CBK (Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi) ise de; hayır, değil! Zira Resmi Gazete'de yer alan metnin başlığı "Cumhurbaşkanı Kararı" diyeceksiniz ki, karar olsa, kararname olsa ne değişir? Hukuk açısından çok şey değişir.
Kararname olursa, bunun iptali için doğrudan AYM'de (Anayasa Mahkemesi) 60 gün içinde dava açılabilir. Bu davayı açabilecek olanlar: iktidar partisi, 2.Büyük parti (anamuhalefet partisi), Meclis üye tamsayısının 1/5 tutarındaki milletvekilleri. İktidarın bu davayı açması mümkün görünmediğine göre diğer şıklar geçerli olurdu (Anayasa/m.150). Ancak ortada CBK yok Cumhurbaşkanı kararı var. Karar olunca da, doğrudan iptal davası açılamaz. İzlenecek yol, Anayasa'nın 152.maddesine göre dolaylı, yani itiraz yoluyla iptal davasıdır. Önce, 60 gün içinde Danıştay'da Cumhurbaşkanı Kararının iptali davası açılacak ve bu davada dava konusu "fesih" kararının dayandığı 9 sayılı CBK'nın 3.maddesinin anayasaya aykırılığı öne sürülerek dava dosyasının AYM'ye gönderilmesi istenecek. Danıştay bu istemi kabul ederse AYM'de itiraz yoluyla dava açılmış olacak. Danıştay kabul etmezse, bir uzun yol AYM'den Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) kadar uzayıp gider.
CBK konusunu biraz açalım… Cumhurbaşkanı Erdoğan sözleşmeden çekilme kararını, 9 sayılı CBK'nın 3.maddesine dayanarak almıştır. Bu maddeye göre Cumhurbaşkanı uluslararası sözleşmelerin uygulama alanını belirleme, maddelerin kaldırılması konusunda karar alma yetkisine sahiptir. Görülüyor ki, Cumhurbaşkanı kendi kendini yetkili kılmıştır.
Oysa, Anayasa'nın 6.maddesine göre, hiç kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz.
Anayasa'nın 90.maddesine göre, uluslararası sözleşmelerin kabulü TBMM'nin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır. İstanbul Sözleşmesi, anılan 90.maddeye göre Meclis tarafından 6284 sayılı yasa ile onaylanmıştır.
Kamu hukukunda yetki ve usulde paralellik ilkesi vardır. Yani bir işlem nasıl yapılmışsa aynı şekilde kaldırılır ya da değiştirilir. Olayımızda İstanbul Sözleşmesi TBMM tarafından onaylanmıştır. Bu sözleşmeden çıkılması da aynı yoldan yani Meclisin kabul edeceği yasayla olur. Bunun yolu, ne CBK'dır, ne de CB Kararıdır.
Cumhurbaşkanının TBMM'nin yerine geçerek karar alması yasama yetkisinin gasp edilmesidir.
Anayasa'nın 104.maddesine göre Cumhurbaşkanı, temel hak ve ödevler konusunda, münhasıran kanunla düzenlenmesi gereken konularda CBK çıkaramaz.
Anayasa'nın 13.maddesine göre, temel hak ve özgürlüklerin sınırlanması ancak yasayla olabilir.
İstanbul Sözleşmesine konu olan haklar kadınların yılların çaba ve birikimi sonucunda kazanılmış temel haklarının korunmasıyla ilgilidir.
Erdoğan'ın İstanbul Sözleşmesiyle ilgili kararı ancak yasa konusudur. Bu konu da yasama organının yetki ve tasarrufundadır.
Hukukta Arapça kökenli bir deyim vardır: Keen-lem-yekûn. Anlamı, sanki yokmuş, hiç olmamış gibi…
Hukukun temel ilkeleri karşısında ve anayasal düzlemde bir yere oturtulamayan Cumhurbaşkanı kararı yok hükmündedir.
AKP iktidarı İstanbul Sözleşmesi'ni Türkiye adına 11 Mayıs 2011'de ilk imzalayan, 14 Mart 2012'de onaylayan, 1 Ağustos 2014 tarihinde de yürürlüğe koyan, bunu davul zurnalarla kutlayan yönetim olarak dünya âleme duyurarak övünürken şimdi niye yangından mal kaçırır gibi, gecenin karanlığında, sabaha karşı alınan kararla sözleşmeden dönmüştür.
İşin bu tarafı da hukuku değil, iktidarın yol ayrımında etik duruşunu ilgilendirir.
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023