Tüm öğrencilerin koronavirüsten alacağı koca dört ayları var. Okullarından, öğretmenlerinden ve arkadaşlarından ayrı düşen öğrenciler bu süreçte acısıyla tatlısıyla ikinci dönemin tamamına yakınını uzaktan eğitimle geçirdiler. Geçtiğimiz hafta bu zorlu süreci yarım yamalak tamamlayan öğrenciler yaz tatiline girdiler.
Bu dönemde kimi bir üst sınıfa geçerken kimi öğrenciler ise okuduğu okullardan buruk şekilde mezun oldular. Bazıları ise eğitim hayatlarına başka okullarda devam edecekler. Ancak hepsinin gönlünde yarım kalmış bir sevginin olduğunu görüyorum. Gerek öğretmenleri ve gerekse yıllardır birlikte aynı sırayı/sınıfı paylaştıkları arkadaşlarına dokunamadan mezun oldular.
Evimizin küçük üyesi Haktan Hasan'ın Milli Zafer İlköğretim Okulundan mezun olması ile bizde buruk sevgiyi hissedenlerden olduk. Aylardır sınıf öğretmeni Fikret Sevmiş beyin gayreti ve kararlı tutumu sayesinde bu olumsuz süreci en az hasarla geçirenlerdendi çocuklar.
Gerek Eba Tv ve gerekse Zoom programlarından her gün okul varmış gibi öğrencileriyle ders işleyen Fikret Öğretmenimizin sınıfıyla yaptığı son ders duygu dolu anlar yaşattı öğrencilere ve biz velilere…
Soy ismi gibi mesleğini sevmiş olacak ki yılların verdiği bilgi birikim ve tecrübe ile duygu ve düşüncelerini kalemine mürekkep yapıp gerek öğrencilerine ve gerekse biz velilerine yazmış olduğu mektup göz pınarlarımızı yeşertti.
İşte o mektuptan bazı bölümler:
"Sevgili Öğrencilerim;
Okula başladığınız ilk günü hatırlıyorum. Kiminizin gözünde korku, kiminizin gözünde sevinç, heyecan ve kiminizinkinde de adını koyamadığım duygular vardı. Minicik elleriniz titrek, küçücük adımlarınız ürkekti. Evinizden, annenizden ayrılıp okulunuza öğretmeninize gelmiştiniz. Duygularınızı çok iyi anlıyor, heyecanınızı sizinle yaşıyor, mutluluğunuzu paylaşıyordum. İşte o günden bugüne tam 4 yıl geçti. Yine gözlerinize bakıyorum. Ama bugün gözlerinizdeki ışıltı benim içimi aydınlatıyor. Özgüveni tam, gelecekten umutlu, sevgi ve saygı dolu bakışları görüyorum. İşte diyorum. İşte bunlar benim 4 yıl önce bilgi, sevgi ve saygıyla sulamaya başladığım fidanlarım. Ne kadar da dallanıp budaklanmışlar. Ne kadar da büyümüşler, sevgi dolu, saygılı ve bilgili. Siz büyüyüp toprağa kök saldıkça, ben de aileniz de büyüyeceğiz. Omuzlarımız gururla kabaracak, onları biz yetiştirdik, diye mutlu olacağız."
Fikret öğretmeni gerek okul süresince ve gerekse veli toplantılarında gözlemlediğim kadarıyla işini düzgün yapan diğer meslektaşları gibi öğrencilerini kendi çocuğu gibi gören çalışkan/fedakâr/sabırlı bir eğitimci olarak tanıdım. Okul, sınıf ve öğrenci kavramları onun için imanı kadar mukaddes namusu kadar aziz olduğunu söylemeliyim.
Sabahın seher vaktinde henüz tanyeli ağarmadan okulun hizmetlisi bile gelmeden sınıfın kapısını açıp o gün ki ders programına göre işlerini planlaması, öğrencilerini güler yüzle karşılaması meslektaşlarına örnek bir davranıştır.
Hiç unutmam veli toplantılarının birinde, "Ben bu yaşıma kadar kendi çocuklarımın hiçbirinin ayakkabısının bağını bağlamadım. Ancak sınıfımda bulunan tüm öğrencilerin bağlarını bağladım. İlköğretim öğretmeni iseniz size emanet edilen öğrencinin her şeyiyle ilgilenmek zorundasınız. Ben de meslek yaşamım boyunca hep bunu yaptım" demişti. İşte sevgili okuyucular 35 yıldan fazla hizmet verdiği öğretmenlik mesleği ile velilerinin ve öğrencilerinin gönül dünyasında taht kuran Fikret öğretmen, yetiştirdiği yüzlerce öğrencisi bugün ülkemizin değişik illerinde nitelikli mesleklerle ülkemize hizmet etmektedir.
Mektuba devam edelim…
"Güzel Çocuğum;
Hayatta en büyük amacın hedeflerine ulaşmak olsun. Ama dikkat et! Kimseyi ezme, üzme. Önce kendine güven. Bileğinin hakkıyla elde et her şeyi. Unutma, hak etmeden, kolay kazanılan çabuk kaybedilir. Alın terin damlasın, başarının üstüne. İnsanları sev. Sakın zengin olduğu, doktor olduğu, beyaz ırk olduğu, güzel olduğu için değil, insan olduğu için sev… Sev ki sevilesin. Sevilesin ki başarını alkışlayacak, üzüntülerini azaltacak, girişimlerini destekleyecek kişiler olsun çevrende. Unutma! İnsanın en büyük sigortası yine insandır.
Aile… Hayatının anlamı olan aileni her şeyin üzerinde tut. Annenin, babanın emeğini inkâr etme ve unutma. Emek verme sırası sana geldiğinde elinden geleni ardına koyma. Sık, sık ve sıkı, sıkı sarıl ailene. Kardeşlerinle her zaman tek yürek, tek bilek ol. Ol ki canını kimse acıtmasın, bileğini kimse bükmesin. Türkiye'miz, güzel vatanımız. Yurdunu sev yavrum, sev, koru ve yükselt. Bu vatanın nasıl kazanıldığını, ne kanlar döküldüğünü, ne canlar verildiğini sakın unutma. Vatanın için, kalemin, silahın, yüreğin, cesaretin, beynin kalkanın olsun."
Fikret Öğretmen adeta bir baba şefkatiyle davranarak veda etmenin zorluğunu derinden hissederek son öğütlerini damlatıyor kaleminden. Adeta yuvasında uçmaya hazır yavru kuşları uçurmaya çalışan anne baba kuşların yaptığı gibi son görevini ve ikazlarını veriyor:
"Canım Yavrum;
Son dersimi de verdim. Artık sen yoluna, ben yoluma. Senin yolun geleceğe. Sürekli büyüyüp kök sal, dal ver. Hiçbir rüzgâr seni yıkamasın, hiçbir kuvvet sana zarar veremesin. Yolun açık olsun. Hepinizi çok seviyorum. Gözlerinizden sevgi, yüreğinizden umut, davranışlarınızdan saygı eksik olmasın…"
Fikret Öğretmenim, sizin gibi vatansever, özverili, ilk mesleğe başladığınız gün ki gibi heyecanlı, çalışkan sorumluluklarını bilen eğitimciler var olduğu sürece yarınlara hep umutla bakacağız.