Erken bayram yazısı

"Geçtim o yoldan dün, içim doldu hüzün..
Yapraklar solarken, adını anarken,
Bekletme ne olur, gelmek zamanı gel..
Yok yok yok! Gitme gitme gel, Eylülde gel.." Gençliğimizde severek dinlediğimiz bir Alpay şarkısıyla karşılamak istedim Eylül'ü...
Eylül geldi...
Eylül'de gelmesi beklenenlerin ne kadarı geldi, bekleyenler söylerlerse biz de biliriz..
Sevenler kızmasınlar ama ben bu Eylül'ü sevmiyorum!...
Her yıl; kıpır kıpır ilkbahardan, coşkuyla yaşanan yazdan sonra birden bire Eylül gelip yemyeşil tabiatı sarartıyor!
Yeşili önce sarıya soldurup sonra kuru yaprakça deli rüzgârlara teslim ediyor!
Hele bir de 12'si var ki bu Eylül'ün...
"Ben On iki Eylül'ün nesini seveceğim?
Sevmediğim gibi de devamlı söveceğim!" Diye Ozan Arif'in dilinden 1980'den beri, söverek yaşıyoruz!...
Bu sene 11 ve 12 Eylül farklı, nasıl söveceğimi bilemiyorum!
11 Eylül'de ABD'nin İkiz Kuleleri'nin vuruluşunun yıldönümü, Kurban Bayramı arefesi!
12 Eylül'de Türkiye için "Birinci On İki Eylül Kıyameti"nin yıldönümü ve Kurban Bayramı'nın Birinci Günü...
11 gün önce, Bayramdan bahsedeceğim!
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar BAŞ'ın, -yıllardır olduğu gibi- yine gününden önce yaptığı; "İçine düşürüldüğümüz zifrî karanlık tünelde Devletimizin bir yere toslamaması, hiç bir vatandaşımızın zarar görmemesi için her yeri daha fazla aydınlatacağız!" şeklindeki tarihî ve millî uyarılarına vurgu yaparak; ilgili-ilgisiz, bilgili-bilgisiz, yaşlı-genç, kadın-erkek, sayrı-sağlıklı, yoksul-varsıl, imâm-avâm, başkan-teb'a, herkesi ilgilendiren bir kıssam var.
Önce kıssa, sonra hisse ve sonra da 11 gün önceden Bayram yazısı!
Adamın biri, Afrika'da safarideyken akşam vakti kampın civarında gezintiye çıkar. Kamptan biraz uzaklaşınca bir arslanın saldırısına uğrar, elinde silah da yok! Can havliyle kaçar, önüne gelen bir kuyuya hiç düşünmeden atlar! İpe sarılır kuyuya inmeye başlar. Kurtulduğuna sevinirken kuyunun dibinde dev gibi bir anakonda(büyük yılan)nın ağzı açık beklediğini görür! Yukarıda arslan, aşağıda anakonda ve yetmez gibi bir siyah, bir beyaz iki fare de ipi kemirmeye başlarlar!
Belâ ve musibet her yerden sağanak gibi yağarken bir arı, Adamın dudağının kenarına minicik serin bir damla bal bırakır... Minicik damlanın serinliği ile irkilerek uyanır ki, kan-ter içindedir!
"Ooooh be! Rüyaymış şükür! Diye sevinir ve balın tadı hâlâ damağındadır.. Rüya oluşuna şükreder ama çok etkilenmiştir..
Evlâd-ı Resûl'den bir Seyyîd'e anlatarak rüyasını yorumunu ister.
Seyyîd; "Çok açık bir rüya! Anlayamadın mı?" Der gülümseyerek ve "Dinle" der:
- Peşinden saldıran arslan ölüm meleğidir, kaçarak kurtulamazsın!
Dibinde anakondanın olduğu kuyu mezarındır, mutlaka oraya koyulacaksın!
Kuyuya inmek için sarıldığın ip ömründür; ipi kemiren siyah ve beyaz fareler ise gece ve gündüzdür, senin ömrünü kemirirler!
Tadı damağında kalan o bir zerre bal nedir dersen? O da fani dünyanın, geçici lezzetidir, sana ve herkese ölümü unutturur! Rüyanda sana anlatılan budur, var yorumunu kendin yap! Diyerek uğurlar adamı...
Kıssayı anlatırken bir yandan da düşündüm. Aklıma, Muhteşem Türk Atatürk'ten sonraki ölümlerini gördüğüm Cumhurbaşkanları, Başbakanlar, Bakanlar, dünya zenginleri arasında sıralamaya giren varsıllarımızdan Sabancılar, Koç'lar, Garih'ler v.b. geldiler! İtibar ve paralarının gücünün yetmeyeceği bir şey olmayan kişilerin, patır-patır ölümlerini hatırladım!
Hatırlayınca irkildim!
İrkilince Hz. Peygamber (s.a.a.)'in; "Bir kötülük gördüğünüzde elinizle düzeltin, buna gücünüz yetmiyorsa dilinizle ihtar edin, buna da gücünüz yetmiyorsa kalbinizden buğzedin ki, bu da îmânın en zayıf şubesidir" buyruklarını hatırladım!
Gördüğüm kötülükleri elimle düzeltmeye muktedir değilim, dilimle müdahaleye uğraşıyorum ve imanın en zayıf şubesi olduğunu bile bile buğzetmeye de başladım!
Alnı secdelilerin alnı secdelileri; daha usta kandırıcıların bütün milleti Allah ile kandırdığı ve nüfusunun % 99'u Müslüman olan bir ülkede, Kurban Bayramının "Tatil"e dönüştürüldüğü müjdesi verildi!
Bayram 4 (dört) gün, tatil 9 (dokuz)!...
İyi tatiller Müslüman!...
"Bu kadar gün önceden bayram yazısı yazılır mı?" Diye itiraz etmeyin Allah aşkına!
"Bu kadar gün önceden Kurban TATİLİ'nin 9 gün edildiği ilan edilir mi?" Diye Müslümanlığı hiç kimseye bırakmayan Hükûmete itiraz edin bir de!
Allah nasip ve kabul ederse, kesebilirsem Kurbanımı kesip; Vatan-Millet Kurbanı Şühedânın ihsânı diye dağıtacağım..
Size tatil olacak, bize Kara Bayram, Müslüman!...
Gününden önce Bayram yazısı yazmasa mıydım?
Bu doğruları, biz söylemezsek kim söyler Allah aşkına?
Bazı siyasetçilerimizin kendi paçalarına basıp ağız üstü düştüğü dümdüz yollara engeller koyup, engelli koşu yapacağız diyorlar!
Komşularla "Sırf Sorun" olduğumuz politikalardan vazgeçip; "Dostlarını artıran, düşmanlarını azaltan bir dış politikayı güçlendireceğiz" diyen Atanmış Eş-Başbakan Binali Yıldırım'a "Fırat Kalkanı" operasyonu ile ilgili olarak, ABD ve Rusya'dan sonra İran'dan da muhtıra gibi uyarı geldi!
Yani yeni Dış Politika ile ne Hıristiyana yaranabildik, ne Yahudi'ye, Müslümanlar da yanlarına sokmuyorlar, "Değerli Yalnızlık"la baş-başayız bir daha!
Müslüman Türk Milleti, bu herc ü mercde Kurban Bayramı yaşayacak!
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm...Selâm, sevgi, duâ...