Prof. Dr. Haydar Baş’ın anlatımıyla hayat ve ölüm -4-
Her halde Allah, kulunu uyarıyor. Bu ne demektir? "Ey insan, sakın ha böbürlenme, kafana akıl koy" Allah diyor
24.10.2025 00:04:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Her halde Allah, kulunu uyarıyor. Bu ne demektir? "Ey insan, sakın ha böbürlenme, kafana akıl koy" Allah diyor. Ne buyuruyor; "bu aleminde sonu var. Zaten onun sonuna gerek yok. Senin sonun her gün yüzlerce senin gibi hayat sahibi insan hayatını kaybediyor, niçin hazırlanmıyorsun? Hazırlan, demek istiyor.
Bazıları, Müslümanı anlamak istemiyorlar. Mümin insan geniş ufuklu insandır. Hayata 50-60 veya 70 yıl gibi bir zaman içerisinde bakmaz, onun hayata bakış tarzı sonsuzdur.
Şimdi sonsuz hayatı gözleyen insan mülteci, gerici olabilir mi? Sonsuz hayatı önüne getirip o şekilde hayatını yaşayan bir insan çok akıllı, çok zeki, feraset ehli; yaptığı hesapları çok iyi bilen ve tutturan insandır.
O bakımdan hesap adamı olmak, bence sonsuz hesabı bilmeye bağlıdır. Bu hesabı bilmiyorsak bilelim ki çok yanlış yaparız. Yanlışlarımız çok olur, isabetimiz az olur, kısa mesafelerde hep kendi kendimizi kandırırız, aldatırız.
Zaten Cenabı Hak dünya hayatı için "legibun evlehum" buyuruyor. Oyun ve oyuncaktır. Dikkat edin hatta soruyorlar birbirine sureyi "amme yetesaelune anin nabail azim"
Ne zaman bu büyük gün gelecek ki, herkes ihtilaf ediyorlar. Ne zaman ama mutlak var, "ellezi hum fihi muhtelifun" bu konuda zamanı hususunda ihtilafa düşüyorlar ve Cenab-ı Hak kıyamete yemin ediyor. "La uksimu bil yevmil kıyameh" Kıyamet gününe yemin olsun ki, bu mutlaka vardır. İnsan en değerli şeyler üzerine yemin eder.
Allah da, onun üzerine yemin ederim, çok değerli .Ne için değerli? Çünkü Allah, onunla gücünü ispat edecek. Bütün mahlukatı şimdi o vardır, yoktur diyen o gün görecek.
Muazzam sonsuz Kâinat tabiat ayet-i kerimede Cenabı Hak, insanoğluna "EveIem yeraI insânü ennâ haIaknâhü min nutfetin feizâ hüve hasîmün mübîn"
"Sizi bir damla su pıhtısından, meniden yaratan Rabbinizin bu gücünü görüp de hala mı Onu inkâr ediyorsunuz, yani onun dirilteceğinden şüphe ediyorsunuz."
Biz aklımıza bir bakalım, bir kokmuş su damlası değil mi? Şu damlanın harikalarına bak; düşünüyor, hayal kuruyor, görüyor işitiyor, vehmediyor, tutuyor, uyuyor, kalkıyor, koşuyor, icat ediyor, keşfediyor, yapıyor bir damla su…
Allah Allah! Ne muazzam kabiliyet bu insan! Bunu düşünmez mi? Peki, bu kabiliyet nereden geliyor?
Bu insana, insan sorar; bu kabiliyet nereden geliyor? Eğer tabiattan geliyor, dersek tabiatta bu kabiliyet yok ki, ne işitmesi var, ne görmesi var. Ne düşünmesi var, ne hissetmesi var.
Öyle ya bu kabiliyet onda olmuş olsa o zaman, kendinin de çok daha mükemmel olması lazım ki, belki bunlar bana aittir. Ben biraz daha azını vereyim sana. Ama insan bazen tabiatı da allak bullak ediyor, şekilden şekle sokuyor.
O halde bu güç, bu kuvvet tabiatın değil tabiatı da bu hale, bu vazifeyi veren Allah'dır. Niçin buraya geldik ki? Kısaca şunu anlatmak istiyoruz, bu hâdise mutlaka gerçekleşecek, er veya geç mümin insan bundan çekinmez ve de korkmaz
Kâmil Mümin ölümden korkmaz
O, hesap gününe kendini hazırlar. Korkusu nedir, eyvah, demesinin hikmeti nedir? Neden ben kalın kafalılık yapıyorum da iyi hazırlanmıyorum, demesidir, hükmünün korkusu budur.
Yoksa alem sonu gelecekmiş ölecekmiş! E tabi ölecek. Ölmeyecek mi? Niçin kavuşmak istemesin? Sonra ölüm bir vuslat, sahibine kavuşmak, ondan korkmaz.
Mümin bunlardan korkmaz çekilmez. Korkumuz ne? İyi hazırlanmamak, hazırlanalım işte. Her şeyimizi O'na hazırlanmak için ayarlamamız lazım. Buna göre hayatımızı tayin ve tanzim edersek bilelim ki kazançlıyız.
Günümüzde dikkat edersek bütün suçlar ve başta bazen biz diyoruz ki, Müslüman bir insan olarak yaşasak toplumda bu tip hallerin olması mümkün olmaz.
Neden olmaz? Müslümanlıktaki hikmet nedir? İşte Müslümanlık, insanı ahirete hazırlıyor. İnanç ondaki en büyük unsur inanç hakimiyetidir.
Allah, ona her şeyi soracak, bunu biliyor. Müslüman hiç kimsenin bir kılına dahi zarar vermez, mümin incitemez, hiçbir insan incitmez, bunun hesabını verecek bastığı toprak altındaki karıncanın bile hesabını vereceğine inanan Müslüman, nasıl olur da bir insanın hayatına son verebilir, malını çalabilir, ırzına namusuna tecavüz etme düşüncesinde bulunabilir?
O, kendi dünyasında, hayal dünyasında bile bunları düşünemez. Yani maddi hayatı tertemiz olduğu gibi manevi ufku da çok temizdir. Onun manevi ufkunda son derece mutantan, mütedeyyin bir hayat vardır. Hep onu kurmaya çalışır, alemine de bunun akşam etmek istiyorum bunlar her şeye örnektir.
Şimdi biz bu tip örnekleri göremediğimiz için diyoruz ki herhalde bu insanlar ölümden sonrasına pek inanası gelmiyor ki bu kadar korkunç hadiseler zuhur ediyor.
Öyle ya hiç ölümden sonrasına inanan insan, hırsızlık yapabilir mi, kötülük edebilir mi, yalan konuşabilir mi, başkasına zarar verebilir mi, başkasını rahatsız edebilir mi, insanların arasını açabilir mi, bir canı incitebilir mi? Değil öldürmek…
Ama bunların biz bugün son derece revaçta olduğunu görüyoruz.
Tıpkı cahiliye döneminde olduğu gibi iffettir, hayadır, namustur, fetanettir, ahlaktır, hukuktur hiçbir şey kalmadı . Yani bir karamsarlık tablosu çizmek için bunu söylemek istemiyorum.
Gazetelere bakın, haberleri dinleyin, bunlar her gün görürüz. Ha bunlar niçin var oluyor? Demek ki biz bir şeye çok güçlü inanmıyoruz da, onun için. O da nedir? Ölümden sonra dirilme olaydır.
Eğer buna bir inanabilsek günümüzün bence asıl problemi de bu buna inanabilsek, adam öldürmeyi hüner haline getirmiş insanlar her şeye son verir, tövbe kapısı her tarafı açar. Allah'ın rahmeti sonsuzdur.
Yalan konuşmaz, iftira etmez, dedikodu yapmaz. Senin, benim malıma gelip elini uzatmaz. İnsanların arasını bulur. Huzur ve saadet içinde yaşamaları için onlara imkanlar hazırlamaya çalışır. Bilir ki kazanç budur. Bunun ötesi yalan. Bunu demek, anlatmak istemişiz ve kanaatim da budur.
Biz, millet olarak çok büyük bir millet, inancımız fevkalâde yerindedir. Ancak bunun frekansı bazen gidiyor, bazen geliyor. Bunu her zaman yerinde tutmak gerekir. Zayıflatmayacağız. Bunu yapacağız inşallah. Bunu anlatmak istemişizdir. devam edecek Prof. Dr. Haydar Baş'ın 1994 yılında Mesaj T'V'deki sohbetinden
Bazıları, Müslümanı anlamak istemiyorlar. Mümin insan geniş ufuklu insandır. Hayata 50-60 veya 70 yıl gibi bir zaman içerisinde bakmaz, onun hayata bakış tarzı sonsuzdur.
Şimdi sonsuz hayatı gözleyen insan mülteci, gerici olabilir mi? Sonsuz hayatı önüne getirip o şekilde hayatını yaşayan bir insan çok akıllı, çok zeki, feraset ehli; yaptığı hesapları çok iyi bilen ve tutturan insandır.
O bakımdan hesap adamı olmak, bence sonsuz hesabı bilmeye bağlıdır. Bu hesabı bilmiyorsak bilelim ki çok yanlış yaparız. Yanlışlarımız çok olur, isabetimiz az olur, kısa mesafelerde hep kendi kendimizi kandırırız, aldatırız.
Zaten Cenabı Hak dünya hayatı için "legibun evlehum" buyuruyor. Oyun ve oyuncaktır. Dikkat edin hatta soruyorlar birbirine sureyi "amme yetesaelune anin nabail azim"
Ne zaman bu büyük gün gelecek ki, herkes ihtilaf ediyorlar. Ne zaman ama mutlak var, "ellezi hum fihi muhtelifun" bu konuda zamanı hususunda ihtilafa düşüyorlar ve Cenab-ı Hak kıyamete yemin ediyor. "La uksimu bil yevmil kıyameh" Kıyamet gününe yemin olsun ki, bu mutlaka vardır. İnsan en değerli şeyler üzerine yemin eder.
Allah da, onun üzerine yemin ederim, çok değerli .Ne için değerli? Çünkü Allah, onunla gücünü ispat edecek. Bütün mahlukatı şimdi o vardır, yoktur diyen o gün görecek.
Muazzam sonsuz Kâinat tabiat ayet-i kerimede Cenabı Hak, insanoğluna "EveIem yeraI insânü ennâ haIaknâhü min nutfetin feizâ hüve hasîmün mübîn"
"Sizi bir damla su pıhtısından, meniden yaratan Rabbinizin bu gücünü görüp de hala mı Onu inkâr ediyorsunuz, yani onun dirilteceğinden şüphe ediyorsunuz."
Biz aklımıza bir bakalım, bir kokmuş su damlası değil mi? Şu damlanın harikalarına bak; düşünüyor, hayal kuruyor, görüyor işitiyor, vehmediyor, tutuyor, uyuyor, kalkıyor, koşuyor, icat ediyor, keşfediyor, yapıyor bir damla su…
Allah Allah! Ne muazzam kabiliyet bu insan! Bunu düşünmez mi? Peki, bu kabiliyet nereden geliyor?
Bu insana, insan sorar; bu kabiliyet nereden geliyor? Eğer tabiattan geliyor, dersek tabiatta bu kabiliyet yok ki, ne işitmesi var, ne görmesi var. Ne düşünmesi var, ne hissetmesi var.
Öyle ya bu kabiliyet onda olmuş olsa o zaman, kendinin de çok daha mükemmel olması lazım ki, belki bunlar bana aittir. Ben biraz daha azını vereyim sana. Ama insan bazen tabiatı da allak bullak ediyor, şekilden şekle sokuyor.
O halde bu güç, bu kuvvet tabiatın değil tabiatı da bu hale, bu vazifeyi veren Allah'dır. Niçin buraya geldik ki? Kısaca şunu anlatmak istiyoruz, bu hâdise mutlaka gerçekleşecek, er veya geç mümin insan bundan çekinmez ve de korkmaz
Kâmil Mümin ölümden korkmaz
O, hesap gününe kendini hazırlar. Korkusu nedir, eyvah, demesinin hikmeti nedir? Neden ben kalın kafalılık yapıyorum da iyi hazırlanmıyorum, demesidir, hükmünün korkusu budur.
Yoksa alem sonu gelecekmiş ölecekmiş! E tabi ölecek. Ölmeyecek mi? Niçin kavuşmak istemesin? Sonra ölüm bir vuslat, sahibine kavuşmak, ondan korkmaz.
Mümin bunlardan korkmaz çekilmez. Korkumuz ne? İyi hazırlanmamak, hazırlanalım işte. Her şeyimizi O'na hazırlanmak için ayarlamamız lazım. Buna göre hayatımızı tayin ve tanzim edersek bilelim ki kazançlıyız.
Günümüzde dikkat edersek bütün suçlar ve başta bazen biz diyoruz ki, Müslüman bir insan olarak yaşasak toplumda bu tip hallerin olması mümkün olmaz.
Neden olmaz? Müslümanlıktaki hikmet nedir? İşte Müslümanlık, insanı ahirete hazırlıyor. İnanç ondaki en büyük unsur inanç hakimiyetidir.
Allah, ona her şeyi soracak, bunu biliyor. Müslüman hiç kimsenin bir kılına dahi zarar vermez, mümin incitemez, hiçbir insan incitmez, bunun hesabını verecek bastığı toprak altındaki karıncanın bile hesabını vereceğine inanan Müslüman, nasıl olur da bir insanın hayatına son verebilir, malını çalabilir, ırzına namusuna tecavüz etme düşüncesinde bulunabilir?
O, kendi dünyasında, hayal dünyasında bile bunları düşünemez. Yani maddi hayatı tertemiz olduğu gibi manevi ufku da çok temizdir. Onun manevi ufkunda son derece mutantan, mütedeyyin bir hayat vardır. Hep onu kurmaya çalışır, alemine de bunun akşam etmek istiyorum bunlar her şeye örnektir.
Şimdi biz bu tip örnekleri göremediğimiz için diyoruz ki herhalde bu insanlar ölümden sonrasına pek inanası gelmiyor ki bu kadar korkunç hadiseler zuhur ediyor.
Öyle ya hiç ölümden sonrasına inanan insan, hırsızlık yapabilir mi, kötülük edebilir mi, yalan konuşabilir mi, başkasına zarar verebilir mi, başkasını rahatsız edebilir mi, insanların arasını açabilir mi, bir canı incitebilir mi? Değil öldürmek…
Ama bunların biz bugün son derece revaçta olduğunu görüyoruz.
Tıpkı cahiliye döneminde olduğu gibi iffettir, hayadır, namustur, fetanettir, ahlaktır, hukuktur hiçbir şey kalmadı . Yani bir karamsarlık tablosu çizmek için bunu söylemek istemiyorum.
Gazetelere bakın, haberleri dinleyin, bunlar her gün görürüz. Ha bunlar niçin var oluyor? Demek ki biz bir şeye çok güçlü inanmıyoruz da, onun için. O da nedir? Ölümden sonra dirilme olaydır.
Eğer buna bir inanabilsek günümüzün bence asıl problemi de bu buna inanabilsek, adam öldürmeyi hüner haline getirmiş insanlar her şeye son verir, tövbe kapısı her tarafı açar. Allah'ın rahmeti sonsuzdur.
Yalan konuşmaz, iftira etmez, dedikodu yapmaz. Senin, benim malıma gelip elini uzatmaz. İnsanların arasını bulur. Huzur ve saadet içinde yaşamaları için onlara imkanlar hazırlamaya çalışır. Bilir ki kazanç budur. Bunun ötesi yalan. Bunu demek, anlatmak istemişiz ve kanaatim da budur.
Biz, millet olarak çok büyük bir millet, inancımız fevkalâde yerindedir. Ancak bunun frekansı bazen gidiyor, bazen geliyor. Bunu her zaman yerinde tutmak gerekir. Zayıflatmayacağız. Bunu yapacağız inşallah. Bunu anlatmak istemişizdir. devam edecek Prof. Dr. Haydar Baş'ın 1994 yılında Mesaj T'V'deki sohbetinden
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.












































































