Anayasa’nın 138. Maddesi aynen şöyle:
“- Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler.
Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.
Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.
Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.”
Bu Anayasa maddesi değişmemiştir.
Türk demokrasisinde şayet Anayasa, hükümeti bağlıyorsa; Anayasa’nın 138. Maddesi, AKP hükümetini de bağlıyor.
Aynı şekilde şayet Yargıtay bir hukuk mercii ise…
Danıştay bir hukuk mercii ise…
Mahkemeler hukuk mercileri ise…
Hükümet de yürütme ve idare organı ise…
Bu hukuk mercilerinin verdiği kararlar, AKP hükümetini bağlıyor.
Danıştay, en üst düzey idare hukuk merciidir.
Danıştay, TÜPRAŞ’ın yüzde 14.76’sının ve Kuşadası Liman işletmesinin İsrailli Sami Ofer’e verilmesini iptal ediyor.
AKP hükümeti, 2005’ten bu yana top çeviriyor, Danıştay’ın iptal kararının uygulamasını geciktiriyor.
Onunla da kalmıyor; geçtiğimiz 28 Nisan’a gece yarısı bir yasal düzenleme ile “özelleştirme konusunda yargı kararını yok sayan” bir yetki üretiyor.
Bu yetkiyi Bakanlar Kurulu’na veriyor.
Bakanlar Kurulu da, TÜPRAŞ ve Kuşadası Limanı’nı İsrailli Sami Ofer’e veriyor!
Bu uygulamanın doğru, hukuki ve tutarlı hiçbir yanı yok…
Bu siyasi manevra, kanuni olsa bile, Anayasa’nın 138. Maddesini yok saymak, ihlal etmektir.
Kanunlar, Anayasa’ya karşı hile-i şeriyye olarak üretilemezler!
Birileri, AKP hükümetinin Anayasa ihlalleri sicilini kabartıyor. AKP hükümeti ve R. T. Erdoğan, F tipi bir batağa çekiliyor.
Özelleştirme ile ilgili hukuki tablo açık…
Hükümet, ister özelleştirme ile ilgili olsun, ister bir başka konu ile ilgili, Anayasa’ya aykırı ve 138. Maddeyi ihlal eden bir yasal düzenleme yapamaz. Anayasaya aykırı bir yasa çıkartılamaz.
Danıştay, şayet bir idari mahkeme ise, 138. Madde gereği yasama ve yürütme organları ile idare, yani AKP hükümeti de, Danıştay’ın özelleştirmeye dair kararlarına uymak zorundadır. Aksi halde 138. maddeyi ihlal ortaya çıkar.
Bakanlar Kurulu, yargı mercii değildir; yargının hükümlerini iptal edemez, ihlal edemez, yok sayamaz.
Bakanlar Kurulu, yürütmenin bir organıdır; yargı organı gibi hareket edemez, kendini yargının yerine koyamaz. Yargının üstünde bir hüküm ihdas edemez.
Dolayısıyla Danıştay’ın “TÜPRAŞ’ın İsrailli Sami Ofer’e verilmesini iptal” şeklinde verdiği kararı, Bakanlar Kurulu, çeşitli bahanelerle kadük hale getiremez, yok sayamaz, başka bir hükme dönüştüremez.
AKP hükümeti, maalesef bu adımları atarak, Anayasa’yı birkaç yönden ihlal etmiş oluyor.
Bakanlar Kurulu’nun, en üst düzeyde idari yargı merci olan Danıştay’ın “iptal” kararını, “fiili imkansızlık” bahanesi üreterek “iptal değil, geçerli” şeklinde tecelli ettirmesi, bizzat Anayasa’nın 138. maddesini “fiilen ihlal”dir.
AKP hükümeti, bu Anayasa ve hukuk ihlallerinden, acilen hukuka ve milletin menfaatlerine dönmelidir. Anayasa’ya aykırı olarak düzenlenen yasalar, Anayasa ihlallerine dayanak olamazlar!
AKP’yi ve Erdoğan’ı bu ihlallere sürükleyenler, yarın kendilerinin önlerine külahlarını koyarak F tipi bir hesap görmeyi kollamaktadırlar.
Erdoğan, kendine karşı tertiplenen Hakan Fidan operasyonuna ilişkin belki “kişiye özel” bir manevra yaptı; ama F tipi tezgah orada bitmiş değil… F tipi oyun, oyun içinde oyun olarak devam ediyor. Bu bakımdan AKP hükümeti ve Erdoğan’ın, zerre kadar Anayasa ihlali ve hukuka aykırı adım atma lüksü yoktur.
Danıştay’ın özelleştirme eksenli iptal kararlarına dair hükümetin attığı son adımlar bu bağlamda çok büyük riskler içeriyor. Bu ihlallerin her biri, adeta hükümet ve Erdoğan için kazılan birer ihlal kuyusu gibidir.
İşin vahim tarafı, Erdoğan’ın etrafında, ne yapıyoruz, bu çok yanlış bir gidişattır diyecek, akil adam da yok…
Türkiye’ye yazık oluyor!
“- Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler.
Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.
Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.
Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.”
Bu Anayasa maddesi değişmemiştir.
Türk demokrasisinde şayet Anayasa, hükümeti bağlıyorsa; Anayasa’nın 138. Maddesi, AKP hükümetini de bağlıyor.
Aynı şekilde şayet Yargıtay bir hukuk mercii ise…
Danıştay bir hukuk mercii ise…
Mahkemeler hukuk mercileri ise…
Hükümet de yürütme ve idare organı ise…
Bu hukuk mercilerinin verdiği kararlar, AKP hükümetini bağlıyor.
Danıştay, en üst düzey idare hukuk merciidir.
Danıştay, TÜPRAŞ’ın yüzde 14.76’sının ve Kuşadası Liman işletmesinin İsrailli Sami Ofer’e verilmesini iptal ediyor.
AKP hükümeti, 2005’ten bu yana top çeviriyor, Danıştay’ın iptal kararının uygulamasını geciktiriyor.
Onunla da kalmıyor; geçtiğimiz 28 Nisan’a gece yarısı bir yasal düzenleme ile “özelleştirme konusunda yargı kararını yok sayan” bir yetki üretiyor.
Bu yetkiyi Bakanlar Kurulu’na veriyor.
Bakanlar Kurulu da, TÜPRAŞ ve Kuşadası Limanı’nı İsrailli Sami Ofer’e veriyor!
Bu uygulamanın doğru, hukuki ve tutarlı hiçbir yanı yok…
Bu siyasi manevra, kanuni olsa bile, Anayasa’nın 138. Maddesini yok saymak, ihlal etmektir.
Kanunlar, Anayasa’ya karşı hile-i şeriyye olarak üretilemezler!
Birileri, AKP hükümetinin Anayasa ihlalleri sicilini kabartıyor. AKP hükümeti ve R. T. Erdoğan, F tipi bir batağa çekiliyor.
Özelleştirme ile ilgili hukuki tablo açık…
Hükümet, ister özelleştirme ile ilgili olsun, ister bir başka konu ile ilgili, Anayasa’ya aykırı ve 138. Maddeyi ihlal eden bir yasal düzenleme yapamaz. Anayasaya aykırı bir yasa çıkartılamaz.
Danıştay, şayet bir idari mahkeme ise, 138. Madde gereği yasama ve yürütme organları ile idare, yani AKP hükümeti de, Danıştay’ın özelleştirmeye dair kararlarına uymak zorundadır. Aksi halde 138. maddeyi ihlal ortaya çıkar.
Bakanlar Kurulu, yargı mercii değildir; yargının hükümlerini iptal edemez, ihlal edemez, yok sayamaz.
Bakanlar Kurulu, yürütmenin bir organıdır; yargı organı gibi hareket edemez, kendini yargının yerine koyamaz. Yargının üstünde bir hüküm ihdas edemez.
Dolayısıyla Danıştay’ın “TÜPRAŞ’ın İsrailli Sami Ofer’e verilmesini iptal” şeklinde verdiği kararı, Bakanlar Kurulu, çeşitli bahanelerle kadük hale getiremez, yok sayamaz, başka bir hükme dönüştüremez.
AKP hükümeti, maalesef bu adımları atarak, Anayasa’yı birkaç yönden ihlal etmiş oluyor.
Bakanlar Kurulu’nun, en üst düzeyde idari yargı merci olan Danıştay’ın “iptal” kararını, “fiili imkansızlık” bahanesi üreterek “iptal değil, geçerli” şeklinde tecelli ettirmesi, bizzat Anayasa’nın 138. maddesini “fiilen ihlal”dir.
AKP hükümeti, bu Anayasa ve hukuk ihlallerinden, acilen hukuka ve milletin menfaatlerine dönmelidir. Anayasa’ya aykırı olarak düzenlenen yasalar, Anayasa ihlallerine dayanak olamazlar!
AKP’yi ve Erdoğan’ı bu ihlallere sürükleyenler, yarın kendilerinin önlerine külahlarını koyarak F tipi bir hesap görmeyi kollamaktadırlar.
Erdoğan, kendine karşı tertiplenen Hakan Fidan operasyonuna ilişkin belki “kişiye özel” bir manevra yaptı; ama F tipi tezgah orada bitmiş değil… F tipi oyun, oyun içinde oyun olarak devam ediyor. Bu bakımdan AKP hükümeti ve Erdoğan’ın, zerre kadar Anayasa ihlali ve hukuka aykırı adım atma lüksü yoktur.
Danıştay’ın özelleştirme eksenli iptal kararlarına dair hükümetin attığı son adımlar bu bağlamda çok büyük riskler içeriyor. Bu ihlallerin her biri, adeta hükümet ve Erdoğan için kazılan birer ihlal kuyusu gibidir.
İşin vahim tarafı, Erdoğan’ın etrafında, ne yapıyoruz, bu çok yanlış bir gidişattır diyecek, akil adam da yok…
Türkiye’ye yazık oluyor!
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019