Korkulan oldu. Hem de göz göre göre. Geliyorum diye diye.
Aylar önceden belliydi ABD ve Kuzey Irak'taki peşmergelerin Türkiye'ye verdikleri sözleri tutmayacağı. Aylar önceden belliydi Türkmen kentleri Kerkük ve Musul'un yağmalanacağı.
İşte önce Kerkük kentine girdi Talabani'nin peşmergeleri. Kentteki Türkmen varlığının kanıtı olan Nüfus Dairesi ve Tapu Binasını yağmalamak için. Evraklar yakıldı, binalar talan edildi.
Kerkük'ün yağmalanması aslında ne bir ilkti ve ne son olacak. Çünkü aylar öncesinde Kerkük ve Musul'a girmek için sabırsızlandıklarını her fırsatta dile getiren Barzani-Talabani ikilisi çoktan kültürel asimilasyona başlamışlardı. Türkçe isimler değiştiriliyor, bölgedeki Türkmen izleri silinmek isteniyordu.
Peşmergeler Kerkük'ü yağmalamakla yetinmediler. Küçük çaplı bir katliam da gerçekleştirdiler. Gelen haberlere göre gece evlere girerek malları yağmalayan peşmergeler 50 kadar Türkmen'i kurşuna dizdiler. Bölgede hakimiyet peşmergeler ve ABD birliklerinde olduğu için bu rakamları teyid ettirmek kolay değil. Ancak sayı net olarak bilinmese de Türkmenlere karşı bir asimilasyon kampanyası yürütüldüğü açık. Amaç Türkmenleri korkutarak kenti terketmeye zorlamak.
Kerkük'ün peşmergeler tarafından işgal edilip yağmalanması Türkiye'nin Kuzey Irak'taki kırmızı çizgilerinin aşılmasıydı. Bu durumda Türk Silahlı Kuvvetleri'nin duruma müdahale etmesi Kerkük ve Musul'a girmesi gerekiyordu. Ama bu yapılmadı. Bunun yerine ABD'ye Ankara'ya verdiği sözler hatırlatıldı. Ancak Washington Türk Hükümeti'nin kaygılarını pek ciddiye almadığı izlenimi veren bir tavır takındı. Oysa Büyükelçi Ali Tuygan daha Kerkük peşmergeler tarafından işgal edilmeden bir gün önce ABD'nin Ankara Büyükelçisi Robert Pearson'a Kuzey Irak'taki tehlikeli durumdan duyulan endişeyi belirtmişti. Washington ise oralı olmadı ve Kerkük yağmalandıktan sonra ancak ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün telefonlarına cevap verdi.
Türk Hükümeti peşmergelerin Kerkük'ten çekilmesinin sağlanmasını istedi, Powell 'askerlerimiz kente yakında girecek merak etmeyin' dedi. Ancak ABD'nin söyledikleri ile yaptıklarının birbirine uymadığının ortaya çıkması için sadece bir kaç saat yeterli oldu. Evet söylendiği gibi Amerikan askerleri Kerkük'e girdi ancak peşmergeler kenti terketmedi. Öyle ki gece de Kerkük'te kaldılar ve sabaha kadar yağma ve cinayetler gerçekleştirdiler.
Kerkük'ün ardından Musul'un da bu kez Barzani'ye bağlı peşmergeler tarafından işgal edilmesi, ABD ve Kuzey Iraklı Kürt grupların Türkiye'ye verdikleri güvenceleri umursamadıklarının bir diğer göstergesi oldu. Kerkük'te yaşananlar Musul'da da tekrarlandı ve ABD askerleri ancak peşmergeler herşeyi yağmaladıktan sonra kente girdiler.
Amerikalıların hem Kerkük hem de Musul'da düzeni sağlamak yerine petrol sahalarını güvenlik altına almayı tercih etmeleri de bir başka dikkat çekici gelişme.
Kerkük'ün ardından Musul'un da peşmergeler tarafından yağmalanması Başbakanlık'ta bir Kuzey Irak zirvesi yapılmasına neden oldu. Zirveden ABD'ye güvenme kararı çıktı ve sadece Kerkük ve Musul'a bir irtibat timinin gönderilmesi kararlaştırıldı.
Zirvenin perde arkası ile ilgili gelen bilgilere göre irtibat timinin gönderilmesi, ABD ve peşmergelere yapılan son uyarı. Peki ama irtibat timinin varlığı ya da peşmergelerin söz verdikleri gibi Kerkük ve Musul kentlerinin dışına çıkmaları neyi değiştirecek? Ne yazık ki hiçbirşeyi.
Öncelikle peşmergelerin kentlerin dışında durmaları, Kerkük ve Musul'daki Türkmenler üzerinde baskıyı azaltmayacak. Kent dışına çıkışlar ve girişler peşmergeler tarafından kontrol edilecek, mal giriş-çıkışı konusundaki tüm kontrol de Kuzey Irak'taki Kürt Gruplar'ın elinde olacak. Bu da yetmezmiş gibi sivil peşmergeler Musul ve Kerkük'e girebilecek ve kentte istedikleri gibi terör estirebilecekler.
İşin bir başka boyutu ise nüfus yapısı ile ilgili. Musul ve Kerkük'teki Türkmenler'in göçe zorlanması ve onların yerlerine Kürtler'in yerleştirilmesinin önünde hiçbir engel yok. Nüfus ve tapu kayıtlarının imha edilmesi zaten peşmergelerin ve ABD'nin niyetini belli etmiş durumda.
Hedeflerine ulaşmak için kendi kurduğu kurumları yıkmaktan, kendi kurallarını bile çiğnemekten çekinmeyen ABD'nin Kuzey Irak'ta Türkiye'ye verdiği sözleri tutması nasıl beklenebilir. Kerkük ve Musul'un peşmergeler tarafından işgal edilip yağmalanması zaten bu durumun en açık göstergesi değil mi?
Aylar önceden belliydi ABD ve Kuzey Irak'taki peşmergelerin Türkiye'ye verdikleri sözleri tutmayacağı. Aylar önceden belliydi Türkmen kentleri Kerkük ve Musul'un yağmalanacağı.
İşte önce Kerkük kentine girdi Talabani'nin peşmergeleri. Kentteki Türkmen varlığının kanıtı olan Nüfus Dairesi ve Tapu Binasını yağmalamak için. Evraklar yakıldı, binalar talan edildi.
Kerkük'ün yağmalanması aslında ne bir ilkti ve ne son olacak. Çünkü aylar öncesinde Kerkük ve Musul'a girmek için sabırsızlandıklarını her fırsatta dile getiren Barzani-Talabani ikilisi çoktan kültürel asimilasyona başlamışlardı. Türkçe isimler değiştiriliyor, bölgedeki Türkmen izleri silinmek isteniyordu.
Peşmergeler Kerkük'ü yağmalamakla yetinmediler. Küçük çaplı bir katliam da gerçekleştirdiler. Gelen haberlere göre gece evlere girerek malları yağmalayan peşmergeler 50 kadar Türkmen'i kurşuna dizdiler. Bölgede hakimiyet peşmergeler ve ABD birliklerinde olduğu için bu rakamları teyid ettirmek kolay değil. Ancak sayı net olarak bilinmese de Türkmenlere karşı bir asimilasyon kampanyası yürütüldüğü açık. Amaç Türkmenleri korkutarak kenti terketmeye zorlamak.
Kerkük'ün peşmergeler tarafından işgal edilip yağmalanması Türkiye'nin Kuzey Irak'taki kırmızı çizgilerinin aşılmasıydı. Bu durumda Türk Silahlı Kuvvetleri'nin duruma müdahale etmesi Kerkük ve Musul'a girmesi gerekiyordu. Ama bu yapılmadı. Bunun yerine ABD'ye Ankara'ya verdiği sözler hatırlatıldı. Ancak Washington Türk Hükümeti'nin kaygılarını pek ciddiye almadığı izlenimi veren bir tavır takındı. Oysa Büyükelçi Ali Tuygan daha Kerkük peşmergeler tarafından işgal edilmeden bir gün önce ABD'nin Ankara Büyükelçisi Robert Pearson'a Kuzey Irak'taki tehlikeli durumdan duyulan endişeyi belirtmişti. Washington ise oralı olmadı ve Kerkük yağmalandıktan sonra ancak ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün telefonlarına cevap verdi.
Türk Hükümeti peşmergelerin Kerkük'ten çekilmesinin sağlanmasını istedi, Powell 'askerlerimiz kente yakında girecek merak etmeyin' dedi. Ancak ABD'nin söyledikleri ile yaptıklarının birbirine uymadığının ortaya çıkması için sadece bir kaç saat yeterli oldu. Evet söylendiği gibi Amerikan askerleri Kerkük'e girdi ancak peşmergeler kenti terketmedi. Öyle ki gece de Kerkük'te kaldılar ve sabaha kadar yağma ve cinayetler gerçekleştirdiler.
Kerkük'ün ardından Musul'un da bu kez Barzani'ye bağlı peşmergeler tarafından işgal edilmesi, ABD ve Kuzey Iraklı Kürt grupların Türkiye'ye verdikleri güvenceleri umursamadıklarının bir diğer göstergesi oldu. Kerkük'te yaşananlar Musul'da da tekrarlandı ve ABD askerleri ancak peşmergeler herşeyi yağmaladıktan sonra kente girdiler.
Amerikalıların hem Kerkük hem de Musul'da düzeni sağlamak yerine petrol sahalarını güvenlik altına almayı tercih etmeleri de bir başka dikkat çekici gelişme.
Kerkük'ün ardından Musul'un da peşmergeler tarafından yağmalanması Başbakanlık'ta bir Kuzey Irak zirvesi yapılmasına neden oldu. Zirveden ABD'ye güvenme kararı çıktı ve sadece Kerkük ve Musul'a bir irtibat timinin gönderilmesi kararlaştırıldı.
Zirvenin perde arkası ile ilgili gelen bilgilere göre irtibat timinin gönderilmesi, ABD ve peşmergelere yapılan son uyarı. Peki ama irtibat timinin varlığı ya da peşmergelerin söz verdikleri gibi Kerkük ve Musul kentlerinin dışına çıkmaları neyi değiştirecek? Ne yazık ki hiçbirşeyi.
Öncelikle peşmergelerin kentlerin dışında durmaları, Kerkük ve Musul'daki Türkmenler üzerinde baskıyı azaltmayacak. Kent dışına çıkışlar ve girişler peşmergeler tarafından kontrol edilecek, mal giriş-çıkışı konusundaki tüm kontrol de Kuzey Irak'taki Kürt Gruplar'ın elinde olacak. Bu da yetmezmiş gibi sivil peşmergeler Musul ve Kerkük'e girebilecek ve kentte istedikleri gibi terör estirebilecekler.
İşin bir başka boyutu ise nüfus yapısı ile ilgili. Musul ve Kerkük'teki Türkmenler'in göçe zorlanması ve onların yerlerine Kürtler'in yerleştirilmesinin önünde hiçbir engel yok. Nüfus ve tapu kayıtlarının imha edilmesi zaten peşmergelerin ve ABD'nin niyetini belli etmiş durumda.
Hedeflerine ulaşmak için kendi kurduğu kurumları yıkmaktan, kendi kurallarını bile çiğnemekten çekinmeyen ABD'nin Kuzey Irak'ta Türkiye'ye verdiği sözleri tutması nasıl beklenebilir. Kerkük ve Musul'un peşmergeler tarafından işgal edilip yağmalanması zaten bu durumun en açık göstergesi değil mi?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012