Milliyet'ten Hurşit Güneş "şeytanın avukatlığına" soyunmuş ve 3 Ekim'de Türkiye'ye karşı olumsuz bir karar çıkması durumunda ekonominin hali pür melalinin ne olacağını irdelemiş. 3 Ekim ters giderse herkesin iyi gidiyor dediği ekonomi bir anda tepetaklak oluyor. Hazine, maliye ve hükümet oturup seyretmekten başka birşey yapamıyor. Böyle olacağını yıllardır söylüyoruz ama dinleyen yok Yurtiçindeki genel hava 3 Ekim tarihinde AB ile müzakerelerin başlayacağı yönünde. Gerek hükümet, gerek çoğu meslektaşımız bu kanıda. Mesela Devlet Bakanı Ali Babacan Fransa ve Avusturya gibi ülkelerdeki politikacıların olumsuz açıklamalarını tribünlere mesaj olarak niteliyor, teknik ve hukuki açıdan sorun görmüyor. Ancak yurtdışındaki hava biraz farklı. Örneğin, hafta sonu The Economist dergisi Türkiye'nin epeyce zorlukla karşılaşacağını yazıyordu. Zorluklar oluşabilir. Ama baştan belirtelim, 17 Aralık'tan sonra Türkiye'ye "hayır" demek pek mümkün değil. Bununla beraber, B planını, yani işlerin çapraza girme olasılığını da, hesaba katmakta yarar var. Yani diyelim ki, ters bir gelişmeyle karşılaştık ve müzakereler gecikti. Mali piyasalar müthiş ölçüde etkilenecektir. Bu durumda ne yapılabilir?Hafta sonu ekonomi yönetimiyle yaptığımız toplantıda böylesi bir çalkantının geçici olacağı vurgulanmıştı. Ekonomi yönetimi bu çalkantının bir süre sonra, tıpkı 1 Mart 2003'te Meclis'te reddedilen tezkerede olduğu gibi, yatışacağını savundu. Kaldı ki, gerekli hazırlıkların da yapıldığı belirtildi. Karışıklık fazla olurBöylesi bir durumda önce sıcak para ülkeyi terk etmeye kalkacaktır. Üstelik bu rakam öncekilere hiç benzemeyecektir. Çünkü 2003 yılı başında ekonomide sıcak para 15 milyar dolar kadarken, şimdi 45 milyar doların üzerine çıktı. Gerçi dalgalı kur nedeniyle bu çıkış kolay olmasa da, yine de ortalık çok karışacaktır. Tek olumlu fark, o zamana göre ekonominin daha güçlü ve istikrarlı olması. Daha sonra bunu yerli yatırımcılar izleyecektir. Borsa ciddi biçimde aşağıya inerken, bono faizleri yukarı gidecek, tabii kur da yukarı hareket edecektir. Kurun ve faizin yukarı hareketinin artan petrol fiyatıyla beraber çok olumsuz etkileri olabilir. Faiz finans maliyetini, kur da tüm ithalat maliyetini etkileyecektir. Bu da daralma eğilimindeki bir ekonominin daha derin bir durgunluğa gömülmesine neden olabilir. Ekonomi yönetimi 3 Ekim'deki bir tersliği 1 Mart tezkeresine benzetmesi bir başka yönden de hatalı. Reddedilen tezkere aynı zamanda Türkiye'yi bir sınır savaşından alıkoymuştu. Ardından da AB sürecinin getirdiği olumlu havayla müthiş bir sıcak para akışı yaşanmıştı. Oysa 3 Ekim ters giderse piyasaların satın alacağı olumlu bir beklenti yok. Yapılabilecek pek bir şey yokPeki, ne yapılabilir? Merkez Bankası faizi çıkarsa, durgunluk derinleşir. Düşürse, çıkış hızlanır, kur daha da yükselir. Başkan Yardımcısı piyasaya döviz vermeyeceklerini söylediğine göre Merkez Bankası'nın seyretmekten başka bir planı yok. Gelelim Maliye'ye. Maliye sıkı bütçe disiplini uygulamak zorunda. Çünkü borç dinamiği bunu gerektiriyor. Ancak sıkı mali disiplin ortalığı daha da gerecektir. Gelelim Hazine'ye. O da borçlanmaya mecbur. Yani yapılabilecek pek bir şey yok.Bir taraftan sıcak paradan kurtulmak istiyoruz, ancak diğer taraftan da çıkacak diye ödümüz kopuyor! Galiba en iyisi hiç baştan gelmemeleri. Yine de ekleyelim: Biz sadece 3 Ekim için şeytanın avukatlığını yapıyoruz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.