İsrail'de yarın seçimler var... Seçimlerde kimin, ne kadar oy alacağı aşağı yukarı belli. Belli olmayan ise kimin, kimle koalisyon kuracağı. Filistinliler için tabii değişen bir şey olmayacak Türkiye'deki seçimlere benzemeyen bir seçim bu. Sanki seçim zamanı değil. Sanki bir-iki gün sonra millet sandık başına gitmeyecek bu ülkede. Ortalık öylesine sakin, sessiz.Bizde olsa sokaklar parti bayraklarından, aday fotoğraflarından geçilmezdi. Caddelerde parti sloganlarını çığlık çığlığa bağıran gürültü kutuları dolaşır dururdu.Böyle bir şenlik yok burada.Anlaşılan, görüntü ve ses kirliliğine izin verilmiyor İsrail'de...Ya da sıkıcı bir seçim!Bir bakıma öyle.Çünkü hangi partinin kazanacağı (Kadima), kimin başbakanlık koltuğuna oturacağı (Şaron'un halefi Ehud Olmert) şimdiden belli. Hesaplar bugün için daha çok seçim sonrası kurulacak koalisyonun yapısı ve programıyla ilgili olarak yürütülüyor.Belki sıkıcı ama, bu durum İsrail seçimlerinin sancılı olmadığına işaret etmiyor. Çünkü seçim sonrasıyla ilgili belirsizlikler çok yoğun ve derin.Sessiz bir kaygı dalgasıBu yüzden yalnız İsrail'de, Filistin'de değil, bütün Ortadoğu'da sinirli bir bekleyiş söz konusu. Ya da kutsal topraklara sessiz bir tedirginlik, bir kaygı dalgası yayılıyor.Şu da söylenebilir:Bir yandan Ariel Şaron'un siyaseten ölümü, hiç beklenmedik biçimde sahneden çekilişi, öbür yandan Hamas'ın Filistin tarafındaki seçim zaferi, İsrail'in vücut kimyasını bozmuş durumda...Kadima önde görünüyorKimileri de bu hüzünlü seçim atmosferini anlatırken bir başka deyiş kullanıyor:Kafa karışıklığı!Salı günü hangi partiye oy verileceğinden kaynaklanan bir kafa karışıklığı değil bu. Seçim araştırmaları uzun zamandan beri üç aşağı beş yukarı aynı sonucu veriyor. Cuma günü Jerusalem Post gazetesindeki araştırma şöyleydi:Kadima (merkez partisi) 34 sandalye; İşçi Partisi (sosyal demokrat) 19-20 sandalye; Likud (klasik sağdan daha sağcı) 15; Shas (aşırı dinci parti) 11; İsrail Beitenu (aşırı sağcı, milliyetçi) 10-11; Ulusal Birlik ve NRP (aşırı milliyetçi) 10; Arap partileri 9; Birleşik Tevrat Judaizm (aşırı dinci parti) 5-6; Meretz (solcu, Almanya'nın Yeşiller'ine de benzer yanlarıyla) 5.Terör korkusu varSeçmen kitlesi içinde hâlâ yüzde 25'e yaklaşan kararsızların bulunduğuna işaret eden kimileri, bu tablonun son iki günde değişebileceğini söylüyor. Bu açıdan bir de korku var:Büyük bir terör eylemi!İsrailli seçmeni seçime bir kala radikalize edecek, örneğin merkez partisi Kadima'dan uzaklaştırarak uçlara itebilecek kadar büyük bir şiddet eylemi... (El Kaide'nin genel seçimler arifesinde Madrid'de gerçekleştirdiği böyle bir kanlı eylem, iktidarın el değiştirmesine yol açmıştı.)İsrail'in büyük bir terör eylemi ihtimali karşısında diken üstünde olduğu söylenebilir. Tel Aviv'de, Kudüs'te güvenlik önlemleri çok yoğunlaştırılmış. Bu ayın sonuna kadar Gazze ve Batı Şeria'dan İsrail'e geçişler yasaklanmış durumda...Ultra-Ortodoksların siyah giysileri, siyah şapkalarının iki yanından sarkan bukle bukle saçlarıyla dolaştıkları İsrail Kralı Caddesi de farklı değil. Duraklarda sivil güvenlik görevlileri, yere doğru sarkıttıkları uzun namlulu silahlarıyla nöbetteler...Yeşil Yaprak Partisi!İsrail parlamentosu Knesset 120 sandalyeden oluşuyor. Seçim barajı sadece yüzde 2. Bu yüzden uyuşturucu kullanımının serbest bırakılmasını da isteyebilen Yeşil Yaprak isimli bir partinin baraj sınırında dolaştığı alaylı bir dille konuşuluyor.Demin belirttiğim 'kafa karışıklığı'nın Hamas'tan kaynaklandığı da söylenemez. Hamas'ı kimsenin muhatap almaya niyeti yok. Hamas'ın değişebileceğine ihtimal verene pek öyle rastlanmıyor.İsrail'de kulağıma çalınan, "Hamas'tan önce değişmesi gereken İsrail'in kendisi..." diyen marjinal görüşler bir yana bırakılırsa, partilerin tümü şimdilik Hamas'a pencerelerini kapatmış gözüküyorlar.İsrail'in varlığını tanımayan, Yahudi düşmanlığı yapan, terör ve şiddeti siyaset aracı olarak benimsemiş bir örgütün, seçim kazanmış ve hükümet kurmuş bile olsa muhatap alınmayacağını kesin bir dille belirtiyorlar.Bu arada, Hamas'ın çeşitli taktiklerle yıpratılmasını öngören ve Filistin'de yeni bir seçimin yolunu açabilecek politikaların da önde gelen partilerce genel olarak benimsendiği söylenebilir.Genel tutum bu.Ama iş bununla bitmiyor.Hamas'la hükümeti muhatap alınmayacak ama ne yapılacak? Nasıl bir politika izlenecek? İsrail'in güvenliği nereden geçiyor? İsrail'in sınırları nasıl belirlenecek? Kafa karışıklığı bu sorulardan kaynaklanıyor. Hamas'la birlikte insanların kafasında güvensizlik duygusunun yeniden tomurcuklandığı belli oluyor.Barış şimdi daha uzakBir yıl önce böyle değildi.Daha bir iyimser hava esiyordu. Bir yıl önce barış daha yakındı çünkü.Şimdi daha uzak!Bu yüzden de, özellikle Hamas'ın seçim zaferiyle birlikte, "Filistinlilerden bize hayır yok. Biz gerekeni yaptık ama karşılık görmedik. Gazze'yi verdik, onlar gidip bizim varlığımıza kasteden Hamas'ı seçtiler. İyisi mi, biz kendi yolumuza gidelim. Ne yapacaksak, kendi başımıza yapalım. Sınırlarımızı kendi kendimize belirleyelim. İster gelir, ister gelmez Filistinliler. Bundan sonra paşa gönülleri bilir" sesi her yandan olanca netliğiyle duyuluyor ve taraftar topluyor.Bu politikanın adına gelince:Tek taraflılık! Şaron'un önderliğinde kurulan, İşçi Partisi'nin bölünerek Şimon Peres'in de katıldığı, halen Ehud Olmert'le başa oynayan Kadima'nın ana politikası böyle. Bir yerde seçimler de bu politikanın referandumuna dönüşmüş durumda. Tek taraflılık güvenlik getirir mi, getirmez mi? Kanlı statüko mu devam etsin? Yoksa sınırlarımızı biz tespit edelim, arkasına çekilelim mi?Sınırlar hâlâ belli değilSınırların tespiti...İlginç değil mi? Neredeyse bütün dünyanın tanıdığı İsrail devletinin kurulmasından bu yana yarım yüzyıldan fazla zaman geçti. Ama sınırları hâlâ belli değil. Sınırları belli olmayan devlet olur mu? Filistin sorunu da böyle bir şey işte...Tek taraflılık siyasetine İşçi Partisi karşı. Müzakere yolunu savunuyor.Netanyahu'nun Likud'u ise tek taraflılıktan yana olmakla birlikte, taktik olarak Kadima'dan ayrılıyor. Şaron'un politikalarını Hamas'a toprak vermek olarak niteliyor. Bunun Hamas'ı ve şiddeti azdıracağını, İsrail'e barış ve güvenlik getirmeyeceğini savunuyor. Kısacası 'statüko'nun devamından yana...