Bugün daha çok fizikçilerin ilgilendiği bu ipuçları, bizlere maddi yaşama ilişkin yasalar olarak sunulur. Kimi insanların "fizik yasaları" olarak görüp de doğal karşıladığı pek çok özellik, Allah'ın mükemmel yaratışının delillerinden başka bir şey değildir. (Ayrıntılı bilgi için Bkz. Harun Yahya, Evrenin Yaratılışı, İstanbul 1999)
Burada sadece evrendeki tasarımın kusursuzluğunu hatırlatacak iki örnekle yetineceğiz.
Suyun Akışkanlığı
Her sıvının farklı bir akışkanlık değeri vardır. Suyun akışkanlığı ise canlıların tam kullanabileceği orandadır. Eğer suyun akışkanlığı daha zayıf olsaydı, yani su daha yoğun bir sıvı olsaydı, bitkilerin kıl inceliğindeki borularının içinde ilerleyemeyecek ve bitki yaşamı için gerekli maddeleri taşıyamayacaktı.
Suyun akışkanlığı şimdi olduğu gibi olmasaydı, akarsuların akışı farklılaştığından, dağ oluşumları değişecek, vadiler, verimli ovalar oluşmayacak, kayalar parçalanıp toprakları meydana getiremeyecekti.
Su, vücudumuzu mikroplara ve zararlı yabancı maddelere karşı koruyan akyuvarların da hareket etmesine imkan tanır. Eğer su daha yoğun olsaydı kan daha kıvamlı olacak ve bu hücrelerin damarlar içindeki hareketi imkansız hale gelecekti. Kalbin kanı pompalaması zorlaşacak, bunun için gerekli enerjiyi belki de karşılayamayacaktı.
Sadece bu bir kaç örnek bile suyun canlılar ve özellikle insan için yaratılmış özel bir sıvı olduğunu göstermektedir. Bir ayette Allah, insanlara su hakkında şöyle buyurmuştur:
"Sizin için gökten su indiren O'dur; içecek ondan, ağaç ondandır (ki) hayvanlarınızı onda otlatmaktasınız. Onunla sizin için ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve meyvelerin her türlüsünden bitirir. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir topluluk için ayetler vardır." (Nahl Suresi, 10-11)
Kuvvetler Dengesi
Yer çekimi kuvveti bugünkünden daha fazla olsaydı ne olurdu?
Koşmak ve hatta yürümek imkânsız hale gelirdi.
İnsanlar ve hayvanlar tüm bu hareketleri gerçekleştirmek için şimdikinden daha çok enerji sarf ederlerdi. Bu durumda başta yeryüzündeki besin kaynakları olmak üzere enerji kaynakları hızla tükenerek yok edilirdi.
Ya çekim kuvveti daha zayıf olsaydı?
Hafif şeyler yeryüzünde sabit durmazdı. Sözgelimi en ufak bir esintide yerden kalkan toz ve kum taneleri saatlerce havada uçuşurdu.
Yağmur damlalarının hızı çok yavaşlar, yere inmeden yeniden buharlaşırlardı.
Akarsuların akış hızı yavaşlar, bu nedenle onlardan elektrik enerjisi elde edilemezdi.
Çekim kuvvetinin ne denli önemli bir mucize olduğunu anlamak için, Newton tarafından açıklanan kütlesel çekim kanununa bakmak yeterli olacaktır: Newton'un kütlesel çekim yasası, cisimlerin birbirinden uzaklaştıkça çekim kuvvetinin azaldığını söyler. Bu yasaya göre iki yıldız arasındaki mesafe 3 katına çıkacak olursa, çekim kuvveti 9 kat azalacaktır. Veya uzaklık yarıya indiğinde yıldızın çekim kuvveti 4 kat artacaktır. (www.evreninyaratilisi.com)
Bu yasa Dünyanın, Ayın ve gezegenlerin yörüngelerinin bugünkü gibi olmasını açıklar. Eğer yasa böyle olmasaydı, yani örneğin bir yıldızın çekim kuvveti uzaklık arttıkça daha fazla azalsaydı, gezegenlerin yörüngeleri eliptik olmazdı, gezegenler sarmal bir yörünge çizerek Güneşe doğru inişe geçerlerdi. Tam tersine daha az olsaydı, uzak yıldızların çekim kuvveti Güneşinkine baskın çıkar ve Dünya Güneşten sürekli uzaklaşan bir yolculuğa çıkardı. Bunun sonucunda, Dünya, ya hızla Güneşe yaklaşıp sıcaktan kavrulur ya da Güneşten uzaklaşarak uzayın mutlak soğukluğuna savrulup donardı.
Evreni tüm dengeleriyle birlikte yaratan Allah, Güneşe ve gezegenlere birer yörünge takdir ettiğini Kuran'da şöyle bildirmiştir:
"Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratan O'dur; her biri bir yörüngede yüzüp gidiyor." (Enbiya Suresi, 33)
Yaratılış Hakikatleri
Harun YAHYA
Burada sadece evrendeki tasarımın kusursuzluğunu hatırlatacak iki örnekle yetineceğiz.
Suyun Akışkanlığı
Her sıvının farklı bir akışkanlık değeri vardır. Suyun akışkanlığı ise canlıların tam kullanabileceği orandadır. Eğer suyun akışkanlığı daha zayıf olsaydı, yani su daha yoğun bir sıvı olsaydı, bitkilerin kıl inceliğindeki borularının içinde ilerleyemeyecek ve bitki yaşamı için gerekli maddeleri taşıyamayacaktı.
Suyun akışkanlığı şimdi olduğu gibi olmasaydı, akarsuların akışı farklılaştığından, dağ oluşumları değişecek, vadiler, verimli ovalar oluşmayacak, kayalar parçalanıp toprakları meydana getiremeyecekti.
Su, vücudumuzu mikroplara ve zararlı yabancı maddelere karşı koruyan akyuvarların da hareket etmesine imkan tanır. Eğer su daha yoğun olsaydı kan daha kıvamlı olacak ve bu hücrelerin damarlar içindeki hareketi imkansız hale gelecekti. Kalbin kanı pompalaması zorlaşacak, bunun için gerekli enerjiyi belki de karşılayamayacaktı.
Sadece bu bir kaç örnek bile suyun canlılar ve özellikle insan için yaratılmış özel bir sıvı olduğunu göstermektedir. Bir ayette Allah, insanlara su hakkında şöyle buyurmuştur:
"Sizin için gökten su indiren O'dur; içecek ondan, ağaç ondandır (ki) hayvanlarınızı onda otlatmaktasınız. Onunla sizin için ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve meyvelerin her türlüsünden bitirir. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir topluluk için ayetler vardır." (Nahl Suresi, 10-11)
Kuvvetler Dengesi
Yer çekimi kuvveti bugünkünden daha fazla olsaydı ne olurdu?
Koşmak ve hatta yürümek imkânsız hale gelirdi.
İnsanlar ve hayvanlar tüm bu hareketleri gerçekleştirmek için şimdikinden daha çok enerji sarf ederlerdi. Bu durumda başta yeryüzündeki besin kaynakları olmak üzere enerji kaynakları hızla tükenerek yok edilirdi.
Ya çekim kuvveti daha zayıf olsaydı?
Hafif şeyler yeryüzünde sabit durmazdı. Sözgelimi en ufak bir esintide yerden kalkan toz ve kum taneleri saatlerce havada uçuşurdu.
Yağmur damlalarının hızı çok yavaşlar, yere inmeden yeniden buharlaşırlardı.
Akarsuların akış hızı yavaşlar, bu nedenle onlardan elektrik enerjisi elde edilemezdi.
Çekim kuvvetinin ne denli önemli bir mucize olduğunu anlamak için, Newton tarafından açıklanan kütlesel çekim kanununa bakmak yeterli olacaktır: Newton'un kütlesel çekim yasası, cisimlerin birbirinden uzaklaştıkça çekim kuvvetinin azaldığını söyler. Bu yasaya göre iki yıldız arasındaki mesafe 3 katına çıkacak olursa, çekim kuvveti 9 kat azalacaktır. Veya uzaklık yarıya indiğinde yıldızın çekim kuvveti 4 kat artacaktır. (www.evreninyaratilisi.com)
Bu yasa Dünyanın, Ayın ve gezegenlerin yörüngelerinin bugünkü gibi olmasını açıklar. Eğer yasa böyle olmasaydı, yani örneğin bir yıldızın çekim kuvveti uzaklık arttıkça daha fazla azalsaydı, gezegenlerin yörüngeleri eliptik olmazdı, gezegenler sarmal bir yörünge çizerek Güneşe doğru inişe geçerlerdi. Tam tersine daha az olsaydı, uzak yıldızların çekim kuvveti Güneşinkine baskın çıkar ve Dünya Güneşten sürekli uzaklaşan bir yolculuğa çıkardı. Bunun sonucunda, Dünya, ya hızla Güneşe yaklaşıp sıcaktan kavrulur ya da Güneşten uzaklaşarak uzayın mutlak soğukluğuna savrulup donardı.
Evreni tüm dengeleriyle birlikte yaratan Allah, Güneşe ve gezegenlere birer yörünge takdir ettiğini Kuran'da şöyle bildirmiştir:
"Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratan O'dur; her biri bir yörüngede yüzüp gidiyor." (Enbiya Suresi, 33)
Yaratılış Hakikatleri
Harun YAHYA