Tarih 23 Ağustos 2011.
İstanbul'da Suriye Ulusal Konseyi ( SUK) kuruldu.
ABD tarafından kurdurulan SUK'u Suriye'nin resmi temsilcisi olarak tanıyan ilk ülkelerden biri Türkiye oldu.
3-5 Suriye kaçkınından oluşan konsey Türkiye'de üstlendi.
Özgür Suriye Ordusu denen çete de silahlı güçleri oldu. Onun merkezi de Türkiye'ye kuruldu.
Görevleri Suriye'de devam eden isyan dalgasını yönetmek ve tıpkı Libya'da olduğu gibi ABD adına devrim yapıp iktidarı ele geçirmekti.
Böylece Büyük Ortadoğu Projesinde bir kale daha ele geçirilecekti, İslam coğrafyasının topyekun işgalinde çok önemli bir adım daha atılacaktı.
Ancak başaramadılar!
Oysa her türlü destekleri vardı.
Batı'dan silah ve para, ABD uydusu bazı bölge ülkelerinden de militan desteği alıyorlardı.
Gelinen noktada işler sarpa sardı. Arap baharı onlar için Arap saçına döndü. ABD yenilgiyi kabul etmek zorunda kaldı, başarısızlığı itiraf etti.
ABD Dışişleri Bakanı Hlary Clinton şuana kadar yere göğe sığdıramadığı muhalifleri topa tuttu, SUK'un feshedilmesini istedi.
İşin bu noktaya geleceğininin işaretleri aylar öncesinden görülmeye başlanmıştı.
Clinton'un açıklaması malumun ilamı niteliğinde.
Görünen o ki ABD, başkanlık seçiminden sonra yeni bir strateji belirleyecek.
Benim asıl merak ettiğim nokta ise Türkiye'yi yönetenlerin bundan sonra ne yapacağı.
Yazımın başında da ifade etttiğim gibi Türkiye, SUK'u Suriye'nin resmi temsilcisi olarak tanımıştı.
Şimdi Suriye operasyonunun mimarı ABD başarısız bulduğu bu konseyin ipini çekti.
Bakalım bizim stratejik derinlik sahibi Dışişleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu nasıl bir tavır ortaya koyacak?
1 yıl önce baş tacı ettiği SUK'u okyanus ötesinden gelen sinyal üzerine tukaka ilan edecek mi?
Acaba Clinton'a "biz bağımsız bir devlet olarak kendi politikamızı kendimiz belirleriz. Sizin açıklamanız bizi bağlamaz. Biz SUK'u bu haliyle tanımaya devam edeceğiz" diyebilecek mi?
Malumunuz olduğu üzere kendisi dış politikada stratejik derinlik tezinin sahibidir.
Gerçi bu olayda beyfendinin stratejik derinliği pek sığ çıktı ama neyse...
Bir anlamda bu stratejik derinlik meselesinin akıbeti komşularla sıfır sorun hikayesine benzedi.
Davutoğlu'nun stratejisinin en derin olduğu yerde sular ancak topuk boyuna kadar geliyor. Sakın olaki aldanıpta balıklama atlayış yapmayın, Allah muhafaza kafayı gözü dağıtırsınız.
İstanbul'da Suriye Ulusal Konseyi ( SUK) kuruldu.
ABD tarafından kurdurulan SUK'u Suriye'nin resmi temsilcisi olarak tanıyan ilk ülkelerden biri Türkiye oldu.
3-5 Suriye kaçkınından oluşan konsey Türkiye'de üstlendi.
Özgür Suriye Ordusu denen çete de silahlı güçleri oldu. Onun merkezi de Türkiye'ye kuruldu.
Görevleri Suriye'de devam eden isyan dalgasını yönetmek ve tıpkı Libya'da olduğu gibi ABD adına devrim yapıp iktidarı ele geçirmekti.
Böylece Büyük Ortadoğu Projesinde bir kale daha ele geçirilecekti, İslam coğrafyasının topyekun işgalinde çok önemli bir adım daha atılacaktı.
Ancak başaramadılar!
Oysa her türlü destekleri vardı.
Batı'dan silah ve para, ABD uydusu bazı bölge ülkelerinden de militan desteği alıyorlardı.
Gelinen noktada işler sarpa sardı. Arap baharı onlar için Arap saçına döndü. ABD yenilgiyi kabul etmek zorunda kaldı, başarısızlığı itiraf etti.
ABD Dışişleri Bakanı Hlary Clinton şuana kadar yere göğe sığdıramadığı muhalifleri topa tuttu, SUK'un feshedilmesini istedi.
İşin bu noktaya geleceğininin işaretleri aylar öncesinden görülmeye başlanmıştı.
Clinton'un açıklaması malumun ilamı niteliğinde.
Görünen o ki ABD, başkanlık seçiminden sonra yeni bir strateji belirleyecek.
Benim asıl merak ettiğim nokta ise Türkiye'yi yönetenlerin bundan sonra ne yapacağı.
Yazımın başında da ifade etttiğim gibi Türkiye, SUK'u Suriye'nin resmi temsilcisi olarak tanımıştı.
Şimdi Suriye operasyonunun mimarı ABD başarısız bulduğu bu konseyin ipini çekti.
Bakalım bizim stratejik derinlik sahibi Dışişleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu nasıl bir tavır ortaya koyacak?
1 yıl önce baş tacı ettiği SUK'u okyanus ötesinden gelen sinyal üzerine tukaka ilan edecek mi?
Acaba Clinton'a "biz bağımsız bir devlet olarak kendi politikamızı kendimiz belirleriz. Sizin açıklamanız bizi bağlamaz. Biz SUK'u bu haliyle tanımaya devam edeceğiz" diyebilecek mi?
Malumunuz olduğu üzere kendisi dış politikada stratejik derinlik tezinin sahibidir.
Gerçi bu olayda beyfendinin stratejik derinliği pek sığ çıktı ama neyse...
Bir anlamda bu stratejik derinlik meselesinin akıbeti komşularla sıfır sorun hikayesine benzedi.
Davutoğlu'nun stratejisinin en derin olduğu yerde sular ancak topuk boyuna kadar geliyor. Sakın olaki aldanıpta balıklama atlayış yapmayın, Allah muhafaza kafayı gözü dağıtırsınız.
Bayram Coşkun / diğer yazıları
- Rest çekerken verilen tavizlerin söylenmesi / 26.09.2022
- ABD ve AB açlıktan kırılıyor! / 23.09.2022
- Kandırıldık / 19.09.2022
- Gariban Türk’e Survivor gibi memleket / 16.09.2022
- Klasik AKP dış politikası / 12.09.2022
- Akıl tutulması / 05.09.2022
- İslam dünyası! / 18.05.2021
- İftar / 07.05.2021
- Çöküş / 03.05.2021
- Tam kapanma dediysek, mesela yani / 30.04.2021
- ABD ve AB açlıktan kırılıyor! / 23.09.2022
- Kandırıldık / 19.09.2022
- Gariban Türk’e Survivor gibi memleket / 16.09.2022
- Klasik AKP dış politikası / 12.09.2022
- Akıl tutulması / 05.09.2022
- İslam dünyası! / 18.05.2021
- İftar / 07.05.2021
- Çöküş / 03.05.2021
- Tam kapanma dediysek, mesela yani / 30.04.2021