logo
25 NİSAN 2024

Demem o ki, AB ile müzakerelere "taharet musluğu" da eklense

10.04.2007 00:00:00
He bi şeyimize karışan AB'li yetkililere biz de bazı tekliflerde bulunsak, müzakerenin ucu kapanır mı acaba?Bebecanlar ve dadıcanlar darılır mı yoksa?Aşağıda okuyacağınız "tarihi gerçekler" size tuhaf gelebilir.Bu "tarihi gerçekler" diğer gerçekler yanında suyla ak-pak olmuş gerçeklerdir aslında.18. yüz yılda kapı arkalarında icra ettikleri "büyük abdestlerini" sokağa fırlattıkları için Taksim ve çevresinde kiracı olamayan çağdaş Avrupalı, Müslüman seyyahlardan görüp öğrendiği tahareti sadece kendince "modernize" etti o kadar.İnsanın necasetten emin olabileceği alaturka tuvaleti, necasetten pay kapma adına olsa gerek alafrangaya çevirdi.Suyun bir damlasının dolaşmadığı çöl ortasında bile taharetlenmek için kurallar koyan İslam'ı hala çağdaş görmeyen gözlere ne demeli?   Taharet musluğunu kültürüne uyarlayamayan Avrupalının, bugün de bilmem neresinde kaç gram bilmem ne ile dolaştığını söylemek de olumsuz etkiler mi AB ile müzakerelerimizi?Bu müzakere kelimesinin kökü ne acaba?Eğer "müzakere" karşılıklı hatırlatmaysa, bizim de bazı şeyleri karşı tarafa hatırlatmamız gerekmiyor mu?Her neyse.Asıl konuya geçersek.İbadetin sıhhatine mani necasetin ölçüsü şudur fıkıh ilminde;Sıvı ise el ayası kadar bir genişliği aşması, katı ise üç gramdan fazla olması.Kur'an'da ehl-i kitap için kullanılan "necistirler" ifadesi ayrıca dikkate değer.Avrupa'da tuvaletlerde "taharet musluğu" bulundurup bulundurmamak, demokratik hak bağlamında ele alınabilir.Ama "taharet musluksuz" bu ülkelere giden Müslümanların suçu ve günahı ne?Teklif ediyorum.Onlar bizi denetlemeye geldiği gibi, biz de ara sıra gidip onları denetleyelim.Eğer ısrarla "taharet musluğu" karşıtlığını sürdüreceklerse "vize" misali bazı kısıtlamalar uygulayabiliriz onlara.Olmaz mı?Deyip gerçeklere dönelim.  Tarihi GerçeklerBir dahaki sefer ellerinizi yıkarken suyun sıcaklığı tam istediğiniz gibi değilse, eskiden İngiltere'de bu işlerin nasıl yapıldığını düşünün.1500'lü yıllarda, İngiltere'de işler şöyle yapılıyordu:İnsanların çoğu, haziranda evleniyordu. Çünkü, senelik banyolarını Mayıs ayında yapıyorlar; Haziranda henüz çok kötü kokmuyorlardı. Ama yine de kokmaya başladıkları için, gelinler vücutlarından çıkan kokuyu bastırmak amacıyla, ellerinde bir buket çiçek taşıyordu.Banyolar, içi sıcak suyla doldurulmuş büyük bir fıçıdan meydana geliyordu.Evin erkeği, temiz suyla yıkanma imtiyazına sahipti.Ondan sonra,oğulları ve diğer erkekler, daha sonra kadınlar, sonra çocuklar ve en son olarak da bebekler, aynı suda yıkanıyordu. Bu esnada su o kadar kirli hale geliyordu ki içinde gerçekten bir şeyleri kaybetmek mümkündü.İngilizce'deki "Banyo suyuyla birlikte bebeği de atmayın"(Don't throw the baby out with the bath water) deyimi, buradan gelmektedir.Evlerin çatıları, üst üste yığılmış kamıştan yapılıyor; kamışların altında tahta bulunmuyordu. Burası, hayvanların ısınabilecekleri tek yer olduğu için, bütün kediler, köpekler ve diğer küçük hayvanlar (fareler, böcekler) çatıda yaşıyordu. Yağmur yağdığı zaman, çatı kayganlaşıyor ve bazen hayvanlar kayarak çatıdan aşağı düşüyordu. İngilizce'deki "Kedi köpek yağıyor"(It's raining cats and dogs) deyimi buradan gelmektedir.Yukarıdan evin içine düşen şeyleri engelleyecek hiçbir şey yoktu. Böceklerin ve buna benzer nesnelerin yatakların içine düşmesi, büyük bir sıkıntı oluşturuyordu. Etrafında yüksek direkler ve üstünde örtü bulunan İngiliz usulü yataklar, buradan gelmektedir.Zenginlerin ahşaptan yapılmış zeminleri vardı.Bunlar, kışın ıslandığı zaman kayganlaşıyordu.  Bunu önlemek için, yere saman (thresh) seriyorlardı. Kış boyunca saman sermeye devam ediliyordu. Bir zaman geliyordu ki kapı açılınca, saman dışarıya taşıyordu. Buna mani olmak üzere, kapının altına bir tahta parçası konuyordu ki bunun adı "threshold" (saman tutan; Türkçesi "eşik") idi.Yemek pişirme işlemi, her zaman ateşin üzerine asılı durumdaki büyük bir kazanın içinde yapılıyordu. Her gün ateş yakılıyor ve kazana bir şeyler ilave ediliyordu. Çoğu zaman sebze yeniyor; et pek bulunmuyordu.Akşam yahni yenirse, artıklar kazanda bırakılıyor; gece boyunca soğuyan yemek, ertesi gün tekrar ısıtılarak yenmeye devam ediliyordu. Bazen, bu yahni çok uzun süre kazanda kalıyordu. "Bezelye lapası sıcak,bezelye lapası soğuk, kazandaki bezelye lapası dokuz günlük" (Peas porridge hot, peas porridge cold, peas porridge in the pot nine days old) tekerlemesinin menşei budur.Parası olanlar, kalay-kurşun alaşımından yapılmış tabaklar alabiliyordu. Asidi yüksek olan yiyecekler, kurşunu çözerek yemeğe karışmasına sebep oluyor; böylece gıda zehirlenmelerine ve ölüme yol açıyordu. Domatesler,buna sık sık sebep olduğu için, bundan sonraki yaklaşık 400 yıl boyunca, domateslerin zehirli olduğu düşünülmüştü.Çoğu insanın, kalay-kurşun alaşımından yapılmış tabakları yoktu. Onun yerine, tahta tabaklar kullanıyorlardı. Çoğu zaman, bu tabaklar, bayat ekmekten yapılıyordu. Ekmekler, o kadar bayat ve sertti ki uzun zaman kullanılabiliyordu. Bunlar, hiçbir zaman yıkanmadığı için, içinde kurtlar ve küfler oluşuyordu. Kurtlu ve küflü tabaklardan yemek yiyen insanların ağızlarında, "tabak ağzı" (trench mouth) denen hastalık ortaya çıkıyordu.Bira ve viski içmek için, kurşun kadehler kullanılıyordu. Bu bileşim, insanları bazen birkaç gün şuursuz vaziyette tutabiliyordu. Yoldan geçen insanlar, bunların öldüğünü sanıp defnetmek için hazırlık yapıyorlardı.Bunlar, birkaç gün süreyle mutfak masasının üstüne yatırılıyor; aile, etrafına toplanıp yiyip içerek uyanıp uyanmayacağına bakıyordu. Buna, "uyanma" nöbeti deniyordu.İngiltere, eski ve küçük bir yerdi; insanlar, ölülerini gömecek yer bulamamaya başlamıştı. Bunun için, mezarları kazıp tabutları çıkarıyor; kemikleri bir "kemik evi"ne götürüyor ve mezarı yeniden kullanıyorlardı.Tabutlar açıldığında, her 25 tabutun birinde, iç tarafta kazıntı izleri olduğu görüldü. Böylece, insanların diri diri gömüldükleri ortaya çıktı. Buna çözüm olarak, cesetlerin bileklerine bir ip bağlayıp bu ipi tabuttan dışarıya taşıyarak bir çana dolamaya başladılar. Bir kişi, bütün gece boyu mezarlıkta oturup zili dinlerdi. Buna, mezarlık nöbeti (graveyard shift) denirdi.  Bazıları, zil sayesinde kurtulmuş (saved by the bell); bazıları da "ölü zilci" (dead ringer) olurdu.Gerçekler bunlar. Kim demiş tarih sıkıcıdır diye. Kadriye ADAYNasıl?Garip, tuhaf ve acayip değil mi?Temizliği/nezafeti imanın bir parçası ilan ettiği 1400 seneden fazla olan bir dinin, İslam'ın mensupları batı değerleri(!) karşısında utanadursun, vakıa budan çok daha fazla.Ama, neylersin, "izzeti zillette arar" olduktan sonra?
 
Müslim Karabacak / diğer yazıları
Projeyi öğrenciler geliştirdi
8 şiddetindeki depreme dayanıklı
Özel'den 'Çorlu' kararı hakkında açıklama
'Siyasi sorumluluk unutulmamalı'
AK Partili meclis üyesinin dikkat çeken şovu
Başkanın önünde kendini yere attı
Irak'tan atılan adım hakkında MSB'den açıklama
PKK 'yasaklı örgüt' ilan edildi
Çorlu tren kazasının cezaları belli oldu
6 sene sonra karar açıklandı
İYİ Parti'de istifalar devam ediyor
Kongre öncesi üst düzey istifa
Şehirde göz gözü görmüyor
Çöl tozu İzmir'i teslim aldı
57. Alay Vefa Yürüyüşü düzenlendi
Her şey 109 yıl önceki gibi
31 Mart sonrası anketi
CHP yine birinci parti mi?
14 yaşındaki katil zanlısı tutuklandı
4 yaşındaki Sultan vahşice öldürüldü
Kınalı kuzular dedelerinin yolunda yürüdü
"Dedeciğim ben geldim"
Atatürk'ün Anzak annelerine yazdığı mektup okundu
Anzak Koyu'nda Şafak Ayini
Polisin alkollü sürücü ile imtihanı
44. seferde üflemeyi başardı
' Saray'la müzakere edilmez, mücadele edilir'
Zamanlaması manidar uyarı
Kameranın âlâsı üretildi
Ambargolar ASELSAN'ı kamçıladı
Projeyi öğrenciler geliştirdi
8 şiddetindeki depreme dayanıklı
Özel'den 'Çorlu' kararı hakkında açıklama
'Siyasi sorumluluk unutulmamalı'
AK Partili meclis üyesinin dikkat çeken şovu
Başkanın önünde kendini yere attı
Irak'tan atılan adım hakkında MSB'den açıklama
PKK 'yasaklı örgüt' ilan edildi
Çorlu tren kazasının cezaları belli oldu
6 sene sonra karar açıklandı
İYİ Parti'de istifalar devam ediyor
Kongre öncesi üst düzey istifa
Şehirde göz gözü görmüyor
Çöl tozu İzmir'i teslim aldı
57. Alay Vefa Yürüyüşü düzenlendi
Her şey 109 yıl önceki gibi
31 Mart sonrası anketi
CHP yine birinci parti mi?
14 yaşındaki katil zanlısı tutuklandı
4 yaşındaki Sultan vahşice öldürüldü
Kınalı kuzular dedelerinin yolunda yürüdü
"Dedeciğim ben geldim"
Atatürk'ün Anzak annelerine yazdığı mektup okundu
Anzak Koyu'nda Şafak Ayini
Polisin alkollü sürücü ile imtihanı
44. seferde üflemeyi başardı
' Saray'la müzakere edilmez, mücadele edilir'
Zamanlaması manidar uyarı
Kameranın âlâsı üretildi
Ambargolar ASELSAN'ı kamçıladı
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.