Gerisayım başladı Avrupa Birliği müzakereleri için. Birlik içerisinde Türkiye huzursuzluğu tırmanmış vaziyette. Fransızlar'ın katı tutumu ile birlikte Avusturya'nın ayak diremesi pazarlıkların sıkı geçeceğini gösteriyor.Avusturya Hırvatlar'ın da Avrupa'ya dahil edilmesi talebini canlı tutarak Ankara'nın önüne takoz koyuyor. Rumlar'ın stratejik çıkar hesapları ve yaptıkları kulisler ise çoğu birlik mensubu ülke siyasilerinin kafasını karıştırmış halde.Peki Türkiye kendisine verilen 3 Ekim psikolojik eşiğinden umduğunu bulamaz ve somut ve kabul edilemez taleplerle karşılaşırsa kendine nasıl bir yön tayin edecek.Başbakan ve Dışişleri Bakanlarımız "Avrupa'nın bu noktadan sonra bize tam üyelik dışında başka bir seçenek sunmasını asla kabul edemeyiz"demekteler.Ortak savunma noktalarından biri de "Türkiye'nin Kıbrıs'ta elinden geleni yaptığı, meclisten uyum yasalarının firesiz geçirilmiş olması, ekonomik ve siyasal anlamda Avrupa'nın kendilerinden beklenen adımların atılmış olması"Türkiye'nin hassas bir süreçten geçmekte olduğunu hepimiz biliyoruz. Avrupa ülkeleri Fraansızlar ve Rumlar'ın bastırmasıyla Türkiye'nin elini zayıflatırlarken Sözde Ermeni Soykırımı'nın tanınması yönünde Avrupa Parlamentosu'nun gündeme oturması da neyin nesiydi tam anlayamadık.Tüm taleplere evet diyen bir Türk hükümet bulunmuşken kafada neler varsa söylenecek ve dayatmalar artırılarak Türkler'in Birlik'ten soğuması sağlanacaktı ve şuan bunlar son sürat tatbik ediliyor.Ankara yönetimi her ne kadar "Avrupa Birliği kriterleri olmazsa biz bunu Ankara Kriterleri olarak telakki eder ve yolumuza öyle devam ederiz"diyerek kendini kandırıyor.Eğer öyle olmuş olsaydı Türk hükümet Avrupa Birliği karşısında bir B planı ortaya kor ve Avrupa ülkelerine de "Bu şekilde olmaz ise biz de şunu yaparız"diyemez miydi bu zamana dek.Asıl hedef ve tek amaç Avrupa'ya ilintilenmek olduğu için Türk hükümet bu noktada yeterli somut adım ve stratejik hesap geliştiremedi.Şu an Batı basınında çıkan haberlerde "Türkiye Avrupa'yı böldü" şeklinde manşetler çıkarken "Avrupa'nın Türkiye'yi bölünmeye doğru sürüklediği" tezleri havada kalıyor.Nasıl ki Avrupa ülkeleri Türkiye'nin Avrupa'ya alınıp alınmaması konusunda endişe içindeyseler Türk halkı da bu şekil ve mu mantıkla Avrupa'ya girecek olmanın endişelerini barındırıyor hatta çoğu kesim bu noktadan sonra Birlik'te olmanın mantığını sorguluyor.Avrupa'yı Avrupai değerlerle değerlendirerek gül dağıtmaya devam eden diğer kesimler ise kafa bulandırmayı sürdürüyor.Türk hükümet yaptığı icraatın, attığı adımın karşılığını karşı taraftan bekliyor ama karşı tarafın bakışında değişen birşey yok."3 Ekim" dene dene geldiğimiz bu noktaya bir de bu açıdan bakalım; Nerede bindik bu alamete ve gidişimiz ne yöne.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005