Biz bu yola baş koyduk..!
Avrupa Birliği bizi istemese de bizler onu istiyoruz.
Fırça da atsalar,
Damarımıza da bassalar,
Dışişlerimizi tahrik de etseler,
İçişlerimize çomak da soksalar.
Bu değil mi yapılanlar?
İstenenler bu değilmi AB'den?
Verheugen'den, Prodi'den
***
Yukarıdaki ifadeler kafiyeli gibi görünüp
size şiir havası verdi ise;
Yanılıyorsunuz..
Düpedüz bir düzyazı
Düz bir mantık
***
Şarkılarla,marşlarla altına imza attığımız Birliğin 1963'ten beri takipçisiyiz.
Atamızın izini bırakıp
Verheugenlerin sözlerini, izlerini takip eder olduk.
Ne milliliğimiz kaldı, ne ulusal bakış açımız.
Uluslararası mali ve siyasal destek bulmak ve gelişen dünyada yer edinme uğruna taviz üstüne tavizler verir olduk.
***
Kimileri bunu Türkiye'nin, Türk insanının çıkarına gördü, kimileri buna; "oyun içinde oyun" dedi.
Söylenenler söylendi,
40 yıl doldu,
Türk'ün uğurlu rakamına geldik,
"Oldu da bitti, Kırkbir kere Maşallah" diyemedik.
Hala dışarıdayız, hala o kapıdan girmek istiyoruz.
Onlar istedi biz verdik,
Biz istedik onlar vermedi.
***
Türkiye'nin kafiyeli şiirlere konu olacak nitelikteki AB macerası iki ucu da b..ktan bir kötek.
AB'ye girilmez ise Türkiye için büyük bir felaket olacak...
AB'ye girildiğinde eski durumunuzdan daha iyi olacağınızın garantisi yok...
Kanaatler, öngörüler böyle.
Sizler Türkiye'nin AB'ye girildiğinde güllük gülistanlık olacağını zannediyorsanız yanılıyorsunuz.
***
Avrupa'da değişen bir şey yok
Ekonomik ve mali dengeler açısından Avrupa Birliği ülkeleri büyük açıklar veriyor.
Sosyal ve siyasal dengelerde geniş çatlaklar oluşmuş durumda.
Etnik milliyetçilik körüklenmiş, uyuşturucu kullanımı ve fuhuş artmış, aile düzeni yıkılmış, menfaat ve kar güdüsüne dayalı şirketleşmeler ise tel tel dökülüyor.
Çoğu Birlik uzmanı, Birliğin uzun ömürlü olmayacağı yönünde fikir besliyor.
Bazı AB ülkeleri, kendi aralarında yeni bir ekonomik bloklaşma bile düşünüyor.
Türkiye ise içteki blokları yıka yıka milli duruşundan taviz veriyor.
Türkiye'ye karşı Avrupalı'nın bakışı değişmedi.
Onlar Türkleri hala işgalci olarak görüyor.
Türkiye'yi tanıyanlar Viyana Kuşatması ile Bizans ihtiraslarıyla hatırlıyorlar.
Bizler ise kendimizi tanıma fırsatı bulmadan onların kucağına atlamaya hazırlanıyoruz.
"Biz bu yoldan dönmeyiz" diyerek çıktığımız yoldaki kazaları görmüyor, başımıza gelecekleri düşünmüyoruz.
Döne dolaşa başa gelince yerimizi kaybetmiş olacağımızın farkında mıyız?
Biz bu yola baş koyduk.
Başımız üstüne.
Baaaşüstüne...!
diye diye de küçülüyoruz.
Onlar büyürken biz küçülüyoruz.
Avrupa Birliği bizi istemese de bizler onu istiyoruz.
Fırça da atsalar,
Damarımıza da bassalar,
Dışişlerimizi tahrik de etseler,
İçişlerimize çomak da soksalar.
Bu değil mi yapılanlar?
İstenenler bu değilmi AB'den?
Verheugen'den, Prodi'den
***
Yukarıdaki ifadeler kafiyeli gibi görünüp
size şiir havası verdi ise;
Yanılıyorsunuz..
Düpedüz bir düzyazı
Düz bir mantık
***
Şarkılarla,marşlarla altına imza attığımız Birliğin 1963'ten beri takipçisiyiz.
Atamızın izini bırakıp
Verheugenlerin sözlerini, izlerini takip eder olduk.
Ne milliliğimiz kaldı, ne ulusal bakış açımız.
Uluslararası mali ve siyasal destek bulmak ve gelişen dünyada yer edinme uğruna taviz üstüne tavizler verir olduk.
***
Kimileri bunu Türkiye'nin, Türk insanının çıkarına gördü, kimileri buna; "oyun içinde oyun" dedi.
Söylenenler söylendi,
40 yıl doldu,
Türk'ün uğurlu rakamına geldik,
"Oldu da bitti, Kırkbir kere Maşallah" diyemedik.
Hala dışarıdayız, hala o kapıdan girmek istiyoruz.
Onlar istedi biz verdik,
Biz istedik onlar vermedi.
***
Türkiye'nin kafiyeli şiirlere konu olacak nitelikteki AB macerası iki ucu da b..ktan bir kötek.
AB'ye girilmez ise Türkiye için büyük bir felaket olacak...
AB'ye girildiğinde eski durumunuzdan daha iyi olacağınızın garantisi yok...
Kanaatler, öngörüler böyle.
Sizler Türkiye'nin AB'ye girildiğinde güllük gülistanlık olacağını zannediyorsanız yanılıyorsunuz.
***
Avrupa'da değişen bir şey yok
Ekonomik ve mali dengeler açısından Avrupa Birliği ülkeleri büyük açıklar veriyor.
Sosyal ve siyasal dengelerde geniş çatlaklar oluşmuş durumda.
Etnik milliyetçilik körüklenmiş, uyuşturucu kullanımı ve fuhuş artmış, aile düzeni yıkılmış, menfaat ve kar güdüsüne dayalı şirketleşmeler ise tel tel dökülüyor.
Çoğu Birlik uzmanı, Birliğin uzun ömürlü olmayacağı yönünde fikir besliyor.
Bazı AB ülkeleri, kendi aralarında yeni bir ekonomik bloklaşma bile düşünüyor.
Türkiye ise içteki blokları yıka yıka milli duruşundan taviz veriyor.
Türkiye'ye karşı Avrupalı'nın bakışı değişmedi.
Onlar Türkleri hala işgalci olarak görüyor.
Türkiye'yi tanıyanlar Viyana Kuşatması ile Bizans ihtiraslarıyla hatırlıyorlar.
Bizler ise kendimizi tanıma fırsatı bulmadan onların kucağına atlamaya hazırlanıyoruz.
"Biz bu yoldan dönmeyiz" diyerek çıktığımız yoldaki kazaları görmüyor, başımıza gelecekleri düşünmüyoruz.
Döne dolaşa başa gelince yerimizi kaybetmiş olacağımızın farkında mıyız?
Biz bu yola baş koyduk.
Başımız üstüne.
Baaaşüstüne...!
diye diye de küçülüyoruz.
Onlar büyürken biz küçülüyoruz.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005