Türkiye hassas bir yere ve çok stratejik mevkiye sahip olan bir ülkedir. Türkiye'nin etrafındaki dengesizliklerle dolu bölgelerinde, Balkanlar, Kafkaslar, Orta Doğu ve Kıbrıs adası yer almaktadır...
Bütün etrafımız, Dünyanın en huzursuz ve en mutsuz halk ve milletleriyle nam salmış bölgelerini oluşturmaktadır. Bunların tam ortasında, ise yarım ada şeklinde, Anadolu, Boğazlar ve Trakya bölgelerimiz yer almaktadır. Etrafı üç denizle sarılmış olan Türkiye, Aynı zamanda bu ülkeleri, Kuzeyle-Güneye ve Doğu ile Batı'ya birleştiren bir köprü görevini de yapmaktadır. Kısacası Türkiyemiz merkezi bir görevi üstlenmiş bulunmaktadır. Onun için Türkiye'deki idari mekanizma çok dengeli olmalı. Etrafındaki dengesizliklere ve çeşitli entrika ve siyasi oyunlara katılmamalıdır!
Buna rağmen Türkiye'deki siyasi ve idari mekanizmalar, bu hassasiyetten çok uzak bir şekilde ülkemizi yönetmektedir. Bu durum ise Türkiye'nin bütünlüğünü ve milli hasletlerimize büyük zarar vermektedir.
Türkiye'nin şu andaki durumu
Ülkemizde devlet politikası hemen hemen yok denecek kadar azdır. Öte yandan, uygulanması gereken acil konularda ki politikalarda, genellikle tam bir politikasızlık hüküm sürmektedir. Ülkemizde ayrıca büyük iç anlaşmazlıklar da dikkat çekmektedir. Bunlar arasında en göze batanları ise şöyle sıralayabiliriz:
1. Devletle hükümet arasında büyük uyuşmazlıklar izlenmektedir.
2. Siyaset-Ordu-Devlet koordinasyonları genellikle aksamaktadır.
3. Siyaset-Ordu-Bürokrasi ve idari sistemde iletişim noksanlıkları izlenmektedir.
4. Hatta hükümetteki bakanlıklar arasında bile bazan büyük tutarsızlıklar görülmektedir.
5. Bakanlar arası doğrudan diyalogla hal edilmesi gereken konular bile önce medyaya, sonra da hedefe yansımaktadır.
Bazan aynı binadaki iki bakan bile, bir diyalog yerine önce medyaya konuşmayı yağlemektedir. Bu konuşma ve iletişim sistemi, zannedersem ilk olarak, rahmetli Özal tarafından ortaya atılmıştı ve hâlâ bu sistem devam ettirilmeye çalışılmaktadır.
Batıda bu konuşma sistemi, daha fazla muhalefetle iktidar arasındaki tenkitler şeklinde olmaktadır! Bizde ise bu durumlara en çok medyada mikrofon karşısında kendini tutamayan kimseler tarafından yapılmaktadır. Ama bu zevatın, bazan çok zor durumlara düştüğü de izlenmektedir. Sonraki tekzipler, düzeltmeler veya özürler genellikle pek faydalı olmamaktadır.
Böylece ortada suni gündemler oluşturulmakta ve halkın dikkati esas konuların dışına çekilmektedir! Öte yandan dünyada ciddi olaylar akıp gitmektedir.
Etrafımızdaki önemli gelişmeler
Balkanlar Türkiye'nin ön bahçesini oluşturmaktadır. Türkiye'nin ilk siyasi, sosyal, kültürel, menfaat ve savunma karakolları balkanlarda olmalıdır. Balkanlardaki olaylar bizi yakından ilgilendirmektedir. Balkanlar üzerinde bazı stratejik düşüncelerimizin olması gerekir. Oraları hiç olaysız kalmamaktadır. Oralarda sırf Müslüman ve Türk oldukları için, yüzbinlerce, hatta milyonlarca soydaşımız ya da dindaşımız, zaman zaman katledilmektedir. Balkanlarda Osmanlıdan sonra sular hiç durulmadı. Oradaki milletler birbirini neredeyse boğazlamaktadır.
Daha doğrusu hakim gruplar (genellikle Hristiyanlar) masumları yok etmektedir. Türk ve Müslümanlara karşı, bazan planlı, bazan ise tamamen kaotik şekilde devam eden bir jenosid -soy kırımı- yürürlüktedir.
Bütün bunlara karşı devletimizin stratejisi nedir! Devlet politikası nedir? Bu ciddi konular karşısında Türkiye artık duyarsız kalamaz ve kalmamalıdır! Zaten kalması da mümkün değildir! Çünkü o zaman sadece olaylara karşı üzülerek bakmamızdan başka, yapacağımız fazla bir şey olmamaktadır.
Balkanlara ağırlığını koymak Türkiye'nin hem tarihi, hem stratejik, hem de siyasi menfaati ve önemi vardır. Bunu hiçbir zaman ihmal etmemelidir.
Bütün etrafımız, Dünyanın en huzursuz ve en mutsuz halk ve milletleriyle nam salmış bölgelerini oluşturmaktadır. Bunların tam ortasında, ise yarım ada şeklinde, Anadolu, Boğazlar ve Trakya bölgelerimiz yer almaktadır. Etrafı üç denizle sarılmış olan Türkiye, Aynı zamanda bu ülkeleri, Kuzeyle-Güneye ve Doğu ile Batı'ya birleştiren bir köprü görevini de yapmaktadır. Kısacası Türkiyemiz merkezi bir görevi üstlenmiş bulunmaktadır. Onun için Türkiye'deki idari mekanizma çok dengeli olmalı. Etrafındaki dengesizliklere ve çeşitli entrika ve siyasi oyunlara katılmamalıdır!
Buna rağmen Türkiye'deki siyasi ve idari mekanizmalar, bu hassasiyetten çok uzak bir şekilde ülkemizi yönetmektedir. Bu durum ise Türkiye'nin bütünlüğünü ve milli hasletlerimize büyük zarar vermektedir.
Türkiye'nin şu andaki durumu
Ülkemizde devlet politikası hemen hemen yok denecek kadar azdır. Öte yandan, uygulanması gereken acil konularda ki politikalarda, genellikle tam bir politikasızlık hüküm sürmektedir. Ülkemizde ayrıca büyük iç anlaşmazlıklar da dikkat çekmektedir. Bunlar arasında en göze batanları ise şöyle sıralayabiliriz:
1. Devletle hükümet arasında büyük uyuşmazlıklar izlenmektedir.
2. Siyaset-Ordu-Devlet koordinasyonları genellikle aksamaktadır.
3. Siyaset-Ordu-Bürokrasi ve idari sistemde iletişim noksanlıkları izlenmektedir.
4. Hatta hükümetteki bakanlıklar arasında bile bazan büyük tutarsızlıklar görülmektedir.
5. Bakanlar arası doğrudan diyalogla hal edilmesi gereken konular bile önce medyaya, sonra da hedefe yansımaktadır.
Bazan aynı binadaki iki bakan bile, bir diyalog yerine önce medyaya konuşmayı yağlemektedir. Bu konuşma ve iletişim sistemi, zannedersem ilk olarak, rahmetli Özal tarafından ortaya atılmıştı ve hâlâ bu sistem devam ettirilmeye çalışılmaktadır.
Batıda bu konuşma sistemi, daha fazla muhalefetle iktidar arasındaki tenkitler şeklinde olmaktadır! Bizde ise bu durumlara en çok medyada mikrofon karşısında kendini tutamayan kimseler tarafından yapılmaktadır. Ama bu zevatın, bazan çok zor durumlara düştüğü de izlenmektedir. Sonraki tekzipler, düzeltmeler veya özürler genellikle pek faydalı olmamaktadır.
Böylece ortada suni gündemler oluşturulmakta ve halkın dikkati esas konuların dışına çekilmektedir! Öte yandan dünyada ciddi olaylar akıp gitmektedir.
Etrafımızdaki önemli gelişmeler
Balkanlar Türkiye'nin ön bahçesini oluşturmaktadır. Türkiye'nin ilk siyasi, sosyal, kültürel, menfaat ve savunma karakolları balkanlarda olmalıdır. Balkanlardaki olaylar bizi yakından ilgilendirmektedir. Balkanlar üzerinde bazı stratejik düşüncelerimizin olması gerekir. Oraları hiç olaysız kalmamaktadır. Oralarda sırf Müslüman ve Türk oldukları için, yüzbinlerce, hatta milyonlarca soydaşımız ya da dindaşımız, zaman zaman katledilmektedir. Balkanlarda Osmanlıdan sonra sular hiç durulmadı. Oradaki milletler birbirini neredeyse boğazlamaktadır.
Daha doğrusu hakim gruplar (genellikle Hristiyanlar) masumları yok etmektedir. Türk ve Müslümanlara karşı, bazan planlı, bazan ise tamamen kaotik şekilde devam eden bir jenosid -soy kırımı- yürürlüktedir.
Bütün bunlara karşı devletimizin stratejisi nedir! Devlet politikası nedir? Bu ciddi konular karşısında Türkiye artık duyarsız kalamaz ve kalmamalıdır! Zaten kalması da mümkün değildir! Çünkü o zaman sadece olaylara karşı üzülerek bakmamızdan başka, yapacağımız fazla bir şey olmamaktadır.
Balkanlara ağırlığını koymak Türkiye'nin hem tarihi, hem stratejik, hem de siyasi menfaati ve önemi vardır. Bunu hiçbir zaman ihmal etmemelidir.
Prof. Dr. Cahit Babuna / diğer yazıları
- Batı kültüründe toplumsal çöküş -2- / 22.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006