Türkiye'de yine bir anda emeğin ve alınterinin devre dışı kaldığı, insanların bir anda büyük kayıplar yaşadığı, bir gecede borçlarının katlanarak arttığı bir dönem yaşanıyor.
Reel, yani üretim-tüketim dengesine bağlı olması gereken ekonomiyi aldılar, sanal ve spekülatif bir zemine oturttular şimdi yukarıdan aşağıya herkes çekiyor.
Malum, önceki gün bir anda dolar 7,30 TL'nin, euro ise 8,60 TL'nin üstüne çıkarak rekor kırmıştı. Yaşanan bu gelişme üzerine Merkez Bankası, piyasaları rahatlatmaya yönelik bir takım açıklamalar yaptı ve doların ateşi az da olsa düşürüldü fakat bu uzun sürmedi.
Dün bu sefer dolar 7,37 TL'nin, euro ise 8,71 TL'nin üstünü görerek rekor tazeledi.
MB Başkanı Murat Uysal ve BDDK Başkanı Mehmet Ali Akben bankacılarla acil toplantı gerçekleştirdi ve yeni fonlama adımlarını anlattılar. Doların ateşi yine biraz azalsa da, yaşanan dalgalanmalar ve belirsizlik ekonomimize büyük darbe vurmaya devam ediyor.
Dolardaki sürekli rekora meyli olan bu sert dalgalamalara, gerek siyasilerimizden, gerekse yurt içinden ve dışından ekonomistlerden birçok değerlendirmeler yapıldı.
Fakat Türkiye ekonomisini gerçek manada gözler önüne seren en anlamlı açıklama Bağımsız Türkiye Partisi'nden (BTP) geldi.
BTP Genel Başkanı hukukçu Hüseyin Baş, sosyal medya hesabından paylaştığı mesajında, "Dolar çıktığı için ülke batmıyor, ülke battığı için dolar çıkıyor" tespitinde bulundu.
Ekonomideki gelişmelere baktığınızda gerçekten de durum bu…
Konu dolar ve euro olduğu için bununla alakalı olan verilere göz atmamız gerekiyor.
Dış ticaret açığımız sürekli artıyor. Öyle bir dış ticaret anlayışımız var ki, ihracat arttıkça dış ticaret açığı ve borcumuz artıyor. Çünkü üretimimiz ve ihracatımız ithalata ve de borca dayalı… Dış ticarete açığına bağlı olarak cari işlemler açığı da sürekli artıyor.
Cari açık bir nebze turizm gelirleriyle azaltılabiliyordu ama turizm neredeyse sıfır olduğu için bu da sağlanamıyor. Sürekli katlanarak artan bütçe açığı da, paramız alınan dolar borç karşılığı basıldığı için, daha fazla dolar borçlanmayı gerektiriyor.
Attığımız her adımda dolar borç almaya ihtiyaç duyuyoruz ama artık o borcu da bulamıyoruz. Bize para satan küresel fonlar Türkiye ekonomisindeki riskleri sayarak verecekleri borç için daha fazla kar (yani faiz getirisi) ve de taviz istiyorlar. Dikkat ederseniz bu son dalgalanmalar yaşanırken küresel fonların temsilcileri ortak bir ağızla, "faizleri artırmalısınız" demeye başladılar. Tefeciliğin kuralı da bu, batana daha fazla faiz bindirilir.
İşin kötü tarafı artık borç da bulunamıyor. Siyasilerimiz Arap sermayesine umut bağlamışlardı ama ABD'nin baskısıyla petrol fiyatlarının baskılanması Arap ülkelerini de perişan etti. Hepsi bütçe açığı veriyorlar ve bugünlerde 490 milyar dolar borç arıyorlar.
Borç arayan hiç size borç verir mi? 1 trilyon doların üzerinde toplam borç bir yana, 1 yıl içinde ödenmesi gereken 170 milyar dolarlık kısa vadeli borç nasıl ödenecek?
Türkiye'de TL'nin değer kaybetmesiyle alakalı Batılı basın yayın organlarında çıkan bazı haberleri de paylaşalım:
Bloomberg:
* Devlet bankalarının müdahalelerine rağmen TL dolar karşısında en düşük seviyeye geldi.
* Türkiye'nin döviz rezervlerinin erimesi ve agresif bir parasal genişleme döngüsüne girilmesi, yabancı sermaye çıkışını körükledi.
* Türkiye, devlet bankaları aracılığıyla dolar satışıyla Türk Lirası'nı desteklemeye çalıştı.
* Muhtemelen yetkililer, faizleri artırmadan önce vatandaşın dolar alımına katı sınırlar koymayı veya bu işlemlere yüksek vergiler getirmeyi deneyecektir.
* Çünkü faiz oranlarını önemli ölçüde artırmak, mevcut stratejinin başarısız olduğunun kabulü anlamına gelecektir.
* Faiz artırımı kaçınılmaz.
Bloomberg, bu yorumları paylaşırken, İngiliz Financial Times de şunları vurguladı:
* Perşembe günü TL, dolar karşısında yüzde 3,6 değer kaybederken borsa da yüzde 5 düştü. Bu, mart ayının ortalarından beri yaşanan en sert düşüş oldu.
* Artık bir şeyler değişmeli. Döviz piyasasına müdahaleler ve lirayı satmayı zorlaştırmak için kullanılan diğer araçlar tükenmiş görünüyor.
* Virüsün turizm üzerindeki yıkıcı etkisi ve zayıf para biriminin ithalat fiyatlarını artırmasıyla kötüleşen döngüde enflasyon 'rahatsız edici derecede sıcak' bir hale geldi.
* Türk yetkililer doları 6.85 TL'nin biraz altına sabitlemek için Haziran ve Temmuz aylarında yoğun çaba sarf etti. MB bunu sağlamak için yılın ilk altı ayında rezervlerinden 65 milyar dolar sattı. Geçen senenin tamamında bu rakam 40 milyar dolardı. Ancak bu savunma giderek zorlaştı.
* Devlet bankaları, lirayı destekleme konusunda geri adım attı. Rezervlerin bittiği bir dönemde ciddi kaynak kaybedeceklerinin farkındalar. Devlet bankaları ciddi şekilde arka planda kaldılar.
* Dolar rezervlerindeki düşüş ve kötüleşen temel, Merkez Bankası'nı lirayı güçlendirmek için faiz artırmaya zorlayabilir.
Dikkat ederseniz, ABD fonları da İngiliz fonları da medya ve basın üzerinden, Türkiye'nin ekonomik durumu gözler önüne serildikten sonra, "faizleri artırın" baskısı yapıyor.
Yaşanan bu tablo açıkça gösteriyor ki, ekonomimiz çökmüş durumda…
Ama küresel fonların dayattığı şeyler bizim için asla bir çözüm olamaz.
Dolar arttığı için çökmüyoruz, ekonomi çöktüğü için dolar artıyor.
BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş mesajının devamında Türkiye'nin ekonomisini kurtaracak "ihtiyaç listesi"ni de açıklıyor: "Milli Ekonomi Modeli, eğitim, demokrasi, özgürlük, israfın son bulması, ve empati kurulması…"
Türkiye ekonomisinin kesin bir değişime ihtiyacı var, dövizin ateşinin düşürülmesi için sağlam bir rüzgara ihtiyaç var; bu değişim Milli Ekonomi Modeli, rüzgar ise BTP rüzgarıdır.
Başka hiçbir çözüm ve rüzgar Türkiye'yi kurtaramaz.
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Rahmet ve bereket ayına ulaştık / 09.03.2024
- Emekliler yılında emekli can çekişiyor / 08.03.2024
- Anketlere aldanmayın! / 06.03.2024
- Türk milleti ‘değişim’ istiyor / 05.03.2024
- 13 bin dolar kişi başı milli gelir nerede? / 02.03.2024